Yeniden Birleşme

Abone Ol

         Rum başkan bay Hristodulidis de geçmiş başkanları gibi ayni yolu sapmadan yürümekte. Yürürler dururlar adanın yeniden birleşmesini, Federasyon çözümünü savunurlar, sakız gibi çiğnerler habire.  Barış isteselerdi geçmişte çok fırsat vardı ama teptiler. Unuttular hem unutturmak isterler çözüm planlarını reddettiklerini hem bir nevi Federasyon olan 1960 Kıbrıs Cumhuriyetini darbelerle yıktıklarını da habire barış çözüm istermiş gibi görünürler. Hade dünya bilerek isteyerek kanar ama bizim malum çevreler nasıl olur da kanar anlamak güç. Örneğin Referandum olayı en yakın nokta idi çözüm için, tek kelime ya evet ya hayır. Rumlar Evet demediler teptiler BM çözüm planını. Sonuçta ne oldu hiç, gene Rumlar haklı görüldü saygı duyuldu, silahla ele geçirdikleri ve BMGK tarafından Mart 1964’te onaylanan 186 sayılı hukuk dışı kararla Kıbrıs Cumhuriyetinin sözde egemeni ve güya meşru yönetimi olarak ayni statüsünü sürdürdü. BMGK ve AB, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti antlaşmalarını bizzat yıkanları yıllardır destekler, Uluslararası Antlaşmaları da hep  birlikte çiğnerler.

          Ne var ki içimizdeki malum çevreler de hala ustaları AKEL’in peşinden gitmekte olup Federasyonla yeniden birleşmek için yanıp tutuşmakta, sürekli her platformda savunmakta, özellikle görüşmeler arifesinde yeniden birleşme  ve Federasyonu gece  gündüz göklere çıkarmakta. AKEL’in Referandumda attığı kazzığı yok yok attığı çelmeyi unutmuşlar, hala peşinden koşmaktalar. Nitekim, Cenevre öncesi her zamanki gibi yeniden birleşme için eylem yaparlar. Bir de şunu derler, son zamanlara kadar iğneyle kuyu kazmışlar da bazı haklar elde etmişiz da yeni siyasetimiz eşit egemen devletliliği ortaya koyduğumuz için bu hakları bir bir kaybedermişiz hem çözüm istemeyen taraf olmuşuz dünya önünde. Bu çevreler anlaşılan 1960’ta Cumhuriyette eşit ortak olduğumuzu unutmuşlar, sadaka için avuç açarlar, bir dakikada yelkenleri indirirler, Cumhuriyetin Rumların egemenliğine kalmasına sesleri çıkmaz, razı olurlar. Yumruğunu masaya vurup eşit haklarımızı savunarak neden saldırgan darbecilere teslim edildiğine karşı çıkacakları yerde maalesef suçlu bizi gösterirler.               

          Daima olduğu gibi Rumlar tek ayak üstünde yeniden birleşme derler başka bir şey demezler. Eeee neden durup dururken saldırdınız, yapmadığınızı da bırakmadınız bize be gumbarolar? Birleşme derken istedikleri Kuzey Kıbrıs’tır, Türklerle birleşme değil, tüm adanın tek egemeni olarak adanın tümüne sahip olmaktır. O yüzden egemenliğe dokundurtmazlar, Türklerin bir varlık olduğunu değil kabul etmek böyle bir şeyin konu edilmesine bile tahammül etmezler ve bunu peşinen ve de açıkça söylerler.  Peki birleşme olunca Türkler ne olacak?? İşte güya iki kesimli iki toplumlu, kağıt üzerinde sadece. Bu iki kesimli falan fasa fisodur, 1963 öncesinden de geriyedir, karmadır. Ya Egemen kim olacak? Tabii ki Rumlar, Türkler de ancak yama, Kıbrıslılar olarak bir süreliğine. Egemenlikten zırnık vermezler, alıştılar 61 yıldır yalnız başlarına tam egemen, 50 yıldır Kuzey Kıbrıs hariç, sadece Güney Kıbrıs’ın egemeni. Birleşmekten kasıt Kuzeyi de kapmak ve egemenliklerini adaya yaymaktır.

               1960 Ortaklık Cumhuriyeti üç yıl sürdü, 3 garantör ülke varken, Türklerin VETO hakkı da varken. Rumların istediği Garantiler kalksın, Veto hakkının yerini bir olumlu oy alsın. Yani  Rumların tek taraflı yapmak istediği şeyleri bir Türk’ün oyuyla yapabilirler. Yahu birleşik derken aslında sadece Rumlarla değil anaları Yunanistan ile de birleşmek demek olduğunu bizim sivri zekalılar hala çakmadılar. 61 yıldır tek başlarına güya Cumhuriyeti yaşarmış gibi yönettiler, birleşirsek bu güne kadar bizim ve Türkiye aleyhinde yaptıkları ayrıca ilaveten Yunanistan’ın da her daim ortak olduğu üçlü antlaşmalar elbette geçerli olacak. Ve sonuçta biz Türkler Anavatanımız Türkiye’ye karşı bir pozisyonda, Rum-Yunan’ın tarafında yerimizi alacağız haliyle, taşınan  pankartlardaki yazılar gerçekleşmiş halde. ENOSİS’in olacağını yazmaya gerek var mı?

         Ayrılmaya bölünmeye sebep olan Rumlar, AKRİTAS, İFESTOS adlı Türkleri imha Planlarını hazırlayan Rumlar, adada 11 yılda bütün saldırıları yapanlar Rum-Yunan, 21 Aralık 1963’te Türklere saldırıp devletten kovarak Ortak Cumhuriyete ilk darbeyi yapan bunlar, 15 Temmuz 1974’te Cumhuriyete! ve CB Makarios’a ikinci büyük darbeyi yapan, sarayı tanklarla toplarla bombalayan Yunan Cunta askerleriyle EOKA terör örgütü gene bunlar. Kıbrıs resmen 1975’te Viyana’da BM katılımıyla iki toplumun ve garantörlerin anlaşması neticesinde bölünmüştür Kuzey-Güney diye  bay Hristodulidis, unutma. Bölünme meşrudur.

          Birleşme ve  çözüm için ortaya konan fırsatları, BM’nin Referandum dahil hazırladığı çözüm planlarını da reddeden gene Rumlar.  Öyle anlaşılıyor ki 61 yılda fena alıştılar o koltuğa, ama bilinsin ki  Türklerin de hakkı olan koltukta oturuyorlar. Bu, çıkarcı adaletsiz BMGK beşlisinin Mart 1964’te geçici,  eğreti ve hukuka aykırı Rumlara verdiği hediyedir. Bu yüzdendir ki bu kararla verilen hediye uzatmalarla sürekli yenilenir. O yüzden Tüm Kıbrıs’ı hem Cumhuriyeti kendilerinin zannedip orda burda ahkam keserler. Cumhuriyeti nereye kadar işgalde tutacaklar, BMGK hukuk dışı 186 kararı gadimici değildir, zaten beşlinin de miadı çoktan dolmuştur, itibarları ise yerlerde sürünmektedir,  hiçbir şeyleri kalmamıştır, bizdeki güya solcu sözde Federalciler dışında. O yüzden bizdeki işbirlikçilerden Rumların da dış güçlerin da umutları çoktur. 

         Bazı çevreler geçmişten ders çıkarmamış, üç yıllık birliktelikten sonra başımıza neler geldiğini, bizi çökertmek yok etmek için ortağımızın neler yaptığını, işgalindeki Cumhuriyeti paylaşmamak için, üzerine çöreklendiği haklarımızı tepe tepe kullanmak için, BM’nin haksızca verdiği yıkılmış Cumhuriyetin sahipliğini sürdürmek için, yarım asırlık Federasyon görüşmelerinde uzlaşmazlığı ispatlı olduğu halde hala Federasyon peşinde zamana oynamayı sürdürmekte.

         Aralık 1963 yılından beri işgalindeki hukuken ölü olan Cumhuriyetin varlığını savunan BMGK 5’leriyle, göbekten bağlı ganayaklı ülkelerin hukuk dışı oldubitti 186 sayılı siyasi kararına mecburen uymaları, saldırgan Rumların bu bahşişi ceplerine indirmeleri dolayısıyla Kıbrıs sorununda haklı oldukları ayaklarına yatarak KKTC-Türkiye’yi her platformda şikayet etmeyi de sürdürürler, çabuk hırsız ev sahibini bastırır misali. İçimizdekilerin de onlara destekleri bol tarafından.

         Kıbrıs sorununda Rum-Yunan’ın tamamen haksız ve sorumlu oldukları gerçeği ortadadır.  Türklere yapılan haksızlıklara, ortaklık Cumhuriyetinin Rumların saldırılarıyla yıkılmasına, Yunan’la birlikte 2 kez Cumhuriyete darbe yapılmasına, ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyetinin’ ilanına, Yunanistan’ın bir parçası görünümünde olan ve Yunan bayraklarıyla donatılan Güneyde, partilerin, Meclisin, Ulusal Konseyin ENOSİS kararlarına, okullarında okutulup kiliselerde pekiştirilmesine, Türkiye’nin adadan gitmesini, garantilerin kalkmasını istemelerine içimizdeki sözde Federalcilerden tepki koymak bir yana, tam tersi Rum-Yunan’dan daha fazla isterler. İnsanlık dışı ambargonun-izolasyonun, haksız cezaların yaşadığımız ekonomik krizlerin sebebi olduğunu bilmeden gelirler. Türkiye’yi çözümsüzlüğe sebep olmakla suçlarlar. Sanki Rumlar ENOSİS’ten vaz geçtiğini açıkladılar hem önümüze azınlığı değil  eşitliği, çözümü ve barışı yığdılar da Türkiye engeller?

        Birleşmek için yanıp tutuşan sadece Rumlar değil, maalesef gözü kapalı inadına içimizden de yanıp tutuşanlar vardır. Birlikte ortak eylem yaparlar, Güneye geçip Türkiye karşıtı eylemlere katılırlar. Güneyde Yunan fink atarken, Emperyallerin uçak ve savaş gemileri limanlarda, denizlerde tur atarken ve gelecekte de tur atacaklarken ve adaya çöküp çöreklenmelerinin kalıcılığı şüphesizken, Türkiye’ye karşı hala ‘ Bu Memleket Bizim pankartı taşıyanlar, düş yakamızdan işgalci-istilacı defol, ne seni ne paranı ne memurunu isteriz diyenler, Türkiye Garantisine karşı çıkanların amacı, dışa  karşı güya Türkiye’nin Kıbrıs’ta istenmediğini göstermektir. Yunan elçisinin ‘Türk Askeri tamamen çekilmeden ve Garantiler kalkmadan adada çözüm olmaz’ deyişine paralel. 3 aylığına diye üzerinden 732 ay geçmesine rağmen 186 yargısız infaz kararına, sözde KC’nin varlığına, Rumların meşru devlet olduğuna itiraz etmezler. Çözüm planlarını kimlerin reddettiğini, ‘bize azınlık’ teklif edenleri unutmuşlar. Toplu katliamdan son anda Türkiye’nin kurtardığını da.

          Halbuki, Yunan makamları Kıbrıs konusunda en son söz söyleyecek kişilerdir, ENOSİS için adada çatışmaları başlatıp adayı kana bulayanlar, Cumhuriyeti yıkanlar olarak. 3 yıl kadar önce sözde Maraş Belediye Başkanı bay Guterres’e mektup gönderdi, Tüm Kıbrıslı Rumlarla Tüm Kıbrıslı Türklerin hem Ermeni-Latin-Maronitlerin taksim ve iki devletli çözüme karşı olduklarını ve BM’nin benimsediği Kıbrıs’ın yeniden birleşmesinden yana olduklarını savundu. İşte, Kıbrıs’lı Türkler derken kastettiği  içteki belli kesimdir. Ne yazık ki içimizden de bu içerikte mektuplar ayrıca yüz yüze de bu safsatalar dış güçlere iletilmiştir.

           Rumlar, Kıbrıs’ın bu duruma gelmesinde kendileriyle Yunan’ın sebep olduğunu örtmeye çalışıyorlar. Gerçekleri inkar eden  Rumların tezlerine paralel hareket eden malum çevrelere, üç yıllık sadece yönetimde birleşik olduğumuz  süreçte hangi güzel günün hatırına yeniden birleşmeye can atarlar sorarım? Sonu felaket olan mayınlı yolda inatla yürümeleri, Türk halkını da beraberlerinde götürmek istemeleri olacak şey değil. Her iki taraf açısından gerçekten adada Barış içinde Adil ve kalıcı çözüm, iki eşit egemen devletle Türkiye’nin Garantörlüğüyle mümkündür. Aksi, adada yeniden çatışmaların fitilinin ateşlenmesi demektir. BM-AB’nin adada barışı düzeni sağlaması mümkün değildir. İkinci EOKA-Yunan darbesinde her şey açığa çıktı, yaşadık gördük, adada barışı asayişi Türkiye’nin sağladığını da. Avrupa hem BM  sustu ve seyretti, CB Makarios’un ağlayarak yalvardığını, acilen müdahale çağrısına kıllarını bile kıpırdatmadıklarını hepimiz de gördük, dünya da.

         Eşit egemenlik yoksa birleşmek yeniden savaştır, hele Garantiler kalkarsa. Tek egemen kim olacak? Barış, Eşitlik-Egemenlik-Garantiyle mümkündür. Rumlardan oluşan bir devlet BM kayıtlarında yoktur, Güneydeki yönetim Helen yönetimidir. Biz Devlet kurduk Referandum yaptık, onlar yıktıkları Cumhuriyetin koltuğunun yarısı üzerinde oturuyorlar. Hukuk dışı empoze ve geçici 186 ile idare ederler, pamuk ipliğine bağlıdır, egemenliği de. Uzatmalar  nereye kadar?

         Hiç düşündük mü Rumlarla birleştiğimizde nelerle karşılaşacağımızı, bir arada nasıl yaşayacağımızı, geriye dönüşün olamayacağını, son pişmanlığın fayda etmeyeceğini??? En önemlisi Türkiyesiz  Garantisiz? Geçmişi yaşamayanlar, neler yaşandığını bilmek istemeyenler, Gazze örneğini aklında tutsun. Kıbrıs’ta Rumların Türk halkına ve İsrail’in Filistin halkına yaptıkları bire bir kopyası, Türk halkı da Filistin halkı da ayni amaçlar için saldırılara katliamlara uğradılar, ikisine de BMGK ve AB’nin tutumu ayni, taraflı, haksız, adaletsiz, zalimce, insanlık dışı.  

          Yunan, ABD, İngiltere, Fransa, İsrail, AB ülkeleri vd tümü olanca güçleriyle ve insanlarıyla adaya yığılmışken, biz Türkiye’siz bir avuç Türk bunların arasında nasıl yaşayacağımızı hiç hesapladık mı? Aralarında eriyip gideceğiz. Onlarca ülke ile ve hepsinde de Yunanistan’ın olduğu gerek savunma gerekse ekonomik ve başka açıdan yapılan onlarca anlaşmayı ki bu anlaşmalar mutlak surette Türkiye ve bizim aleyhimize oldukları şüphesiz iken bunları da karşımızda bulacağımızı  hesapladık mı? Haklı biziz, vaatlere baskılara kanmayalım, haklılığımızı tek yumruk olarak savunalım. Bakınız, Rumlar Kıbrıs sorunu 20 Temmuz 1974’te başladı yalanını her yerde pazarlayıp satıyorlar,  gerçekleri örtmeyi amaçlayan sadece bu büyük yalan dahi aklımızı başımıza getirmeye yeterli olmalıdır. Birleşirsek, 51 yıllık kurtuluşumuzu burnumuzdan getirecekler. Kimlerle birleşeceğimizi iyi belleyelim. Makarios, Grivas, Markos Dragos, Aksentiyu, Garavolis vd terörist EOKA’cıların anma törenleri hep olacaktır hem 20 Temmuz protestoları da. Biz neyi kutlayabileceğiz? Dönüşü yoktur,  ona göre haaaa.

Parantez açalım. Değerli ve eski dostum sayın Hasan Özbaflı, ‘ Cenevre Heyetine açık mektup ‘ başlıklı paylaşımına imzamı atarım. Diğer değerli dostum eski meslektaşım sayın Osman Şan ‘ Söyledikleri ve yaptıkları’ başlıklı paylaşımın da bazı çevrelerin kulağına küpe olması açısından gayet önemli, sağ olasınız. Benim de endişem Cenevre’ye biz bize kavgaya mı gidiyoruz, biri sağa biri sola çekiyor, İnşallah bu parçalanmışlık daha da açığa çıkmaz da Rumların ekmeğine yağ bal sürmeyiz. Rumların Cenevre ekibine nazaran bizim ekip cılız kaldı, ikiye bölünmemiz de cabası. Hal böyle iken son derece haklı olduğumuz Kıbrıs meselesinde karşımızda kimler olursa olsun gerçekleri ortaya koymak, haklarımızı ve haklılığımızı sonuna kadar savunmak, olası baskı tehdit ve boş vaatlere karşı dik durmak, yıllardır bize yapılan haksızlıkları suratlarına çarpmak gerekir, bunların muhatapları BMGK-AB olsa da.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }