Yeni yıla aşkla girelim

Abone Ol

Aşk hakkında düşünenler ve yazanlar çok.

      Yalnızlık zor. Aşksız, sevgisiz kalmak çok zor.

      Size aşkla, sevgiyle geçecek bir yıl dilerken, bazı edebiyatçıların, düşünürlerin, bilim adamlarının mesajlarını da iletmek istedim.

      Öncelikle Roman yazarı Alice Ferney’in Aşkın En Güzel Tarihi adlı kitaptaki sözlerine kulak verelim: “Aşkı özgürce yaşamak, baskı altında yaşamaktan daha kolay değil. Kendi seçimlerimizin anaforunun karşısında yapayalnızız.

      Bugün çarpıcı olan, aşk hakkında söylenenlerle, gerçek aşk hayatımız arasındaki çelişkidir. Bence günümüzde en çarpıcı olan sevme biçimlerindeki patlama, ilkelerin yok olması: herkes kendi duygusal hayatının yönetimini eline aldı ve bu Tarih’te bir ilktir. Eşcinsellik kabul gördü, kürtaj artık bir suç değil, kadınların eşlerini aldatması da öyle. Kuşkusuz, herkesin kendince kuralları var, ama artık seçimlerimizi yaşayabiliriz. Bugün keyfimizin çektiği gibi sevebiliriz. Her şey mümkün.

      Özgürlüğün arka yüzünde, yaşama sıkıntısından, var olmanın zorluğundan başka bir şey yoktur; aşkınızın sonu kötü olursa, kendinizden başkasını suçlayamazsınız. Sonuçta bu özgürlük, ağırlık yapar üstümüzde, bize yolumuzu şaşırtabilir. İsteklerimiz bizi yeni bir güçlükle karşı karşıya bırakır. Aşkın sürmesini sağlayacak bizden başkası değildir.”

      Psikanalitik psikoterapist Adam Phillips’in, “Flört Üzerine” adlı kitabını da unutmamak gerek. Phillips’e göre; Aşk, biricik olma duygusudur. Bunu söylerken, Lacan’ın bir sözünü tekrarlama gereği duyar: “Aşk, sahip olmadığınız bir şeyi var olmayan birine vermektir.” Sonra bize bir uyarı daha yapar ve âşık olmanın, birini tanımak için iyi bir yol olmadığını hatırlatır.

      La Rochefoucauld’ın bir sözüne atıfta bulunmaktan da geri durmaz: “Bazı insanlar vardır ki, aşk hakkında hiçbir şey duymamış olsalar, asla âşık olmazlardı.”

      Komik mi yoksa trajik mi, siz karar verin.

      Bağımlılık konusunda uzman, psikiyatrist Michel Reynaud, “Aşk Hafif Bir Uyuşturucudur, Genellikle” adlı kitabında, ezber bozan bir söylev veriyor, hepimize:

“Öteki bize acı çektirir; acınacak bir halde, kendine bağımlı, kendinden yoksun, perişan kılar; hatta bizi bize rağmen ayrılığa zorlar: İç çöküşü yaratır; hatta bazen yaşamdan bıkmamıza neden olur. Acının doruğa çıkmasına ramak kalır, yazgı gibi, bundan hiç kurtulamayacakmışız duygusuna kapılırız.

      Başlangıçtaki o hep aynı temiz sevgi, sınırsız güç ve haz dönemi. Sonra bağımlılığa doğru, sinsice kayma.

      Hazların tümü aynı ilkeye, beyni istila eden yüksek miktardaki bir “uyuşturucu” maddeye, dopamine dayanır. Dopamin, hareket etmek, yaratmak, sevmek, sevişmek, keşfetmek, daha fazlasını bilmek, daha ileri gitmek isteğidir. Bunları yapmak için var olan tüm arzu ve hissedilen tüm zevktir. Arzumuzun ve yaşamsal coşkumuzun olduğu gibi hazzımızın da anahtarıdır.

      Her türlü bağımlılık, dopamini duruma göre uyarlayan, hassas mekanizmayı zorlayan, tekrarlanan ve özellikle güçlü olan bir uyarmadan kaynaklanır.

      Âşık olan kişi haz almayı her zaman sürdüremez; aksini savunmak sahtekârlık olur. Buna karşın, bunun için programlandığına göre, sevmeyi, çok fazla acı çekmeden haz almaya devam etmeyi başarabilir… aşk kolay değildir.

      Şefkat, açlık ya da susuzlukla eşdeğer tutulan yaşamsal bir gereksinimdir.

      İnsan yaş ilerledikçe, ilk zamanlardaki davranış biçimine bakarak gelecekteki ilişkisinin bazı çizgilerini okumayı öğrenir. Ötekinin bize iyilik mi yoksa kötülük mü yapacağı; bizi mutlu mu mutsuz mu kılacağı, bize haz verip vermeyeceği işin ta başında anlaşılır, az çok; ya da anlaşılmalıdır.

      Her ikisi için de önemli olan şey; söz yerine geçen mesajları ötekine iletmektir: "Ben seni mutlu etmeyi bileceğim."

      Ötekinin çabasıdır, bizi ne kadar sevdiğini anlatan.

      Bir ilişkiden gelen potansiyel mutluluğun formülü şöyle açıklanabilir: ‘Hayatımın en önemli kişisinin hayatında en önemli kişi ben olacağım, diyebilmeliyim kendime.’

      Eylem ve jest sözcüklerle örtüşmeyince, dikkat etmekte yarar vardır.

      ‘Seni seviyorum’u duymak ve kaba davranışa maruz kalmak, ‘birlikteliğimiz beni mutsuz ediyor ama ilişkimizi bitiremiyorum’ gibi söylemler üzerinde düşünülmesi gereken tutarsızlıklardır. Çünkü elinde olmayanın gönlünde de bir şey yoktur.

      Aklını ve gönlünü karıştıran, öz saygını yitirmene neden olan bir sapkına gönlünü kaptırmak, şiddete başvuran bir hödüğü, tek bir sosyal düzeye indirgenen farklılığı seçmek kadar zararlıdır.

      Psikolojik darbelerin gücü hafife alınır. Bilinçdışının ağırlığı altında solup giden mantıklı analiz yeteneğimiz devrede olmadığı zaman genellikle insan kendisini olduğundan daha dayanıklı sanır.”

Reynaud’u dinlemekte fayda var. Bağımlı ilişkilerin zehirleme olasılığı yüksek, çünkü.

      Sevilme ve sevme arzusunun büyük şair, Atilla İlhan’ı hatırlatmaması mümkün mü? Ünlü dizeleri geliyor aklıma: “Ben sana mecburum bilemezsin/ Adını mıh gibi aklımda tutuyorum/ Büyüdükçe büyüyor gözlerin/ Ben sana mecburum bilemezsin/ İçimi seninle ısıtıyorum”

      Belki de aşkı aramak kadar korumayı da bilmek gerek.

      Yeni yılda her şey gönlünüzce olsun.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }