Yeni vatanımızı inşa ederken, dikkat!

Abone Ol

Son günlerde Rum lider Hristodulidis’e efkâr mı yoksa işgüzarlık mıdır bilinmez artık “fi tarihinde kaldı” dediğimizce Kıbrıs siyasi sorununu çözmek gibilerinden bir merak  bastı!

Eğer ateşli bir hastalığın ön belirtileri değilse mealini “politik atraksiyonlarından biri” olarak işaretleyeceğimiz  bu efkârlarından sonuncusunda ise Türk tarafına yeniden “birleşik Kıbrıs”a dayalı yeni bir  çözüm” çağrısı yaptı..

BiRLEŞİK” kelimesini hangi anlamda kullandı bilmiyorum.

Fakat artık  kendilerinin de değiştiremeyeceği gerçeklerde eğer Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de tanınmış cumhurbaşkanı ise kabul etmelidir ki 1974’de Kıbrıs adası  kesinlikle iki bölgeye ayrılmış ve Kıbrıs “Cumhuriyeti” tarihe gömülürken yerine Kuzey Türk Devleti ile Güney’den öte hükümdranlık hakkı olmayan Güney Rum Devleti kaim olmuştur..

BUNA KARŞIN:  Öneriyi es geçemeyiz. Eğer samimiyetle “Birleşik” dediği bir  Kıbrıs siyasi çözümü gözlüyorsa sadece aklındaki Londra Zürih anlaşmasını değil… Sonrası çözüm önerilerini de unutarak kapsamında “Kuzey’de Kıbrıs Türk Devleti”nin” olduğu siyasi gerçekten hareket edilmesi gerekmektedir..

YANİ iki devletli bir çözüm arayışı söz konusu olmalıdır diyoruz.

Ve Tabi biliyoruz: Rum tarafı “önünde “Türk devleti” yazılı hiçbir çözüm önerisini  kabul etmez!. PEKALA ama niçin?      Kendisi 1960 lar ahkâmlarından kalma kadük olmuş antika “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin vasiliğini  hâlâ tepe tepe kullanırken ada çoktan ikiye bölünmüş, Kuzey’de Türk Devleti çoktan oluşmuş, ve aradan kırk yıl geçmiş ki  kendilerinin hâlâ ayni teraneyi gevelemesi siyasetin hangi maddesine sığar ki? Diyelim  ve bir başka soruna geçelim:

ŞİMDİ de “inşallah 1974 sonrası travmayı yaşamayız” diyorum.

Yıllardır kesin çözüm bekleyen “Rum’dan kalan mülkten” söz ediyorum. Ki  daha 1974 harekâtının  hemen sona erdiği gün başladıydı:  Güney’den Kuzey’e göç eden Türk aileler için bir yandan geldikleri yörelere uygun intibak edebilecekleri “köyler, mekânlar, topraklar iş yerleri” aranıyor “iskân ve topraklandırma gerçekleştiriliyor” bir yandan da yarattığı kaotik ortamların nasıl aşılacağı konusunda toplum bünyemizde  büyük bir travma yaşanıyordu.

Devrin İmar İskan Bakanı rahmetlik İsmet Kotak günde bir kutu diyazem içiyor yine de  sakinleşemiyordu çünkü Güney’den gelen göçmen yurttaşları memnun etmek mümkün değildi!

ÇOĞU Maraş’a yerleşmek istiyor  kimileri deniz kıyısı köyleri yeğliyordu.Köylerden gelenler kentleeri,  kentlerden gelenler Maraş’ı tercih ediyor,  Omorfo için kavgalar kopuyor, Mağusa köylerine yerleşmek isteyenler gasp ettikleri evlere eşyaları ile dayanıyor, kapı pencere kırıp yerleşiliyor ve Kuzey’de yeni bir iskân olayı (adeta) savaşı yaşınıyordu! Ne var ki:

TÜM bunlar olacaktı! Olağanüstü günlerden geçiyorduk ve Güney’den gelen göçmen yurttaşları, aileleri memnun etmek mümkün değildi..  

BU GÜNE DÖNÜYORUM: Neredeyse aradan yarım asırlık bir süre geçiyor.. O sorunları çoktan atlattık ama asıl olması gerekeni başaramadık: “Çözümü"

Tutun ki kuzey’de “çözümsüzlüğün üzerinde ikamet ediyoruz!”

HÂLÂ mülkümüze “bizimdir” diyemiyoruz çünkü ne Rumla mahsuplaştık ne de Kuzey’deki Rum mülkünün ne olup kalacağına yönelik çözüm alternatifleri oluşturduk!

Siyasi çözümsüzlükten dolayı da olası çözüm sonucunda “Kuzey coğrafyamızın” ne olup kalacağını bilemiyor, sadece “şimdilik” diyerek işimize bakıyoruz ama ne çözüme ilişkin son söz söylendi ne uluslararası geçerlilik ve taahhütlerde bulunuldu! Hemen ilgili tüm sorunlar “zamana havale edildi” ki “zamanın” ne getireceğini de bilmiyoruz!

BU yönü ile KKTC’de evet bir “imar iskân” sorunu vardır ve tanınmamış devlet oluşumuzun rizikolarını da taşıyarak yaptığımız kanun kurallar havada kalmaktadırlar!  

BUNLARA KARŞIN YAĞMAYA DİKKAT DİYORUZ:  “Kendisi muhtacı dide kaldı ki başkasına himmet ede” gerçeğini takmadan aldırmadan bu kez de Kuzey’de mülk sahibi hacı ağalar gibi dış ülkelerden  ülkemize hangi sıfatla nasıl geliyorlar nasıl misafirlerimiz bile değil, mal mülk sahibi oluyorlar… Anlayamdığımızca KKTC de faaliyette bulunan “yabancılar” artık binlercesi ile ifade ediliyorlar!

VE YAĞMA Hasan’nın böreği topraklar satılıp alınıyor, yeni yeni iskân alanları oluşturulurken memleketin en güzel sahilleri yabancıların sermayelerinde imar iskâna açılıyorlar!

Bu yeni “sermayenin ve yatırımların” içinde Yahudisi, Rus’u vardır da Güney’deki Rum’u olmaz mı?  Şirketler ortaklıklar bazında diyoruz..

KISACA ülkede yeni bir imar iskân devri başlattık, taş ocaklarımızı kaza doğraya  bir gün yerlerinde denizin dibini göreceğiz!

HER NEYSE hâlâ dikkatli ve rikkatli sorumluluk bilinci taşıyan yetkililerimizle siyasilerimizin bu sorunları çok yakından takip ettiklerini, tek taşımızı bile tek bir yabancıya kaptırmamak üzerine ciddiyetle çalıştıklarını zannediyoruz.. “Zannediyoruz” değil her halde öyledir diyoruz…

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }