Düşük ölçekli ada olması nedeniyle KKTC ekonomisinin başta yükseköğretim olmak üzere hizmet sektörü ile kalkınabileceği devamlı dillendirilmektedir.
Ne garip ve anlaşılması güçtür ki; KKTC ekonomisi için mihenk taşı durumunda olan sektörleri kendi elimizde mahvetmeye başladık.
Ülkenin amiral gemisi durumundaki kamu üniversitesini iflasa sürüklemekle kalmayıp çift vize gibi uygulamalarla kendimizi Fransa zannedip sözde kaliteli öğrenci avına çıktık ve en son olarak da sahte diploma krizini yönetmekte başarısız bir sınav vererek yükseköğretimin karnına bıçağı soktuk.
Şimdi de mahvetmekte anlaşılan sıra EMLAK sektörüne geldi. Geçtiğimiz hafta Cumhuriyet Meclisinden onay alan ve gerekçesi pek anlaşılmayan 39/2024 Sayılı “Taşınmaz Mal Edinme ve Uzun Vadeli Kiralama (Yabancılar) (Değişiklik) Yasası” ekonomik dinamikleri göz ardı ettiği için maalesef büyük ihtimalle emlak sektörünün celladı olacaktır.
Hatırlanacağı gibi; ilk olarak 2008 yılında çıkarılan ‘Taşınmaz Mal Edinme ve Uzun Vadeli Kiralama (Yabancılar) Yasası’nın temel gerekçesi aşağıdaki gibi ifade edilmişti:
“Ülkemizde son dönemlerde yaşanan ekonomik krizin yaratmış olduğu, ekonomik durgunluk nedeniyle ülke ekonomisinin lokomotifi konumundaki gayri menkul sektörünün canlandırılması amaçlanmaktadır. Yabancıya yapılan taşınmaz mal satış ve alış taleplerinin yükselişinden ve gayrimenkul sektörünün ülke ekonomisine katkısının öneminden hareketle işbu yasa ile yapılacak düzenlemenin konut piyasasına getireceği canlılık, devlet bütçesindeki gelirlerin ivedilikle artmasına olanak sağlayacaktır”
Yukarıdan da anlaşılacağı gibi; gayri menkul sektörü lokomotif olarak kabul edilmekte ve yabancılara yapılan taşınmaz mal satışı sektörün kalbi olarak görülmektedir. Başka bir ifadeyle, özellikle yabancılara yapılan gayrimenkul satışları başta inşaat olmak üzere onlarca sektörü tetikleyerek istihdam ve katma değer yaratmaktadır. Memnuniyet verici şekilde, emlak sektörü açısından KKTC’nin mutlak avantaja sahip olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Şöyle ki, geçtiğimiz hafta basında çıkan habere göre dünyaca ünlü Forbes dergisi, KKTC’yi Poundla yüksek kira geliri ve cazip konut fiyatlarıyla “yurt dışında mülk satın alınabilecek en kârlı ülke” olarak nitelendirdi.
Doğal olarak, KKTC’yi yönetenlerden yapması beklenen emlak sektörünün sahip olduğu mutlak avantajı da dikkate alarak sektörü daha da canlandırmak için yatırım iklimini iyileştirmektir. Aksine, sanki de emlak sektörünü ve dolayısıyla ekonomiyi baltalamak için ant içmişçesine yatırımcıyı ürkütecek şekilde yasal değişiklik yapılarak sektörde güvensizlik ve belirsizlik yaratılmaktadır.
Speküle edildiği gibi yasal değişikliğe neden olan konular için sektörün karnına bıçak sokmadan toprak değil kat mülkiyeti satışına özellikle Mesarya bölgesi gibi verimsiz topraklarda çok katlı yapılaşmayla müsaade edilmesine, stratejik sınır bölgelerinde gayrimenkul satışının yasaklanmasına, mağduriyet yaratmadan ve ekonomik aktiviteleri olumsuz etkilemeden tapu işlemlerinin planlanmasına ve mevzuata aykırı şekilde geriye dönük mağduriyet yaratılmamasına özen gösterilmesi gerekiyordu. Aksine, emlak sektörü temsilcilerinin öne sürdüğü özellikle aşağıdaki argümanlar yapılan yasal değişiklikle sektörün büyük darbe yiyeceğini göstermektedir:
· KKTC’ye yatırım yapmış, yasada tanımlanan tüm yabancıların bir mal dışında, satış sözleşmesiyle edindikleri, parasını ödedikleri ya da ödemeye devam ettikleri tüm malları ellerinden çıkarmak zorunda kalacaklar,
· Geçmişte yapılan sözleşmeler geçersiz kılınabileceğinden taraflar açısından ciddi sıkıntıları doğuracak ve halen iş yüküyle bunalmış halde bulunan yargıya ciddi yük getirecek,
· Yeni düzenlemede pazarlanan malın satış sözleşmesi hazırlanmadan yabancı alıcının Taşınmaz Mal Birimi’ne başvurusu gerekmekte, 6 ay ile 1 sene arasında değişen bekleme süresinden sonra mal alım izni çıkarsa, yabancı alıcıya 6 ay içinde koçan devri yapılması zorunlu kılınmaktadır. Pratikte uygulanması mümkün olmayan bu süre normalde 2-3 seneyi bulduğundan sonuç olarak emlak sektörü ve ilgili sektörler darboğaza girerek istihdam ve ekonomik büyüme olumsuz etkilenecek,
· Planlama onayı olan bir proje satılamayacak, satılması halinde 5 yıl hapislik cezası öngörülen suç teşkil edecek,
· Yeni düzenlemede Bakanlar Kurulu izin müracaatına başvurabilmek için koçanın hazır olması gerekmekte, müteahhit ile alıcının ortada sözleşme dahi yokken vergileri ödememesi halinde işlemler başlayamayacak,
· Bir parsel içindeki hane sayısının yüzde 50’den bir fazlasının yabancıya satılamayacağı gibi birinci derece akrabalarına da aynı ülkeden vatandaş olanlara da satılamayacak,
· Yapılmış kayıtlı sözleşmelerin de bir sene içerisinde devredilmesi gerekirken bunların da yüzde 50’den fazlası yabancıya satılamayacak,
· Yasa ile birlikte var olan yabancılar da ülkeden kaçmak durumunda kalacak, dışarıdan yeni gelecek olan yabancıların önü kesilecek ve bu durum ciddi mağduriyetler yaratacak,
·Yeni yasaya göre, yatırımcı eğer 10 tane taşınmaz mal aldıysa bir tanesini yıl içinde kendi adına çevirmesi, 9 tanesini ise 1 yıl içinde elden çıkarması gerekecek,
Sonuç olarak; 39/2024 Sayılı “Taşınmaz Mal Edinme ve Uzun Vadeli Kiralama (Yabancılar) (Değişiklik) Yasası” ekonomik akla uygun olmayan siyasi, hissi ve milli gailelerle yapılmıştır. Dolaysıyla, bilinçli veya bilinçsiz güvensizlik ve belirsizlik yaratarak yatırım iklimi bertaraf edilen uluslararası avantaja sahip olduğumuz emlak sektörü kuvvetle ihtimal yakın gelecekte kaosa sürüklenecektir. Bu hatadan geç olmadan dönülmemesi halinde yükseköğretimden sonra emlak sektörü ve dolayısıyla ekonomi de bertaraf edilecek ve Kıbrıs Türkünün devletine ve yurduna olan güvensizliği ve ümitsizliği giderek irtifa kaybedecektir. KRİTİK SORU İSE SON TAHLİLDE BU KİMİN VEYA KİMLERİN İŞİNE YARAYACAK?