Bir vatandaşın röntgen cihazı yoktur diye Güzelyurt Sağlık Merkezi korkuluklarına traktörüyle zarar vermesi meselesi sosyal medyada bolca malzeme oldu, kamuoyunda tartışıldı.
Hayatın hiçbir alanında şiddet istemediğimiz gibi sağlık alanında, hastanelerde doktorlara ve diğer sağlık emekçilerine yönelik de şiddet olmasın…
Ancak hastanelerde bu kadar sorun, sıkıntı, yokluk, altyapı eksiklikleri oldukça, bu tür olayların önüne geçilemeyecek.
Doğal olarak insanlar için sağlığı çok önemlidir, hastalığına çare bulunamayacağını, gittiği hastane veya sağlık ocağında sağlığına kavuşamayacağını düşünen, cihazların bozuk veya eksik olduğunu gören, ilaç bulamayan vatandaşlar çılgına dönüyor, kendini kaybediyor.
Güzelyurt Sağlık Merkezi korkuluklarına traktörüyle zarar veren vatandaşı savunacak değilim, yaptığı doğru bir hareket değildir ama bu ülkede insanlar artık çıldırmak üzere.
Şartlar halkı delirtiyor… Sağlık alanında üç yılı aşkın süredir ilaç eksikliği var, bitmek bilmeyen bir çile… Bu sorun, en yakıcı sorunlardan birine dönüşmüş durumda.
İlaç ve tıbbi malzeme eksikliği nedeniyle 11 sağlık örgütü birkaç gün önce eylem düzenledi, yetkililere, “ilaç sorununu çözün” çağrısı yaptı. Canları yandı ki sokağa döküldüler, eylem yaptılar...
Hastanelerde, sağlık ocaklarında ciddi altyapı eksiklikleri var, personel sıkıntısı var, cihazlar bozuluyor, çalışmıyor, ilaç bulunamıyor, tabii ki bu eksiklikler, sıkıntılar nedeniyle öfkelenen vatandaş da sinirini karşısında bulduğu doktordan, hemşireden, diğer sağlık emekçilerden çıkarıyor…
Evet suçlu sağlık emekçileri değildir ama canı yanan vatandaş karşısında ilk gördüğüne patlıyor.
Sağlık Bakanlığı açıklama yapıyor, sağlık ocağının korkuluklarına zarar veren kişi hakkında yasal işlem başlatıldığını belirtiyor.
Oh ne güzel… Mesele bu mu yani? Mesele sinir krizine girip korkuluklara traktörüyle zarar veren kişinin cezalandırılacak olması mıdır?
Esas mesele; o sağlık ocağının koca Güzelyurt’a ve çevresine yetersiz olması, yıllardır inşaat olarak bekleyen Güzelyurt Hastanesi’nin bitirilememesi değil midir?
Bu ülkede çıldırmamak, sinir krizi geçirmemek, cinnet getirmemek mümkün müdür?
Hastanelerdeki sorunlar nedeniyle sağlığını kaybedeceğini, telafisi mümkün olmayan sorunlarla baş başa kalabileceğini hatta ölebileceğini düşünen bir hasta, çılgına dönerse onu kınayacak mıyız?
Traktörle korkuluklara zarar veren vatandaşa yasal işlem yaptığımızda her şey normale mi dönecek? Ona yasal işlem yaptığınızda sağlık çalışanlarını korumuş mu olacaksınız, ya da onlara şirin mi görüneceksiniz?
Hayır, sorun bu öfkeli vatandaş değildir. Sorun, o vatandaşı çılgına çeviren sağlıktaki yetersizliklerdir.
Ona yasal işlem yaparsınız, o gider başkaları gelir, benzer manzaralar yine ortaya çıkar.
Yaptığı doğru değil, kimse onun yaptığını yapmasın ama vatandaş çıldırdı diye nasıl kınayalım onu?
Vatandaş nasıl mı çıldırır? İşte bu akşam, tam da çıldırma akşamıydı…
Bu akşam yine bölge bölge elektrikler kesildi, “elektrik kesintileri” kâbusu geri döndü.
Hade bakalım gel de çıldırma, gel de sinir krizi geçirme…
Yaz boyu sıcaklar nedeniyle elektrik talebi artacak, yandık ki ne yandık, demek ki sürekli elektrik kesintileri olacak. Bakımsızlık nedeniyle makineler yine arıza yapmış, mutlaka yine yapacak… Hade bakalım gel de katlan buna.
Öte yandan, döviz, jet hızıyla Türk Lirası karşısında değer kazanıyor, yükseliyor. Bugünkü değer kaybı 2021'den bu yana en yüksek rakama ulaşmış… Döviz borcu olanlar, dövizle çocuk okutanlar, harç ödeyenler çıldırmaz mı, delirmez mi bu durumda? Aklını yitirir tabii ki…
Bu ülkede birçok sorun, sıkıntı, uygulama, halkı çıldırtıyor, delirtiyor, insanlar cinnet getiriyor. Nasıl kınayalım onları? Kolay mı yaşamak buralarda? Halen akıl sağlığını koruyabilenleri ödüllendirmek lazım…