Ya türkiye o fırsatı verseydi?

Abone Ol

İyi bir araştırmacı değilim. Dolayısıyla eskilerin “kıssadan hisse çıkarma” dedikleri konusunda da marifetli sayılmam. Aslında bu anlatmaya çalıştığım sadece çok okumak çok görmekle de ilintili değildir.

 Buna karşın dün  işte bu “kıssadan hisse (yani pay çıkarma) inadım tuttuğunda önce kendimize baktımdı! “Neydik ne olduk” sorusuna cevap arayarak tabi.    Nitekim  bundan daha elli yıl önce bu adada iki ayrı coğrafi bölgeye ayrılacağımızı ve adanın Kuzeyi ile Güneyi olmak üzere Türk Rum iki ayrı devletin oluşacağı ne aklıma gelirdi ne aklımıza..  Ki akıllardaki tek düşünce EOKA’lı Rum mezalimini Türkiye’nin de desteği ile başımızdan savmaktı.. Oysa sadece iki ayri bölge olmadık  “devlet” bile olduk                                       

Rum tarafı ise Osmanlıdan beridir kaybetmek üzerine yaşadığı tecellide bir kez daha “Enosis” falan hayallerini de tarihe gömerek adada oluşan yeni bu düzene boyun eğmek zorunda kalan taraf oldu!                                                                                                  

Eee nerde bunun kıssadan hissesi? “Kime niyet kime kısmet” de diyebilirsiniz… “Alma mazlumun ahını çıkar zari zari” de…

                                                                                                ***

HALKIN beğenilerinden süzülerek toplumun günlük dilini oluşturan kelimelerle kullanılanlarını ya da “deyim” özelliği  kazanmış olanlarını da severim.. 

 Basit kelime ve cümlelerle konuşmak belki “dil açısından edebi zenginlik” değildir ama “konuşmalara”  hayatiyetle hissiyat kattığı muhakkaktır..                                                             

GELELİM İsrail karşısında elbette dikiş tutturamayacağı belli olan Gazze’deki Arapları  günlerdir havadan bombalarıyla  öldüren kentleri harabelere çeviren  “Yahudiye!” Ki İkinci Dünya Savaşından beridir Kore Vietnam savaşlarında bile görülmeyen bir kıyım ve acımazlıkla öldürmesine yönelik kelime bulmak hâlâ mümkün olmadı çünkü dünyada böyle bir olay hiç yaşanmadı.

 DOLAYISIYLA dünya suskunluğa düşerken kelimeler ise  kiyafetsiz kaldı!                                                                                                                                      ***

   PEKİ NEDİR BİZİMLE İLGİSİ? Türkiye!… Olmasaydı aldı başını sürerken Rum’un 1974 kalkışı bu adayı “ENOSİS” gibi bir felakete sürükler belki bir Gazze faciası da burada gerçekleşirdi.

 BU nedenle yazayım. Kendimizle kavga edelim ama Türkiye ile hayır! Tabi ki ille de bizi dış düşmanlardan Rum-Yunan şerrinden koruyacağı için de değil sadece.. Parasal ve ekonomik yardımları nedeniyle de değil.. Hatta halkların “Türk” olması ayni  bayrağa selam durup ayni  İstiklal marşını okumamız da değil..

ELİNE  geçen fırsatı düşünmeden silahının tetiğinde parmağı bile titremeden bizi bu adadan kovmak için bir asrı aşkın süredir her türlü mezalimi yaparak kovmak korkutup kaçırtmak için kilise yeminli Rum-Yunan ikilisine bu fırsatı vermediği için!

                                                         ***

 KISACA  TAKILDIĞIM: Geri kalmış ülkelerle ileri gitmiş ülkeler arasında bildiklerimizin üzerinde bir fark daha vardır.

 Onlar yani ileri gitmiş ülkeler icraatlarını gerçekleştirirlerken halklarına sanki “mecburlarmış, sanki kadim ve daim “devlet buyruğuymuş” gibi icraatlarının bedellerini, külfetlerini, sıkıntılarını halklarını da sıkıntılara sokacak eylem ve kararlarıyla paylaşmazlar..         

 Mesela “Yol yapıyorum” diye halkı yol açmazlarında keçiler misali tarlalarda mahalle aralarındaki  yollara saptırtmazlar..

Önceden plan programlar yaparlar, insanlar vasıtalar nerden gelip nereye gideceklerse o yollarda tedbirler alırlar..

NE VAR Kİ bizde (Mağusa’da)bir “kanalizasyon” olayı daha doğrusu faciası aldı başını gidiyor, sorsanız size “kanalizasyon yapacağız bir de şikâyet mi ediyorsunuz” diyecekler!.. Evet şikâyet edildiğinde zaten bunu söylüyorlar. “Sıkın dişinizi de olup bitecek..

MAĞUSA ikinci kezdir yine kazılıp dökülüyor. Yollar kapanıyor trafik saptırılıyor arabalar çukurlara düşe çıka tarla yollarında yol almaya çalışırlarken, yayalar hoplaya zıplaya düşe kalka bu yollarda yol almaya çalışıyorlar! Kaçıncıdır ama? Sözde bu ikinci hafriyat Ekimin 21’inde sonlanacaktı. Bu gidişle bir yılı da aşar.

Daha önce yazdık bunları. Kimsenin umurunda değil. Aksine kanalizasyon yapılıyor diye şöyle en görkemlisinden bir koltuğa oturup yurttaşa ellerini öptürecekler.. Bu kadarı da olmaz!

             

         

       

                               

                               

                               

                                   

                       

                       

                                 

                   

    

            

               

                 

                 

               

                                                                                                                               

               

               

                   

               

               

     

  

               

                                                                                                               

                                                                                                                                                                                                                                                                                                  

               

                                               

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }