Belli ki Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit kurucu ortağı Türk Halkını hala yok saymaya ve kendinizi Cumhuriyetin tek sahibi olarak görmeye devam edersiniz bayan Annita. Türk Askerlerinden kurtulup vatanı yeniden birleştirmek istediğinizi gezer söyler durursunuz. Sizler ortak Vatanımız Kıbrıs’ı çok sevseydiniz adayı kana bulamak pahasına Yunanistan’a bağlamak için Türkleri hem kendi kendinizi katletmezdiniz. Her gece Polis karakollarını bombalamazdınız. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi yağ gibi üste çıkmaya kalkışmayın.
ENOSİS uğruna adaya gizlice yasa dışı olarak önceden soktuğunuz 20 bin Yunan Cunta askeriyle birlikte 15 Temmuz 1974’te Cumhuriyete darbe yapmaz Cumhurbaşkanına ve sarayına tanklarla ağır silahlarla saldırıp ortalığı darmadağın etmez yüzlerce korumayı asker ve polisi katletmezdiniz. Cumhurbaşkanı Makarios’u öldürdüğünüzü ve yerine baş terörist Nikos Sampson’u koyduğunuzu dünyaya duyurup teşhir etmezdiniz TV ekranlarında. Kıbrıs Cumhuriyetini yıkıp yerine ‘ Kıbrıs Helen Cumhuriyetini ‘ kurduğunuzu da dünyaya ilan etmezdiniz.
Kıbrıs’ta bu gün iki bölgeli durum, 1975’te Viyana’da BM huzurunda yapılan nüfus mübadele Antlaşmasıyla vücut bulmuştur. Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Antlaşmalarını 61 yıldır çiğnediğiniz gibi bunu da mı çiğnersiniz? Türk askerinin gitmesin,i modası geçti dediğiniz Garantörlüğün kaldırılmasını da dilinizden düşürmezsiniz. Halbuki bu gün geçmişten çok daha fazla gereklidir Türk halkı için, tabii Kıbrıs için de. Kısacası siz 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin bütün Antlaşmalarının ortadan kaldırılmasını istersiniz. İstersiniz, çünkü Güneydeki yönetimin Kıbrıs Cumhuriyetiyle hiç alakası yoktur o yüzden, sadece adı söylenir o kadar. Kuzey Kıbrıs topraklarına da hakim olabilseydiniz ENOSİS’i çoktan açıkça ilan ederdiniz dünyaya. Zira bütün alt yapıları hallettiniz ilhak için, Kuzey hariç. Türk Askeri adadaki barışın ve huzurun teminatıdır, sadece Türklerin değin sizlerin de teminatıdır.
Anlaşılan bitiniz gene kanlandı, tekrar geçmişe dönmeye heveslenirsiniz, ENOSİS’i gerçekleştirmek için engelleri ortadan kaldırmak istersiniz. Boğazınıza takılmasın diye balığın kılçıklarını ona buna temizletmek istersiniz. Güneyde emperyallere, soy kırımcılara, destekçilerine Cumhuriyet anlaşmalarına aykırı olarak verdiğiniz askeri üsler, dış güçlerle yaptığınız savunma işbirliği anlaşmaları ile boyunuzu aşan boyutlarda silahlarla Güneyi donatmanız ve arkanızın sıvazlanması gene sizleri çılgınca bir saldırıya geçme havasına sokmuş anlaşılan. Sizler ENOSİS hayalinden vaz geçmediğiniz sürece, Cumhuriyetin işgalini sürdürdüğünüz sürece, Türkleri eşit egemen olarak kabul etmediğiniz sürece Kıbrıs’ta Garantilerin modası asla geçmez. Askeri alanda çeşitli ülkelerle yaptığınız anlaşmalar Cumhuriyetin kuruluş antlaşmalarına aykırıdır, tabii bu suretle çok garantörünüz olmuştur. Bu anlaşmalar sadece Güney Helen yönetimi anlaşmalarıdır, Kıbrıs Cumhuriyetini bağlamaz. Güğneydeki yönetim sahte Kıbrıs Cumhuriyetidir, sahtedir. Zira, Birleşmiş Milletlerde böyle Rumlardan oluşan bir Kıbrıs Cumhuriyeti kaydı yoktur, üzgünüm bayan.
Konuşurken sayın bayan özellikle, 21 Aralık 1963 tarihini, 15 Kasım 1967 tarihini, 15 Temmuz 1974 tarihini, diğer yüzlerce saldırı tarihlerini, 24 Nisan 2004 Referandumu, BM çözüm planlarını ret etmenizi daima aklınızda tutunuz. 186 hukuk dışı oldubitti kararının pamuk ipliğine bağlı olduğunu da. Arap ülkelerinin ne olduğunuzu anlamadıklarını sanmayınız, hem nala hem mıha hem arkadan vurduğunuzu anladılar artık sayın bayan. Vatanımı dediğiniz birleştirme, tüm Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamaktan başka bir şey değildir. Buna el diliyle kendi başına gelin olma derler.
Parantez açalım, Kıbrıs sorununu ne zaman ne sebeple yaratanlar açıkça belli, yarım asırdan fazla yapılan görüşmelerde sorunun çözümünü engelleyenler belli, sorumlulara ceza yerine mükafat, ortak Cumhuriyeti işgal etmesine ve tek taraflı tüm Kıbrıs adına AB’ne üye alınmasına destek ortada, masum tarafa da haksız cezalar ortada, Kıbrıs’ta yapılan darbelerle bozulan asayişi sağlayan, saldırganları durduran Garantör Türkiye olduğu halde hala yaptırım ve ambargolarla önüne takoz konulmasına devam, ama tüm bu olumsuzlukları yaratan ortaklık Cumhuriyetine darbeler yapan, çözüm planlarını reddeden tarafa silah ambargoları kaldırılır bol keseden silah yardımları ve ortak tatbikatlarla desteklenmeye devam. İşte bunları sağlayan güçler, karşılığında adada üsler kurarak adaya çökerler. Bu suretle Kıbrıs hem savaş alanı olma durumuna girer ( Waterloo gibi) hem Orta Doğu ve Doğu Akdeniz tam hakimiyetleri altına girer hem bölge istikrarsız halde kaynamaya devam eder.
Dolayısıyla bay Hristodulidis, uydurma Türkiye korkusuyla kendi bandasını sağlama aldığını zanneder. Ve hala daha AB’den, birliğin dış sınırlarının güvencesini daha da sağlamlaştırma hususunda yardım ister. Ey Hristodulidis, 1974 EOKA-Yunan Cuntası darbesinden sonra Makarios hani öldürdük deyip öldüremediğiniz Baş Piskoposunuz, KC Cumhurbaşkanı!!! Makarios, BMGK’deki konuşmasında Yunan-EOKA darbesi sonrası işgalin önlenmesi için BM’den ağlayarak yardım istemişti da onlar o taraflı olmamışlardı da Türkler de büyük tehlikededir diyerek Garantörler Türkiye ve İngiltere’den müdahale etmelerini istemişti, işte bay Hristodulidis adada üs verdikleriniz için de adadan çıkarmak için Türkiye’den siz da yardım isteyeceksiniz, bunu unutma sakın, davulun sesi sonradan çıkacak, yaz bir yere. Çilentiden kaçayım den amma portakal büyüklüğünde doluya tutulacan, kilerde ne bulgurun kalacak ne de unun, bilesin.