Kıbrıs

Türk-Yunan meseleleri ve Kıbrıs sorununda yoğun perde gerisi

Abone Ol

Amerikalılar ve potansiyel arabulucuların, Türk-Yunan meseleleri ve Kıbrıs sorununda bir paket anlaşmaya varılmasını hedeflediği bildirildi. Potansiyel arabulucuların, enerji konusunu “yem” olarak gördüğü kaydedildi.

Fileleftheros “Enerji Yemi ile İnisiyatifler… Türk-Yunan meseleleri ve Kıbrıs Sorunuyla ilgili Yoğun Perde Gerisi” başlığıyla manşete çektiği haberinde, Kahramanmaraş depremi sonrası şekillenen “sakin sular” politikası temelinde Türk-Yunan ilişkilerinin normalleşmesine uygun zemin bulunduğu kanaatiyle önceliğin Türk-Yunan meselelerine verildiğini yazdı.

Haberde, bir Türk-Yunan meseleleri ve Kıbrıs sorununda bir paket anlaşmaya varmak hedefiyle "birleşik kaplar" teorisi tarzında bir çerçeve oluşturulmaya çalışıldığı, devam etmekte olan inisiyatiflerin ana unsuru ve ana gerecinin de enerji konusu olduğunun görüldüğü kaydedildi. En üst hedefin, eşzamanlı olacağı anlamına gelmese de, Türk-Yunan meseleleri ile Kıbrıs sorununda bir paket anlaşmaya varmak olduğu belirtildi.

Habere göre, bu aşamada Amerikalı ve Almanlar inisiyatif geliştiriyor. Amerikalılar, bölgedeki görece-sakinliği koruyan ve paralelinde, en azından iyi ortamı devam ettirecek bir diyalog başlatma yaklaşımı sergiliyor. Washington’da, Türk ve Yunan tarafları arasında, hiçbir siyasi bedel ödemeksizin, enerji alanında (örneğin, sıvılaştırılmış doğal gazın iki ülkenin terminallerine nakli) işbirliği yapılabileceğine inanılıyor.

Haberde "Bu çabaya katılan Amerikalı yetkililer: bugün Dışişleri Bakanlığı Enerji kaynaklarından sorumlu bakan yardımcısı eski Atina Büyükelçisi Jeffrey Pyatt ve Başkan Biden’ın enerji güvenliği danışmanı Amos Hockstein. Bu isimler hareketlerin enerji üzerinden yürütüldüğünü doğruluyor" deniliyor.

Gazete, Almanların da rol arayışı içerisinde olduğunu ve çeşitli düzeylerdeki görüşmelere arabuluculuk ve ev sahipliği yapmaya çalıştığına işaret etti

Türkiye’nin, Türk-Yunan meselelerinde diyalog yolunu açık bırakmakla birlikte Kıbrıs sorunundaki tavrını değiştirmediğine dikkat çeken gazete, Rum yönetiminin, yukarıda sıralanan çeşitli hareketlerin bilinciyle AB’nin Kıbrıs sorununa daha aktif olması önerisini ileri götürdüğünü hatırlattı. Bu konunun bu ay içerisinde yapılacak Avrupa Konseyi’nde görüşülmesini istediğini kaydetti.

Habere göre, ABD, Fransa ve Almanya ile iletişim kanallarını açık tutan Rum yönetimi, bazı bölge ülkelerinin işbirliğinde İsrail deniz parsellerinden doğal gazı boru hattıyla Güney Kıbrıs’a nakletme inisiyatifleri alıyor.

-“Konstantinos Kombos Londra ve Roma’ya gidiyor”

Rum Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos’un, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs sorununu ele alacağı toplantı öncesinde bu hafta Londra’ya gideceği bildirildi.

Haberde, Rum yönetiminin, BM’de "karar" ya da "açıklama taslakları" yazıcısı (“pen holder”) rolü oynayan İngiltere’nin niyetini öğrenmek istemesinin beklenen bir şey olduğuna dikkat çekildi. Gazete, ngiltere'nin her zaman Kıbrıs sorunundaki durağanlığı kırmak için “Türkiye’nin ilgisini çekecek parlak fikirlere” açık olduğuna işaret etti. Rum yönetiminin ise AB’nin müdahil olması inisiyatifine yatırım yaptığı kaydedildi.

Kombos, Londra’dan sonra, aynı maksatla, merkezi Roma’da bulunan Güney Kıbrıs’a akredite büyükelçilerle görüşmek üzere Roma’ya gidecek.

Haftalık Kathimerini “AB Başka, Stewart Başka Bakıyor” başlıklı haberinde, Brüksel’deki yetkililer ile BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’taki Özel Temsilcisi ve Barış Gücü Misyon Şefi Colin Stewart’ın AB’nin Kıbrıs sorununun çözümünde “oynaması gereken role” birbirinden farklı yaklaştığına dikkat çekti.

Habere göre, Stewart’ın birkaç hafta önce Brüksel’e Kıbrıs sorununun çözüm prosedürüyle ilgili “eğitim gezisinde” Avrupalı yetkililer “Stewart’ın AB’nin müdahiliyetinin gerekliliğini okuyamadığı” saptamasında bulundu. Stewart, bazı görüşmelerinde de Türk tarafının tavrı nedeniyle AB’nin Kıbrıs sorununa “en azından şimdilik mesafeli durması gerektiğini söyledi.

AB’den, konuyu iyi bilen ve adının açıklanmasını istemeyen bir yetkili Colin Stewart’ın “Kıbrıs sorununun Avrupa boyutunu anlayamadığını ve AB’nin olası çözümde rol ve söz sahibi olmaksızın, prosedüre sadece ekonomik katkıda bulunması gerektiğine inandığı izlenimi yarattığını” belirtti. Aynı kaynak “Stewart AB’nin rolünü, elini cebine atması gereken ekonomik bağışçılıkla sınırlıyor göründü” dedi.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }