Trafikte insanlar ölmeye devam ediyor, tedbir alması gerekenler seyrediyor.
Sanki her gün bu kadar çok trafik çarpışması olması bu kadar çok insanın ölmesi de normalmiş gibi…
Ülke birçok konuda kaderine terk edilmiş durumda.
Trafik de bunlardan birisi…
Kronik sorunlarımızdan birine dönüştü, sürekli can alıyor ama kimsenin umurunda değil.
Ateş düştüğü yeri yakıyor, öylece de kalıyor.
İlgisizlik, duyarsızlık, umursamazlık, beceriksizlik, hepsi var…
Basının ilgisi bile azaldı ölümlü trafik çarpışmalarına.
Girne dağ yolundaki ölümlü trafik çarpışması haberi için geçen gün ön sayfalara baktım…
Kimisi ön sayfasına bile almamış, kimisi küçük bir kutucukta vermiş dağ yolundaki ölümlü çarpışmayı.
Medya da mı umudunu yitirdi trafik çarpışmaları konusunda artık bir şey yapılmayacağını, yoksa ölen yabancı uyrukluydu diye mi?
Ya bir de böyle bir huy edindik, ölen yerliyse kıyameti koparırız da Afrikalı ya da Ortadoğuluysa pek umurumuz olmaz.
Gerçi sosyal medyada kıyameti kopardığımızda ne olur ki?
Kim duyar, kim dinler, kim dikkate alır?
Yönetenlerin tavrı şu; “Bırakın bağırsınlar, bağırır bağırır susarlar…”
Evet böyle düşünürler, bilirler çünkü bu halkın öfkesinin erken geçtiğini, ısrar etmeyeceğini, isyan çıkarmayacağını…
Halkımızın öfkesi saman alevi gibi, uzun sürmüyor…
İnsanlar yollarda ölüyor, son yıllarda trafikteki ölüm istatistiklerinde rakamlar hep yükseliyor.
Ölüm rakamlarının artması bile yönetenleri harekete geçiremiyor.
Tedbir diye yaptıkları şeyler hep palyatif, hep geçiştirici şeyler, dostlar alışverişte görsün.
Trafikte sorun bir değil ki, alınması gereken birçok tedbir var.
Bu konularda hükümetlere yapılmış yığınla öneri var ama duyan kim?
Bu ülkede en yüksek düzeyde seferberlik ilan ettiğini, edeceğini söyleyenler de oldu ama ne oldu?
Ne olacak hepsi de yalan oldu…
Trafikte ağır vasıtaların karıştığı çarpışmalar, son dönemde ülkedeki yabancıların çarpışmalarda yaşamını yitirmesi kimseye bir şey söylemiyor mu?
Bunlara kafa yormak geremez mi?
Ya Girne dağ yolu? Bu yolla ilgili birçok öneri var, yönetenler de söze bazı tedbirler alacaktı ama maalesef hiçbir şey yapılmıyor.
Girne dağ yolu, korku yolu, ölüm yolu olmaya devam ediyor.
“En iyisi o yolu hiç kullanmamak” diyor birçok kişi.
Yani çare bu mu? O yol ıslah edilmeyecek ve “kullanmayın” mı denilecek?
E peki kullanmak zorunda olanlar ne yapacak, onlar ölümle dans mı edecek?
Evet öyle oluyor, dağ yolunu kullananlar ölümle dans ediyor, sürücüler canı burnunda kat ediyor o yolu.
Peki daha kaç can gitmeli tedbir almak için?
Trafikle ilgili hemen her şey ülkemizde yanlış gidiyor, kendimizi Avrupalı sayıyoruz da Avrupa’da ne varsa hep tersini yapıyoruz.
Makina Mühendisleri Odası Başkanı Ayer Yarkıner, bugün yaptığı açıklamada, KKTC’de ölümlü çarpışma oranının Avrupa Birliği’nin 6 katı olduğunu belirtti.
Çarpıcı bir rakam değil mi? Ölümlü çarpışmalar ülkemizde Avrupa’dan 6 kat fazla olduğuna göre, biz Avrupa kültüründen zerre bir şey kapmadık demektir.
Ne kadar felaket durumda olduğumuzun göstergesidir.
Yarkıner, çarpıcı bir söz daha ederek, “KKTC trafik tehlikesine karşı ölüm uykusundadır” dedi.
Ayer Başkan, “Trafik bu kadar ilkel ve güvensiz kalmışsa, 1974’ten beri bu konuda ölüm uykusunda olmamızdandır” diye konuştu. Çok doğru bir tespit…
Evet çok doğru, ölümlü çarpışmalara karşı derin bir ölüm uykusu var.
Bu kadar duyarsızlık, ilgisizlik için “ölüm uykusu” en doğru ifadedir.
Başka ne denilebilir ki?
Makine Mühendisleri Odası, dün yine ülke yöneticilerine bir dizi öneri sundu.
Trafikte "sıfır can kaybı" hedefiyle strateji ve planlamalar yapılması gerektiğini yineleyen Makine Mühendisleri Odası, her zaman yardıma hazır olduklarını da söylüyor ama bu yardım için uzanan eli tutan yok.
Sürekli öneride bulunuyorlar, başkaları da öneri sunuyor ama nafile.
Hükumet edenler duymuyor, ilgilenmiyor.
Çıldırmamak elde değil… Peki ne olacak?
Olacağı şu; trafikte insanlar ölmeye devam edecek, ateş düştüğü yeri yakacak, hayat devam edecek, ta ki piyango başkalarına vurama kadar.
İnsan yaşamının hiçbir değeri olmayan bu ülkede başka ne bekleyebilirsiniz ki?
Toplumdan bir tepki, bir hareket, bir isyan olmadıkça yönetenler harekete geçmez, geçmeyecek.
Her ölümlü çarpışmadan sonra yerimizde oturarak, söylenmeler, yakınmalarla çare bekliyorsak, daha çok bekleriz.