Sosyal dışlanmanın eşiğindeki özel sektör

Abone Ol

KKTC’deki kamu görevlileri ile özel sektör çalışanlarının haklar bakımından farkları son dönemde dramatik bir seviyeye ulaştı.

Toplu İş Sözleşmesine ilişkin yasada ve hayat pahalılığı ile ilgili maaşların konsolide edilmesini öngören yasada değişiklik yapmak isteyen üçlü koalisyon hükümeti, gerek toplu iş sözleşmesi hakkında gerekse kamu maaşlarında gerilemeler olacağı gerekçesiyle, kamuda örgütlü 33 sendikanın genel grev tehdidi karşısında geri adım atmak zorunda kaldı.

2024 Aralık ayında açıklanan enflasyon oranı, bir önceki yıla göre %53,29 olarak gerçekleşirken, son üç yılın en düşük enflasyon seviyesi de yakalanmış oldu. Ne var ki özel sektör çalışanlarının asgari ücret oranı henüz belirlenmeden, birçok işletme keyfi bir biçimde zam yağmuruna başlamaktan geri duramadı!

Hayat şartları KKTC’de yaşayan belki herkes için ağır, ama özel sektör çalışanları için daha ağır!

Özel sektör çalışanları, hayata kamu çalışanlarının zaten gerisinde başlıyorlar.. Kamu görevlilerinin sahip oldukları iş güvencesi, çalışma koşulları, sosyal hakları ve maaşları vs. özel sektör çalışanlarıyla kıyaslanmayacak boyutlardadır.

Kamuda örgütlü sendikaların grev tehdidi bile, kamu görevlilerinin enflasyon karşısındaki alım gücünün korunmasını bir ölçüde güvence altına alabiliyor.

Peki, özel sektör çalışanlarının taleplerini iletebilecekleri etkin bir mekanizma yok mu?

-Maalesef yok!

Özel sektör çalışanları Anayasada ve İş Yasasında öngörülen gerek toplu iş sözleşmesi hakkı gerekse sendika kurma veya sendikaya katılma haklarını çeşitli engellerden dolayı kullanamıyorlar!

Ne demişti şair: “Hava kurşun gibi ağır!! Bağır, bağır, bağır, bağırıyorum.”

KKTC’de hayat şartları gerçekten kurşun gibi ağır, ama özel sektör çalışanları bağırmak şöyle dursun, sesini bile çıkaramıyor! Özel sektör çalışanlarının kaderi, işverenin iyi niyetine ipotekli..

Özel sektör çalışanları eğitimli veya eğitimsiz olsun, yıllardır ‘vasıfsız’ çalışan muamelesi görmekte ve ancak asgari ücretle hayatını idame ettirmeye çalışmaktadırlar.

Öte yandan asgari ücretin sektörel bazda düzenleneceği yeni çalışmaların hükümetin gündeminde olduğu haberleri geliyor.  Hangi sektörlerin kategorileştirileceğini ve asgari ücretin nasıl düzenleneceğini henüz bilmiyoruz.

Örneğin yükseköğretim alanında, öğretim elemanlarının sosyal sigorta primlerinin, bazı üniversiteler tarafından akademik unvanlarına bakılmaksızın asgari ücret üzerinden yapıldığını duymayan yoktur. Devlet yıllarca, hem sosyal sigortalar sisteminin finansmanından hem de akademisyenlerin sosyal güvenliklerinden çalınmasına göz yummuştur.

Sektörel bazda asgari ücret uygulamasının başlaması halinde, eğitim veya yükseköğretim sektöründe ayrı bir asgari ücret düzenlemesi olacak mı? Devlet sosyal sigorta prim yatırımlarının, maaş üzerinden yapılıp yapılmadığını denetleyecek mi?

Özel sektör çalışanları ile kamu görevlileri arasında son dönemde daha da büyüyen uçurumu, yine yükseköğretim alanındaki şu örnek çarpıcı bir biçimde göstermektedir: Son yıllardaki yüksek enflasyon karşısında asgari ücrete yapılan artış oranları, öğretim elemanlarının maaşlarına aynı oranda değil, daha ziyade mutlak değer üzerinden yapılmamaktadır. Böylelikle vasıflı ve vasıfsız çalışanlar arasındaki ayrım bulanıklaştığı gibi emek ve bilgi de giderek değersizleşmektedir.

Daha da kötüsü, kendi haklarını savunabilecekleri ne bir akademik personel yasası var ne de bunun mücadelesini verebilecekleri etkin bir mekanizmaları!

Yükseköğretimdeki bu çöküşü gören yardımcı doçent ve doçent unvanlı birtakım akademisyenler, akademiyi terk ederek, gerek maaş gerekse sosyal haklar bakımından daha avantajlı olan ya ortaöğretimde öğretmen olmayı ya da devlet memuru olmayı tercih etmek zorunda kalmışlardır.

Özel sektör çalışanlarının kurşun gibi ağırlaşan hayat şartları, onları sosyal dışlanmanın eşiğine getirdi. Bu dışlanma, onları bir anlamda toplumdan uzaklaştırmakta, izole etmekte ve yalnızlaştırmaktadır. Özel sektör çalışanları, giderek aşağılanmakta ve onurları ayaklar altına alınmaktadır.

Bir kurtarıcı aramak değil, ama birlikte kurtulmak için buna dur diyecek bir siyasal parti veya siyasetçi yok mu?

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }