Bazı eczaneler, doktorlar ve ecza depolarının karıştığı söylenen, sosyal sigortalıların ilaçlarıyla ilgili yolsuzluk olayına şaşırdınız mı? “Aaaa nasıl olur böyle şey?” dediniz mi? Bakıyorum da kimse şaşırmıyor artık böyle şeylere…
Olmayan hastaya, olmayan ilacı naylon reçetelerle yazıp milyonları götürmüşler.
Evrak sahteciliği yapılıyor, yani hani şu ciddi suç olan evrak sahteciliği…
O kadar fazla reçete yazılmış görülüyormuş ki bir doktorun bunu saate vurduğunuzda yazması mantıksız geliyormuş, imkânsız görülüyormuş…
Yılda 100 binden fazla reçetede yolsuzluk söz konusuymuş…
Mesela bir ayda 6 bin adet reçete yazan doktor varmış… E gözün doysun be doktor, yolsuzluk yaparsın da bu kadarı fazla değil mi?
Öylesine abartmışlar ki bu işi “pes artık” dedirtiyorlar.
Ancak gelin görün ki kamuoyunda bu olay son derece doğal karşılanıyor.
Evet, milyonlarca vurgundan söz ediliyor ama kimse şaşırmıyor, hatta kızmıyor, öfkelenmiyor da… “Olur bu ülkede böyle şeyler” havası var.
Vatandaşlar olaya esprili bile yaklaşıyor, “Az az yeselerdi de göze batmasalardı” diyen var.
“Havaalanı işletmecisi Taşyapı’ya 59 milyon Euro’luk vergi affı yapılan ülkede 100 milyoncuk da bazı hekimler, eczacılar, ecza depoları yerse günah mı olur?” diye dalga geçiyor vatandaşlar.
“KIB-TEK’in uğratıldığı zarar bundan daha masum mudur?” diye soranlar var.
Denetim özürlü bir ülkede böyle şeyler olmasını doğal karşılıyor birçok kişi…
Söz konusu kötü niyetli kesimlere yetkili mercilerin göz yumduğunu düşünüyor kimisi…
“Kaşısan bakalım daha neler çıkar?” diye soranlar var.
Bu değerlendirmelerin haklı tarafı var tabii ki…
Daha önce devlet o kadar çok zarara uğratıldı, o kadar çok vurgunlar oldu ki bu olaya insanlar şaşırmıyor.
Evet “denetim özürlü ülkede böyle şeyler olur” diyenler de çok haklı.
Bu devleti yönetenler denetim yapamıyor, bir devlet disiplini yok, doğru dürüst bir sistem yaratılamıyor.
Devletin yapısı zaten istismara açık, bu nedenle tepe tepe ihmal, istismar ediliyor.
Bir de geçmiş olaylar, yapanın yanına kaldığı, cezalandırılmadığı için kötü niyetli kesimlerin iştahı kabarıyor, daha çok yapmak istiyorlar.
Bu olayda olduğu gibi işi abarttıkça abartıyorlar…
İstismara açık bir sistem varsa, tabii ki belli kesimler bunu değerlendirmek istiyor, bu olayda olduğu gibi…
Tuhafıma giden bir durum daha var; yetkili makamlar, “Kimsenin gözünün yaşına bakılmayacak, siyasi kimlik, siyasi rozet gözetilmeyecek” diyor.
Neden böyle söyleniyor ki? “Siyasi kimlik gözetmeden konunun üzerine gidilecek” demenin mantığı nedir?
Neden böyle bir şeyi söyleme ihtiyacı hissediyor bir bakan? Daha önce başkaları siyasi kimliğe bakıp da birilerini mi kolladı?
Birçok olayda siyasi kimliği nedeniyle yaptığı yolsuzluktan yırtanlar mı var?
Cevabını bildiğim soruları soruyorum değil mi? “Tabii ki var” dediğinizi duyar gibiyim.
Bence “Siyasi kimlik gözetmeden konunun üzerine gidilecek” sözü çok gereksiz. Zaten olması gereken bu değil midir?
Bir olayı soruştururken, UBP’liye farklı, CTP’liye farklı, DP’liye farklı, YDP’liye ya da ne bileyim TDP’liye daha farklı muamele mi yapılıyor?
“Siyasi kimlik gözetmeden konunun üzerine gidilecek” sözü aslında altında çok anlamlar barındırıyor, bu devletin gerçeğini ortaya koyuyor.
Şimdi ne mi yapılmalı? Hemen, vakit kaybetmeden bu istismarı yapan hekimler, eczaneler ve ecza depoları açıklanmalı ki tümü de zan altında kalmasın. Halkın suçluları öğrenme hakkı var.
Ancak elinizde deliller, belgeler varsa, eminseniz açıklayın, sakın ola şüphe üzerine insanları deşifre edip de başka mağduriyetler yaratmayın ama mutlaka bir açıklama borcu var yetkililerin kamuoyuna.
Öyle fısıltı gazetesiyle olacak iş değil bu. Mademki olayın üzerine gideceksiniz tam gidin ve gerekli açıklamayı da zamanında yapın.
Sakın ola bu konuyu da zamana bırakmayın ki unutulsun, çünkü biz ne kahramanca naralar atanları gördük de icraatını görmemiz mümkün olmadı.