Siyasetin sefaleti

Abone Ol

Siyaset kurumunun toplumun sorunlarını çözmesi,  mevcuttan daha ileriye taşıyacak vizyona sahip olması beklenir. Varlık nedeni budur çünkü.

Kuzey Kıbrıs'ta uzunca bir süredir siyaset kurumunun bekleneni veremediği, işlevini yerine getiremediği sır değildir.  Çok büyük çoğunluğun da bu görüşü paylaştığı, siyaset kurumuna güvenmediği yapılan bütün kamuoyu araştırmalarının değişmez gerçeğidir.

Meclis başkanlığı seçim süreci ile başlayan ve gittikçe daha da kangrenleşen mevcut kriz durumu ise, siyasete güvenin dip yaptığı yeni bir aşamaya gelindiğini göstermektedir.

Krizi anlayıp onu çözebilmek ve en azından kuyunun dibinden çıkabilmek için,  önce biraz başa dönmekte yarar var:

Hükümetin başat partisi UBP’ deki başkanlık seçiminin tetiklediği mevcut krizde, başkanlık seçim sonucunun meclis başkanlığı seçiminde bir hesaplaşmaya dönüştüğü görüldü.

Bir başka anlatımla, üyelerden ciddi bir destek alarak seçimi kazanan ve parti başkanlığını tescil ettiren Ünal Üstel’e parti içi rakipleri, milletvekili grubunda güç gösterisi yaptı. Kurultayda üyeler nezdinde gösteremedikleri güçlerini, mecliste milletvekilleri nezdinde göstermeyi başardılar. Öyle olunca da UBP’nin gösterdiği hiçbir meclis başkanı adayı mecliste seçilecek çoğunluğu elde edemedi.

Krizin ikinci aşamasında ise meşruiyeti tartışmalı bir oylama sonucunda Meclis başkanının seçildiği ilan edildi. Bu sefer ana muhalefet CTP de krizde aktif taraf oldu ve sonucu kabul etmeyeceğini deklare etti. Böyle olunca UBP içinde başlayan kriz tüm mevcut siyaset aktörlerine sirayet etti. Pazartesi günü Mecliste yaşananlar siyaset kurumunun sefaletini herkesin şaşkınlık ve infial  içerisinde somut olarak izlemesine yol açtı.

Peki, krizden kurtulmak için ne yapmalı? Bu kriz toplumun hayrına nasıl çözülebilir?

Her krizi olduğu gibi, bunu da çözebilmek için, önce tarafların ne istediğine, amaçlarının ne olduğuna bakmak gerekir.

Öncelikle, krizin başladığı taraf olan UBP’nin kamuoyuna yansıyan  amacına bakarak işe başlanabilir. UBP istikrar istediğini, Meclis’te çoğunluğa sahip koalisyon hükümetinin icraatlarına devam etmesi gerektiğini söylemektedir.

Krizin başladığı taraf olmamakla birlikte sirayet ettiği ve aktif ikinci taraf haline getirdiği CTP’nin ne istediğine gelince: CTP biran önce erken seçim istediğini duyursa da, sonraları zımni olarak bu isteğinden vazgeçtiği ve meşru bir meclis başkanlığı ile meclisin çalışmalarına devam etmesini istediğini söylenebilir.

Eğer  tarafların istediği bunlar ise krizin çözülmesi mümkündür.  Yani hiçbir tarafın kaybetmeyeceği, iki tarafın da kazanıp amaçlarına ulaşabilmesi mümkündür.

Bunun yolu, UBP başkanı Üstel'le CTP başkanı Erhürman’ın biraraya gelmesi ve ortak bir UBP'li ismin UBP’li ve CTP’li milletvekillerinin mutabakatıyla meclis başkanını seçecek süreci başlatmasıdır.

Yok bu yapılmayıp kriz devam ettirilmek isteniyorsa, hem UBP hem CTP yöneticilerinin şunları hatırlamasında yarar olacaktır:

Önce UBP’liler şunu hatırlamalı: Siyasette meşruiyet sanılandan daha önemlidir.  Siyasette atılacak her adım, yapılacak her eylem hukuka ve ahlaka uygun olmalı,  bu konuda kamuoyunda hiçbir tereddüt oluşturmamalıdır.

CTP’liler de şunu hatırlamalı: Siyaset mücadelesinde haklı olmak kadar haklı kalmak da önemlidir.  Meclis’te son yaşananlar, süreç devam ederse CTP’nin bu dengeyi koruyamayacağını göstermiştir. Tabii, CTP’nin amacı, başlangıçta dile getirildiği gibi, krizden bir erken seçim kotarmak da olabilir. Ama, o zaman da haklı olmak ve haklı kalmak dengesini koruyabilmesi için, vakit kaybetmeksizin, milletvekillerinin topluca istifa edip UBP’yi erken seçime gitmek için aktif olarak zorlaması gerekir.

Partiler mutabakat sağlayıp krizi çözer mi çözmez mi, elbet kendi bilecekleri iştir.  Ama, kriz devam ederse siyasetin zavallı ve sefil hali ivme kazanarak artacak ve toplum genelinde siyasete ve siyasetçiye duyulan güvensizlik tiksintiye dönüşecektir. Çünkü, toplum, birikmiş ekonomik ve toplumsal sorunlarının çözülmesini beklemekte, onu çok daha güzel günlere ulaştıracak bir siyaset istemektedir.

Toplumun hiç istemediği ve artık tahammül edemediği, varlık nedeninin tersine, sorunları çözmek yerine onların nedeni ve kaynağı olan sefil bir siyaset kurumudur.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }