Şiddete meyilli kişiler ve kitleler  şımartılmamalı, arkası sıvazlanmamalı…

Mağusa’da doktor Sadrettin Tuğcu’nun hastası tarafından bıçaklanarak, ağır yaralanması, ülkemizde artan şiddet olaylarının nereye vardığını gösteren bir olaydır.

Abone Ol

    Olay gerçekten de korkunçtur… Şifa dağıtan bir hekimin böylesine bir saldırıya uğraması hafife alınmamalıdır, unutturulmamalıdır ve üzerine gidilip, tedbirler alınmalıdır…

    Bakıyorum da bazı kesimler doktorun bıçaklamasını münferit bir olay gibi göstermeye çalışıyor.

    Bu saldırıyı yapan kişinin bazı psikolojik sorunlarının bulunması ve eylemi bu nedenle işlediğinin tahmin ediliyor olması, ülkede şiddetin arttığı gerçeğini değiştirmez. Hatta buradan bakacak olursak, ruh sağlığı meselesinin bu ülkede daha fazla gündeme getirilip, farkındalığın sağlaması gerekiyor.

    Sağlık alanında, hastanelerde daha önce de şiddet olayları yaşandı, hatırlayın; kısa süre önce bir sağlık ocağında iki hemşireye saldırılmıştı.

    Sözlü, fiziki saldırılar en sonunda cana kasta, ağır yaralamaya vardı…

    İllaki ciddi tedbir almak için birisinin ölmesi veya ağır yaralanması mı gerekiyor?   

    Bugün Lefkoşa’da sağlık çalışanları Sadrettin Tuğcu’nun bıçaklı saldırıya uğramasını protesto etti, grev ve eylem yaptı.

     Eylemciler, şiddeti engelleyici yasal düzenlemenin hemen hayata geçirilmesini istedi, talepler karşılanmazsa tüm kamu sağlık merkezlerinde süresiz genel greve gidileceği uyarısı yaptı.

     Sağlıkta örgütlü sendika ve dernekler, Başbakan ve Sağlık Bakanıyla görüştü. Görüşmede, şiddeti önleyici yasal düzenleme için çarşamba günü toplantı yapılması ve yasama yılı tatilinden önce yasanın Meclis'ten geçmesi yönünde uzlaşı sağlandı.

     Ülke yöneticileri, böyle tansiyonun yükseldiği, toplumun tepki gösterdiği zamanlarda, durumu yumuşatmak, o yükselen tansiyonu aşağıya çekmek için bazı sözler verirler.

     Ortalık sakinleşince de o sözleri unutur, unutturur, sürüncemeye bırakırlar…

     O nedenle sağlıktaki örgütler, hükümet edenleri sürekli markajda tutup, peşlerinden ayrılmamaları gerekir.

    O kadar kısa sürede yasa yapıp geçirirler mi, pek tahmin etmiyorum ama diyelim ki sağlıkta şiddeti önleyici yasa geçirildi, ya başka alanlar ne olacak?

    Doktor Tuğcu’nun uğradığı saldırının başka meslek alanlarda olmayacağını kim iddia edebilir ki?

    Şiddet aslında ülkede her alanda var; mahkeme haberlerini takip ediyorsanız ne kadar çok şiddet olayı olduğunu görürsünüz.

    Ev içi şiddetten tutun da iş yaşamında, ikili ilişkilerde, trafikte, eğlence alanlarında inanılmaz derecede şiddet var.

    Ülkemizce bir süreden beridir insanlarda inanılmaz bir tahammülsüzlük hakim, birine çatmak, kavga çıkarmak, birisine vurmak, darp etmek için neredeyse fırsat kollanıyor.

    Her tarafta ansızın, incir çekirdeğini doldurmayacak meselelerle kişiler arası, anlamsız bir erkeklik gösterisine, bir horozlanmaya tanık oluyorsunuz.

    Üstelik şiddet küçük yaşlara kadar indi… Geçen hafta 18 yaşın altında, 15 yaşlarında bir grup çocuğun şiddet olayına karıştığı haberlere yansımış, bu durum ülkede korku ve endişeyle karşılanmıştı…

     Geçim sıkıntısından kaynaklanan gerginlikten tutun da kültür farklılıkları nedeniyle insanların birbirini anlayamamasına, ülkeye suç işlemek için gelen kişilerin yarattığı sorunlara, çocukların/ gençlerin, büyüklerinden ya da izledikleri filmlerden, dizilerden etkilenip olaylara karışmasına, eğitim yetersizliğine kadar şiddete neden olan bir dolu etken var…

      Elbette şiddete karşı eğitim, bilinçlendirme, farkındalık şart ama hepsinden önemlisi, şiddeti caydırıcı tedbir almaktır.

   Hayatın her alanında şiddeti engelleyici tedbirler alınmalı, yeni yasalar yapılmalı. Şiddete tolerans gösterilmemeli. Şiddeti yapanın yanına kalmamalı…

   Gerçi mevcut yasaları bile doğru dürüst uyguladığımız söylenemez. Özellikle ortada bir başıboşluk olduğu gerçeğini de kabul etmeliyiz.

   Cinayete kurban giden kadın için “o da şunu yapmıştı” şeklinde onu haksız çıkaracak, ölümünü neredeyse haklı bir gerekçeye bağlayacak zihniyetlerin olduğu korkunç bir ortamda şiddet daha da artar. O nedenle bu zihniyetleri de yok etmek lazım…

   Bazı şiddet olaylarını işleyenlerin kollanmak istendiği, hatta kollandığı, bazı olayların kapatılmaya çalışıldığı da biliniyor. Partizanlık zihniyeti, gözleri kör ediyor, şiddeti bile korumaya alıyor…

    İşte bu hiç yapılmamalı, kişiler ve kitleler şımartılmamalı, arkası sıvazlanmamalı, şiddete meyilli kesimlerle siyasiler, ülke yöneticileri sıkı fıkı olmamalı, onlardan yüz bulmamalı.

   Hükümet edenler fikir özgürlüğüne/ basın özgürlüğüne, demokratik haklara, eylem ve gösteri hakkına pranga vurmaya çalışacağına, otoritesini şiddete meyilli kişi ve kesimlere karşı kullanmalı, yani devlet otoritesi işte böyle şiddet olayları karşısında ortaya çıkmalıdır…  

  

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }