“Sahte diploma” ve “bakımevinde darp” olayları üzerinden denetleyememek ve unutturmak…

Abone Ol

  Bu ülkede sürekli olarak benzer sorunlar tekrarlanıyor.

  Bir olay olduktan sonra ülke yöneticileri açıklamalar yapıyor, “tedbir aldık”, “tedbir alacağız”, “kontrolümüz altında” diyor ama hikâye, hiçbir şey değişmiyor.

  Bir mesele gündem oluyor, birkaç gün konuşuluyor, sonra başka gündemleri kovalıyoruz ve geride kalan sorunlar çözüme kavuşmuyor.

  İnanılmaz bir unutma hastalığı ve unutturma cingözlüğü var bu ülkede.

  Vatandaşlar erken unutuyor, muhalefet, sivil toplum örgütleri ve medya ise hızlı değişen gündemle birlikte geriye dönemiyor, her yeni bir gündemle savrulup gidiyor.

  Ta ki benzer bir sorun yeniden yaşanana kadar…

  İşte size bir örnek daha; Sınırüstü'ndeki Halk Vakfı Yaşlı Bakımevi’nde ortaya çıkan skandaldan, orada yaşlıların yaşadığı insanlık dışı muameleden sonra büyük büyük laflar edildi, tedbirler alınacağı söylendi.

   Ancak öyle olmadı, üzerinden bir süre geçince unutuldu, bakımevleri yine sorunlarla boğuştu, yine yaşlıların mağduriyetler yaşadığı haberleri geldi.

   Ancak en dramatik olanı; Kalkanlı Yaşam Evi’nde de benzer bir skandal ortaya çıktı. Kaderine terk edilen yaşam evinde, ihmal nedeniyle yaşamını kaybeden yaşlılar oldu.

   Yine açıklamalar yapıldı, skandal medyaya düşünce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı orasıyla ilgilendi, klimalar yerleştirildi, ısıtma sorunu nedeniyle, soğuktan hastalanıp ölen yaşlılara yenilerinin eklenmesi bir yerde durduruldu.

   Tabii ki yine açıklamalar yapıldı, genelde tüm bakımevlerinde tedbirler alınacağı yönünde. Ancak ne oldu? Birkaç gün önce bu kez de başka bir bakımevinde bir yaşlı insanımız, bakıcısı tarafından darp edildi.

   Bir şey yapıldığı, tedbir alındığı yok aslında. Her şey kaderine terk ediliyor, olay çıkınca müdahale ediliyor, bir şeyler yapılıyor ya da yapar gibi görünüyorlar, sonra da bırakılıyor.

   Gerçekten sorun nedir? Aslında genel olarak ne yapılması gerekiyor? Bakımevlerinin sorunları biliniyor ve ilgileniliyor mu? Bu işi yapan bakıcılar gerçekten eğitimli mi? Yaşlılara bakacak bilgi birikimine sahiptirler mi? Yaşlılara nasıl yaklaşacaklarını biliyorlar mı, onlara karşı tahammüllü, toleranslı olmaları gerektiğini içselleştirdiler mi? Yaşlılara kötü davranan bakıcılar için caydırıcı tedbirler var mı?

     Birçok soru geliyor insanın aklına ama bu soruların cevapları yok. Bunlara cevap verecek makamların tek dediği şey “tedbir aldık” ya da “tedbir alıyoruz” ama lafla olmuyor ki bu işler.

    Artık “tedbir aldık” sözünü duymaktan bıktım, çünkü doğru değil, tedbir alınmıyor, unutuluyor, zamana bırakılıyor.

     İşte bakımevinde darp edilen yaşlı olayından sonra yine ilgili bakan, söz konusu bakımevinin denetlendiğini, raporların hazırlandığını, gerekli müdahalenin yapıldığını, konunun yakın takipçisi olduklarını söylüyor.

    Yine aynı şey, hep basmakalıp sözler… Söz konusu bakımevi denetlenmiş… Ne zaman? Orada olay olduktan sonra mı? Buna denetlenme denmez ki. Denetleme olay olmadan olur, denetleme olay olmasın diye yapılır.

    Denetleme, bir işin, bir görevin yolunda yürütülüp yürütülmediğini anlamak için yapılan araştırmadır, kontroldür, teftiştir.

    Denetlersin, tedbir alırsın, caydırıcı olursun ki bir olay çıkmasın, kötü bir şey olmasını engelleyesin. Siz olay olduktan sonra “denetledik” diyorsunuz, neye yarar ki?

    İnanılmaz bir vurdumduymazlık var bu ülkede, yetkili makamlar görevlerini yapmıyor, yapar gibi davranıyor, laf üzerinden gidiyorlar, bir demeçtir, bir açıklama trafiğidir gidiyor ama somut sonuç yok.

     Bakımevlerindeki sorun, bu ülkede yaşadığımız ve tekrarlanan sıkıntılara yalnızca bir örnek. Durup size saysam, sayfalar sığmaz…

     Mesela Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi’nde yaşanan “sahte diploma olayı” ve diğer yolsuzluklar da denetim eksikliğinden, tedbirsizlikten olmadı mı?

     Benzer meseleler daha önce de yaşandığı halde tedbir alınmıyor, üniversiteler üzerinde caydırıcı bir etki yaratılmıyor. Eğitim Bakanı topu YÖDAK’a atıyor, YÖDAK Başkanı ise Eğitim Bakanı’na…

     Yok o denetim yapmalıymış, yok öteki tedbir almalıymış, yok YÖDAK’ın yasası yetersizmiş, yok personeli eksikmiş… Bize ne bunlardan? Kime ne fayda var bu tartışmalardan?

   Sonuca bakın siz, sonuç felaket, başka ülkelere haber olduk, raporlara girdik, tüm üniversitelerimize karşı bir şüpheli  bakış oluşuyor.  

    Yetki karmaşası vatandaşın sorunu değil. Çözün bunu, makamların yetkileri belirlensin, eksiklik neredeyse tamamlansın. Tekrar tekrar benzer sorunlar karşımıza çıkmasın.

    Eğitim Bakanı ile YÖDAK Başkanı bir de bize tedbir almaktan, Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi’ndeki konuyu yakından takip etmekten, gerekenin yapılacağından söz ediyor.

     Halbuki biz biliyoruz ki her iki makam da kendi sorunlarını, sıkıntılarını çözmekten, kendi çelişkilerini ortadan kaldırmaktan aciz, nasıl denetim yapacaklar, nasıl tedbir alacaklar da genel olarak bu tür sorunları çözecekler? Hikâye işte…

     Hazır Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi’nden söz etmişken, polis, savcılık, sahte diploma alan başka birisini tespit edemedi mi? Büyük vurgun denilen olay bir kişinin sahte diploma alması ile mi sınırlı, diğer isimleri açıklamayacaklar mı? Merak ettik, bunu da mı sürüncemeye, unutulmaya mahkûm edecekler?

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }