Rüşvet, yolsuzluk iddiaları, gözle görülen partizanlık ve beceriksizlik can sıkıyor…

Abone Ol

  Son birkaç haftadır yaşananlara bakar mısınız?

  İktidardaki partilerin içine yönelik bin bir türlü iddia var…

  Rüşvet iddiaları mı istersiniz yolsuzluklar mı yandaşlara sağlanan imkanlar mı partizanca istihdamlar mı?

  Ne ararsanız var maalesef…

  Rüşvet iddiaları, küçük ortaklardan birisinin kendi içinden geldi üstelik…

  Gerçekten ortada bir rüşvet mi var yoksa bir intikam planı mıydı bu?

  Polis bu konuda soruşturma başlatmış, peki sonuç alınır mı, Başsavcılık devreye girer mi?

  Medyada çıkan rüşvet iddiaları hem iddiayı ortaya atanı hem de suçlama yöneltileni bağlamaz mı?

  Eğer ortada gerçek bir rüşvet varsa gereği yapılacak mı?

  Suçlama yapan haksız çıkarsa ona bir yaptırım olmayacak mı?

  Sokağa çıkın bin kişiye sorun, tümü de size “hiçbir şey olmayacak” der.

  Çünkü bugüne kadar hiçbir şey olmamış, hep yapanın yanına kalmıştır, sanki de sistem böyle kurulmuş gibi…

  Öte yandan, hükümetteki her iki küçük ortağın başkanlarının parti içinde sorun yaşadığı iddiaları var.

  Küçük ortakların başkanları ile milletvekilleri de sorunluymuş…

  Bunlarla ilgili medyaya düşen haberler var, fısıltı gazetesine yansıyan çok ciddi şeyler konuşuluyor.

  Küçüklerde var da büyükte yok mu? Büyük ortağın da kurultay sancısı belli oluyor…

  Peki yeniden küçüklere dönecek olursak; birkaç gün önce Bakanlar Kurulu olağanüstü toplandı ve kurumların yönetim kurullarını bir nevi feshetti.

  Artık kurumlarla ilgili kararları Bakanlar Kurulu verecekmiş.

  Kurumların yönetim kurulları karar verme konusunda artık yetkisiz…

  Tabii “kurumların yönetim kurulları” dedik ama bu durum küçük ortaklardan yalnızca DP için geçerliymiş.

  Yani UBP ve DP kontrolündeki daire ve kurumlar buna dahilmiş…

  Başbakan ve Balanlar Kurulu, DP’nin ya da DP Genel Başkanının yetkilerini budadı, ya da elinden aldı.

  Kendisi de bir Bakanlar Kurulu üyesi olan DP Başkanı bu duruma itiraz etmemiş.

  Tuhaf gerçekten… Sizce de tuhaf değil mi bu durum?  

  Bakanlar Kurulu, DP kontrolündeki kurumların yönetim kurullarının yetkilerini elinden aldığına göre ortada bir sorun var.

  Bir suç mu var, bir güvensizlik mi? Olmaması gereken bir şey mi oldu?

  Halkın bunu bilmeye hakkı yok mu?

  Vatandaşlar her şeyi dedikodu mahiyetinde mi öğrenecek?

  Herkesin susmayı tercih ettiği ortamlarda mutlaka konuşan birisi var, o da YDP Genel Başkanıdır.

   Yenidüzen gazetesine konuşan YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı, bu kararın “kurumlarda yönetim kurulları aracılığıyla hükümetten bağımsız şekilde alınan kararların maliyeye olumsuz etkileri nedeniyle böyle bir kararın alındığını” söyledi.

   Erhan Arıklı, YDP’nin bünyesindeki dairelerde, maliyeye etki edebilecek düzenlemelere haiz kurumların yer almadığını, bu nedenle karara dahil edilmediklerini kaydetti.

    Sayın Arıklı, “T izinleri” konusunda tam olarak daha kendisini tam topluma anlatabilmiş değildir. Medyaya yansıyan “T izni” listelerindeki fiyaskonun etkileri sürüyor.

    Üstelik başkan “Sıra YDP’ye gelince kıyametler kopuyor” diyor, başkaları yanlış yapıyorsa, onların da yanlış yapma hakkı vardır intibası yaratıyor.

    Tekrar, DP’nin yönetimindeki kurumlara dönecek olursak; DP’nin bünyesindeki kurumlarda sorunlar olduğu, bir süreden beridir medyaya da yansıyor ama hükümet bünyesindeki hangi daire ve kurumda sorun yok ki?

    Hangisinde yanlış işler veya partizanca uygulamalar yapılmıyor acaba?

    Mesela, yanlış işlerle batırılan, işleyemez hake sokulan, sürekli borçlandırılan Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu sorunsuz mu ya da DP’nin kurumlarından daha mı sorunsuz?

   Nerede liyakat bıraktınız ki?

   Nerede doğru dürüst iş yapılıyor?

   Nerede partizanlık yapılmıyor?

   Tüm tepkilere, yargıya taşınmasına rağmen, partizanca istihdamlar devam ediyor.

   Bakanlar Kurulu, kurumlarla ilgili karar alacak da sanki çok farklı mı olacak?

   Bakanlar Kurulu değil midir ki yasalara, anayasaya aykırı işler, kanun hükmünde kararnameler yapıyor ve sonra iptal etmek zorunda kalıyor?

   Bu toplum birçok sorun yaşıyor ama ülkeyi yönettiğini iddia edenlerin yarattığı rahatsızlık da dayanılır gibi değil, ortada dolaşan rüşvet, yolsuzluk iddiaları, açıkça görülen partizanlık, adaletsizlik, beceriksizlik gerçekten çok yorucu…   

   Bunca fiyaskonun üzerine bir de büyük büyük laflar, hiçbir şey olmamış gibi konuşmalar yok mu?

   Gerçekten adeta aklımızla alay eder gibidirler.

   Aslında kimse söylenenlere kanmıyor, çocuk kandırmaya çalışır gibi olduklarını herkes görüyor ama onlara inanmamak yetmez ki…

   Onlar halkı inandırdıklarını sanıyor, halk onlara inanmıyor ama hiçbir şey değişmiyor.

   Yanlışı görmek ama hiçbir şey yapmamak, görmemekle eştir aslında.  

   Bunca kötülük sorgulanamadığı, üzerine gidilmediği hatta normal karşılandığı sürece bunları daha çok görürüz, daha çok üzüleceğimiz şeylere tanık oluruz.

    “Lanet olsun” deyip yerine oturmak ya da ülkeden kaçmayı, göçü düşünmek yerine mücadele etmek daha doğru olmaz mı?

     Mücadele gücünü yitiren bir toplum hep kaybetmeye, hep kötü yönetilmeye mahkumdur, aynen bizim gibi…

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }