Rumların, türkler adına karar alma-verme, söz söyleme hakkı yoktur

Abone Ol

Parantez açıp 50’lere iyi tatiller dileyelim, tatil üstüne tatil eklerler oy birliğiyle. Şimdiki resmi olanı, zaten üç yıldır tatildeler o da cevizcinin çuvalından. 50’nci vekil tatil öncesine kılı kılına yetiştirildi, 40 milyonluk, eeee değdi 50 tamamlandı, az buz iş mi? Hem tatil hem üstünden okkalı maaş yakışmaz mı, ne da güzel yakışır, Burneu Sultanlığı. Yeni zamlar Bayramda ekmek kadayıfı gibi geldi afiyetler, yeter ki 50’ler dinlensin zira  yorgunluktan kırıldılar bittiler, yıl sonuna zar zor ancak kendilerine gelirler. Tatili gelecek seçime sarkıtsalar hiç de fena olmaz hani. Petekler boş zaten.

          Sağ iktidar Hükümetçilik hesaplarından boylarının ölçüsünü aldılar, UBP koltuk ve iç hesaplaşmadan Vekili CTP’ne kaptırdı. İyi de oldu, belki aklı başına gelir toparlanır, zira bazı zaman ders çıkarmak illa ki yanlış yapmayı gerektirir ama özellikle UBP’nin ders çıkaracağını sanmam, zira onca yanlıştan bir ders bile çıkarmadı. Kaybetmenin, kazanmaktan daha fazla önemli ve etkisi olduğunun farkında bile olamadı, yılların birikimini harcadı gitti, da nereye kadar? Okullarımızda Milli Mücadele Tarihimizi okutmazsınız, 1963-74 yıllarında Rum-Yunan’ın adada yaptıklarını dünyaya duyurmazsınız, içimizi yıllardır virüs gibi kemiren AKEL ofisini kapatmazsınız, alenen Devlete karşı suç işleyenleri umursamazsınız, gün be gün erimemizi mi seyredeceksiniz sahillerde?      

           AKEL, Kıbrıslı Türklere yönelik öneriler hazırlayıp değerlendirmesi için başkanları Hristodulıdis’e göndermiş. Diğer partiler de önerileri beğenmiş desteklemiş. Referandum kaçkını sözde barışçı  AKEL’e bakın bizim için öneri sunmuş, bizi bu kadar düşük görür, kendilerini yüksekte, onlar devlet! Biz isyancı suçlu! Haklarını kaybetmiş halde. AKEL ve diğerleri kim oldu da hakkımızda güya girişim yapacaklar sadaka verir gibi. İki toplumu yakınlaştırmakmış, kendileri egemen Türkler de yamalı vatandaş olarak. Bunun altında 1981 genelgesi saklıdır. Ortaklık devletindeki haklarımızdan söz etmezler, zaten kavgaları budur vermezler,  çöreklendiler, kendilerini Cumhuriyetin tek sahibi zannederler, 60 yılda iyice alıştılar.

         Yahu biz Rumlarla ne diye anlaşma yapalım, hem 1960 antlaşmanın gerisinde hem 3 yılda gene yıksınlar diye mi? Aşikardır, Cumhuriyeti darbelerle defalarca yıktılar, işgal ettiler, dış güçler de işgali onayladı, tamamdır yerindedir, münasiptir dediler. Masum Türk ortağa da cezalar müstahaktır dediler. Bu haksızlıklar düzeltilmezse, statümüz eşitlenmezse, 1960 Garantileri olmazsa, haksız cezalarımıza ve Rumların bize yaptıklarına tazminat ödenmezse, özür dilenmezse, darbeci saldırganlara yakışır cezalar kesilmezse, ENOSİS’ten vaz geçtikleri açıklanmazsa görüşmelere oturmak züldür, gereği  yoktur. 1963’ün tekrar yaşanma olasılığı hayli yüksektir, hele o adaletsiz, dünyanın yüz karası GK beşlisi ayni konumda bulunur dünyadan büyük olmayı sürdürürlerse, hem O Uluslararası  Hukuk denilen mekanizmanın kefeleri gene biri yukarıda diğeri dipte olursa.

         Be arkadaşlar, biz Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit egemen kurucu ortağıyız Rumlar gibi. Eeee, ne oldu da biz ortaklıktan atıldık, ne yaptık çıkıp biri söylesin da bilelim. Bizi kırıp döktüler, kesip biçtiler,  sonunda hepimiz toplu katliamdan kurtarıldık, yıllarca ezgi cefa, kıtlık, açlık, korku, endişe içinde, yetmedi bir da dünyadan izoleli cezalı. Yedikleri naneye bakın, güya dünyayı idare ederlermiş. Ama, Rumlardan, dış güçlerden ziyade içimizdeki bazı çevrelerin bu gerçekleri görmemesine yahut  aldırmamasına şaşarım. Onların dümen suyunda gitmeyi, Anavatanımızın yanında olmaya  tercih ederler, Anavatanımızın adını duymak istemezler. Giderek tehlikeli boyutlara gelmeleri ve halkı da boyunlarında götürmeleri olasıdır. İşte sinsi AKEL’in son girişimi çok tehlikelidir, masumane gibi görünse de.

         AKEL gene hamlesini yaptı, görevidir ve de içimizde etkilidir 1981’deki gibi, hani 2 maddelik genelge yolladıydı üyelerine uygulasınlar da bizi kolayca parçalasınlar diye, planın devamıdır, birliğimiz ne kadar kaldıysa tüketmeye. O zaman da partileri, hükümetleri beğenip uygulamışlardı. Şimdiki parçalanmış halimiz o planın eseridir. Son seçimle AKEL’in içimizde itibarı, gücü, etkisi daha da arttı, hanesine artı olarak geçti. Bundan sonra daha büyük hamleler göreceğiz omuzdaşla.

         Rum Başkanla gizlice gidip görüşen grup varmış, hangi çevreler olduğu malum. Neden gizli, ne var da gitti, ne umut eder, ne vaatler, talimatlar alır mesele budur. Bu davranışın adı bellidir, geçmişte yine Rum başkanlara giderler dertlerini anlatır şikayet ederlerdi, Türkiye’yi hem Devletimizi işgalci-darbecilerin reisine. Bakınız, sizin devlet ortaklığınızı gasp edenlerdir makamlarına gidip el pençe divan durduğunuz. Sizi hak ettiğiniz biçimde görürler bilesiniz, egemenliklerini kabullendiniz? Belki de içinizden biri CB Muavini olabilirdi devletten kovmasalardı. Rumlardan ekip gelir mi Sn Cumhurbaşkanımıza gizlice? Yok. İşte AKEL’in marifeti bu.

          Soralım, Kıbrıs Cumhuriyeti yaşıyor mu, yaşatılıyor mu Alman Elçisi bayan Anke’ye, zira BM parametrelerinde BM himayesinde görüşmeler yeniden başlasın diyor. E Vallahi kusmak geldi, elli sene görüşüldü olmadı, hangi taraf yan çizdi, neden çizdi belli. Ama sonrasında gidip koltuğa oturdu saygı gördüler, korunup kollandılar. Sorunu hangi tarafın çıkardığı belli, masum taraf da belli ama cezalı. Sayın bayan, Aralık 1963’te darbeyle Türk ortağı Cumhuriyetten kovan, 1974’te ikinci darbeyi yaparak Kıbrıs Cumhuriyetini, ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyetine’ çevirip ilan eden Rumlardı, Türkler değil.  CB Makarios’u öldürdük diyen de Türkler değildi, yerine terörist başı Sampson’u atayan da Türkler değildi.

          O Sampson, Maraş çarşısında İngiliz kadınları arkadan vurarak katledip ertesi gün gazetesinde manşet atan, bir çok masum Türkün kanını döken, matbaasına gazete kağıdı diye gemiler dolusu silahları elini kolunu sallayarak adaya sokan terörist başı canidir. Ve bu gerçeklere rağmen hala bu saldırganları Kıbrıs Cumhuriyeti diye tanıyıp işgal ettikleri yıkılmış devleti var sayarak ve meşru addederek hiç sıkılmadan AB üyeliğine aldınız ve de Türkleri ve ortaklık haklarını yok sayıp üstünden  de haksız cezalar yetmezmiş gibi yeni cezaları ekleyerek çözümsüzlüğe bir düğüm daha attınız. Şimdi kalkar her şey normalmiş gibi ahkam kesersiniz, masum Türk halkını bir köşede yaşama, var olma mücadelesi vermesine dahi engel olmaya kalkışır, geçmişte olduğu gibi baskı altında sahte vaatlerle tekrar kandırmaya yeltenirsiniz.

         Ticaretle, diğer ilişkilerle Türkleri, Rum halkının arasına serpiştirmeye çalışırsınız. İki devletli çözüm kabul edilemezmiş, bu bizim kararımızdır ve hakkımızdır. Bağımsızız, kararı biz veririz, nasıl yaşayacağımıza biz karar veririz, icazet almayız. Kıbrıs sorunu çözülmeden işgalcileri tüm Kıbrıs adına AB’ye almakla hata ettiniz, Cumhuriyetin ortağı Türkleri yok sayarak dışladınız, şimdi Kuzey Kıbrıs da AB toprağıdır dersiniz, yağma yok. Türklerin rızası alınmadı, sormadınız bile. İşgalciler imza attı diye bizim nazarımızda hiçbir hükmü yoktur. Ve Türklerin dışlanmasıyla Rumların Kıbrıs olarak üyeliğe alınması, Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarına hem Anayasasına aykırıdır, bu Antlaşmaları Rumlar kadar AB de çiğnemiştir. BMGK 186 kararı Mahkeme kararı değildir, bağlayıcı değildir, sadece haksız siyasi karardır, baskı aracıdır. Rumlar, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağladım diye anlaşma imzalasaydı kabul mu edilecekti. Türkler Yunan vatandaşı toprakları Yunan toprağı mı sayılacaktı? Rumlar Türkleri  ortaklıktan fiilen kovdu, BM ve AB resmen kovdu, suçluların yanında durdu adaletsizler.

          BM kayıtlarında Rumlardan oluşan bir Cumhuriyet var mı? Rum yönetimi, 186’ya dayanarak  Kıbrıs Cumhuriyeti arkasına saklanarak yerine oluşturduğu Kıbrıs Helen Cumhuriyetidir, BM’de kaydı yoktur, illegaldir, beş kişinin dudakları arasındadır, pamuk ipliğiyle bağlı kazık samanlığa çakılıdır, geçicidir, 712 aydan beri serumla yaşatılmaya çalışılmaktadır, 186 da ilacıdır, 3 aylıktı ilaç şimdi seneliğe çevirdi 10 dudak. Çözümsüzlük işlerine geldiği için ilaç sürekli tazelenir, Kıbrıs’tan istediklerini alana kadar, Güneyi üslerle doldurana, yerli halk hizmetkarları olana kadar, sadece Güneyle sınırlı kalacaktır. BMGK, Kıbrıs sorununu 2 aylıkken dallanıp budaklanmadan isteseydi çözebilirdi, 186 ile azdırdı  kangrene çevirdi, AB de 2004’te sorunu allem kallem etti. BM- AB, içine ettikleri sorunu tükürdüklerini yalayarak temizlemek zorundadırlar. Adilce, hakça. Türkleri baskılarla ambargolarla, sahte vaatlerle hata yapmaya zorlayarak değil.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }