Ara seçimde TDP’nin milletvekili adayı göstereceğini açıkladığı Tacan Reynar, milletvekilliği ve topluma hizmetin bir “emeklilik projesi” olarak görülemeyeceğine, bireyin genç ve en dinamik haliyle topluma bir şeyler katmak için çalışması gerektiğine vurgu yaparak, “hak, hukuk, adalet, ifade özgürlüğü ve insan hakları” konusundaki görüşlerini aktardı.
TDP’den yapılan yazılı açıklamaya göre, katıldığı bir Tv programında konuşan Reynar, 40 yaşında genç bir siyasetçi ve hukukçu olarak “Ülke için aktif olarak ne yapılabilir?” diye düşündüğünü, siyasette ve ülke yönetiminde söz sahibi olunması gerektiğine inandığını ve bu yüzden aday olduğunu kaydetti.
Reynar, “Milletvekilliği ya da hizmet etmeyi bir emeklilik projesi olarak düşünenlere çok sıcak bakmıyorum. Genç ve dinamik halinizle bu topluma neler verebileceğini düşünüp harekete geçmeniz gerekir” ifadelerini kullandı.
Annan Planı döneminde Barış ve Demokrasi Hareketi (BDH) ile tanıştığını ve BDH’nın sol birleşenlerin oluşturduğunu bir çatı olduğunu, o dönemden itibaren birlikte yürüdüğü arkadaşları olduğunu ve son tahlilde de bu seçimlerde bir ortak nokta bulunabilir mi diye düşündüğünü belirten Reynar, TDP’den resmi teklif geldikten sonra da buradaki yoldaşlarıyla neredeyse birebir aynı hedefleri olduğunu gördüğünü anlattı.
“Hak, Hukuk, Adalet, Özgürlük ve Basın Özgürlüğü size ne ifade ediyor ve nasıl olmalıdır?” sorusunu yanıtlarken Reynar şunları kaydetti;
“Bunlar çok büyük kavramlar, her birini ayrı ayrı açıklamak çok uzun sürer. Zaman zaman benim de adalet sistemine karşı eleştirilerim oluyor. Adalet toplum için var, toplumun istenci orada vücut bulmalı ama bu ‘topluma göre adalet yerini bulmalı’ demek değildir. Ancak siz toplumun ekonomik kaygılarını gözetmezseniz, toplumdan kopmuş bir adalet yaratırsınız. Eğer siz dönemine göre adalet anlayışı güderseniz, bu ciddi bir sorundur. Bizim ülkemizde de özgürlükler bağlamında çok sorunumuz var. Sadece ifade özgürlüğü değil, insan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, LGBT+ hakları konusunda da ciddi sorunlar var”
Reynar, adaletin sağlanmasındaki en önemli noktalardan birinin de “farkındalık” olduğunu, bunun sonrasındaki ikinci adımın ise “ses yükseltmek” ve “harekete geçmek” olduğunu söyleyerek, “Bir şeyin farkındalığına vardıktan sonra susmazsak adalete yardımcı olabiliriz” dedi.
“Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan Çocuk Hakları Çalıştay’ına katılıp katılmadığının sorulması üzerinde de Reynar, “Hayır katılmadım. Ama aynı Cumhurbaşkanlığı Aile Çalıştay’ı da yaptı. Ne oldu? Bir yanda ev içi tecavüzü meşru kılmaya çalışan açıklamalar yapan devlet görevlileri varken, bir yanda onu atayanların yaptığı çalıştay var. Sonuç itibariyle kadına bakış o çalıştayda başka, Din İşleri Başkanı’na göre başka ise buradaki samimiyeti sorgulamak lazım” cevabını verdi.
Basın ve ifade özgürlüğü konusunda da düşüncelerini paylaşan Reynar basının, kendi özgürlükleri konusunda dirayet gösterirken, siyasilerin ise söylediklerinin aksine bu konuda da samimi olmadığının görülebildiğini kaydetti.
Reynar, “Özellikle şu anda basındaki en büyük problem, ekonomik gücü elinde bulunduran patronların bazı kesimler tarafından baskı altına alınması. İfade özgürlüğünü; kullanım biçimi açısından nereye bakacaksak oraya göre konuşmamız lazım. Yüzümüzü batıya döneceksek, bizim içtihadımızda da olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarını baz alacaksak ona göre konuşmamız lazım” dedi.
AİHM’in politikacılara; “Sen sıradan bir insan değilsin, insanlar sana pankartlarla yürüyüp ağır ifadeler kullansa bile buna hoşgörü ve sabır göstermek zorundasın” dediğini söyleyen Reynar, eğer biri siyasete giriyor ya da atanarak bir göreve getiriliyorsa bunlara sabretmesinin de bir zorunluluk olduğunu vurguladı.