Rahvancıoğlu: Yaşadığımız bunca dert arasında tek dertleri isim değişikliğiyle, başka dert vermesin
“Krizi daha fazla yaşıyoruz”
Rahvancıoğlu programın başında yaşanan ekonomik krizle ilgili açıklamalarda bulundu. Rahvancıoğlu, ABD’de ortaya çıkan 2008 finansal krizin ardından süre gelen süreçte dünyanın bütün ülkelerinde ciddi anlamda bir istikrarsızlık yaşandığını, Türkiye gibi ülkelerin bunu misli ile yaşadığını söyledi. Rahvancıoğlu, Kıbrıslı Türklerin ekonomik krizin siyasi boyutluyla da iç içe olduğunu belirtti.
“Neoliberal politikalar sonrası ortaya çıkan, kamunun hayatın her alanından geri çektirilmesi, güvensiz koşullar da yaratmıştır” diyen Rahvancıoğlu, bu koşullarda da istikrar aramanın mümkün olmayacağını belirtti.
“Var olan nüfusa bile yeterli alt yapımız yok”
Deprem sonrası Türkiye’den yeni bir nüfus akışının yaşandığıyla ilgili gelen soruya karşılık Rahvancıoğlu, depremle birlikte insanların haklı olarak sığınacak bir yer aradığını, Türkiye’nin konaklayacak yer ve maddi yardımda bulunacağını belirtmesine rağmen buraya akrabalarının yanına gelmeyi tercih ettiklerini anlattı.
Rahvancıoğlu, bu durumun da Türkiye devletine olan bir güvensizliğin göstergesi olduğu görüşünü dile getirdi.
KKTC’de barınma, sağlık, eğitim ve ulaşım sorunu olduğunu olduğuna da dikkat çeken Rahvancıoğlu, var olan nüfusa bile yeterli alt yapının olmadığını kaydetti.
“Vatansız kalmama hakkı temel haklardan biridir”
“Kimliksizler” örgütlenmesi ile ilgili konuşan Rahvancıoğlu, ebeveynlerden bir tanesi Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşıysa, çocuğun Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmasının anayasal hak olduğunu söyledi. Bununla ilgili Ombudsman raporlarının bulunduğunu kaydeden Rahvancıoğlu, 2009 yılından beridir fiili bir uygulamanın yaratıldığını ifade etti. Rahvancıoğlu, “Kimliksizler” örgütlenmesinin ana amacının Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan birinin olmayan biriyle evlenmesiyle o kişinin Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığını almasının değil, kişinin çocuğunun vatandaşlığı alması olduğunu dile getirdi.
Rahvancıoğlu, bu konuyla ilgili birçok davanın ı, bazılarında karar aşamasına gelindiğini ancak üzerinden ayların geçmesine rağmen herhangi bir karara varılmadığını anlattı.
“Irkçı, insanları kimliğe göre ayrıştıran ve bunun üzerinden siyasal gerilimi arttırarak siyaset yapma özellikle son on yılda tüm dünyada moda oldu” diyen Rahvancıoğlu, Kıbrıs Cumhuriyeti egemenlerinin ortaya koyduğu yaklaşımın bunun bir benzeri olduğunu söyledi.
Birçok çocuğun vatansız olduğunu belirten Rahvancıoğlu, KKTC’nin dünyada tanınmamasından dolayı uluslararası hukuk nezdinde çocukların vatansız olduğunu ifade etti. “Vatansız kalmama hakkı temel haklardan biridir” diyen Rahvancıoğlu, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde yaşanan durumun hukuki karşılığının olmadığını, tamamen fiili bir durum yaratıldığını aktardı.
“Laguna konusunda Devlet sorumluluğunu yerine getirsin”
KTMMO’nun, Laguna apartmanı için “can güvenliği açısında tehlikeli, depreme dayanıklı değil” raporunu verdiğini söyleyen Rahvancıoğlu, oranın derhal boşaltılması gerektiğine herkesin hemfikir olduğunu, ancak bunun da başka bir yer gösterilerek yapılması gerektiğini ifade etti.
Rahvancıoğlu, “Laguna Apartmanı Vakıflara ait, birincil sorumlu Vakıflardır. Uygun olmayan apartmanı kiralayan Vakıflar İdaresi’dir. Orada yaşayan insanlara, evlerini boşalttıktan sonra kalacak yer göstermek kamu kurumu kabul ettiğimiz Vakıflar’ın birinci sorumluluğudur ayrıca belediye ve devletin de” açıklamasını yaptı.
“Sorunları halkı bilinçlendirmek için kullanmalıyız”
KKTC’nin isim değişikliğiyle ilgili de yorumda bulunan Rahvancıoğlu, bu konunun altında Anayasa değişikliği veya başkanlık rejimine geçişle ilgili niyetlerin olduğuna dair de şüpheler duyulabileceğine değindi. Rahvancıoğlu, “Yaşadığımız bunca dert arasında tek dertleri isim değişikliğiyle, başka dert vermesin” ifadelerini kullandı.
Bu konuda muhalefetin ne yapması gerektiğini de anlatan Rahvancıoğlu, “Her tartışmayı toplumun eğitimi açısından fırsat olarak değerlendirmemiz gerekiyor” dedi.
Rahvancıoğlu, “Başkanlık rejiminden bahsettiklerinde, güçler ayrılığının ne kadar önemli olduğunu anlatmalıyız. Vize denetimini anlamsız bulduklarında, farklı bilim insanlarının birbirini kontrol etmesinin süreç açısından sağlıklı olacağını anlatmalıyız. Tüm bunları Tahsin Ertuğruloğlu’na veya Erhan Arıklı’ya değil halkın öğrenmesi ve bilinçlenmesi için halka anlatmalıyız” diye konuştu.
Bunlar da ilginizi çekebilir