Planlı programlı kalkınma zorunluğunu bir defa daha hatırlardım

Abone Ol

   “Zıt güçler dengesine” inanırım.. Tutun ki yaşamlarımız sürecinde oluşturmaya çalıştığımız ve  ölene dek devam eden  arayışlar  silsilesinde sürer gider.. Fakat hiç istediğiniz sonuca varamazsınız.. Çünkü Zenon’un söylediğince “bir an öncesi “şimdi” değildir.. Akan su, geçen zaman gibi geride kalmış yerlerini “yenileri” almıştır..

   Bu ilahi ve doğasal olay ayni zamanda dünyanın hayatiyetiyle düzenlerini oluşturur. Ki o düzenleri sıcağına soğuğuna, yağmuruna karına, havasına suyuna uygunluğunca değerlendirenlerdir ki hem başarılıdırlar hem kalkınmış ve müreffeh!

   BU lahi ve dünyasal olayın tek sırrı da işte bu doğasallığa uygun yaşamalar düzeni yaratabilmektir.

   MESELA bundan yetmiş yıl önce ilkokullarda matbaadan baskılı tek kitap alfabe ve içinde şuradan buradan derlenmiş yazılar olan okuma kitabıydı.  Mesela o okuma parçalarından biri   “Ağustos böceği ile Karıncanın” hikâyesiydi onu okurduk.

    Biliyorsunuz, bütün yaz karınca kış için hazırlık yaparken Ağustos böceği ağaç dallarında şarkı söylermiş de kış geldi miydi karınca yuvasına çekilir biriktirdiği erzakıyla beslenirken, Ağustos böceği de aç bilaç ölür gidermiş…

***

   KALKINMIŞ ileri gitmiş ülkelere bakın.. Hemen hepsi de ileriye bakarlar.. Bizse sittin senedir geçmişte olup bitmiş olayları anlatarak “meğer neymişiz be ağabey” tafraları ileahkâm keseriz..

   Kİ HEMEN her yıl yeni ders yılına sancılı kavgalı başlanır… Hemen her yeni yıla, geçmiş yıldan kalan bütçe açıkları ile girilir

   HER yeni yılda geçmiş yıllardan kalma alt yapı sorunlarına   beterince yeni sorunlar ulanır..

   GEÇEN gün her halde artık tükenmişlik sendromunun baş sızılarında dayanılmazlığın afakanlarıyla kıvranan  bir Bakanımız, Eğitim Bakanı Çavuşoğlu feryat ediyordu: “25 yılda okulların alt yapıları için ne yaptınız” diyordu?  

   SADECE okullar değil.. KKTC için ne yaptınız? Daha doğrusu ne yaptık! Çünkü bir ucundan diğer ucuna bir saatte gidilebilen bir coğrafyada “sorunlar” olmaz.. “Bazan bazı sorunlar “çıkar” hepsi o kadar.. Oysa bizde maşallah, sorunlar evladiyeliktirler! Babadan atadan miras, nesilden nesile devredilerek torunlarımızın torunlarına kadar…

***

   KISACA TAKILDIĞIM: Bu gün TC’nin tirajlı gazetelerinden birinin manşetinde kör gözlerin bile görüp okuyacağı irilikte bir haber vardı: “Türkiye yoksa biz de yokuz.”

   Açıklamanın sahibi Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sn. Aliyev’indi. Nedeni şöyle açıklandı: “Azerbaycan bugün İspanyada başlayacak olan Ermenistan’la barış görüşmelerine Türkiye’nin de katılmasını istedi. Öneri reddedilince “Türkiye yoksa biz de yokuz” diyen Aliyev İspanya’ya gitmekten vaz geçti…”

   OLAY Azerbaycan açısından kadirişinaslığı da aşıp “kardeşlik”  duyguları ile perçinlenen ve iki Türk devleti arasında kopmaz bağların bir kez daha somut örneğini oluşturuyor ki “işte devletlerarası kardeşlik ve gerçek ittifaklar böyle ispat bulurlar” dedirticine.

   YA BİZİM İSPATIMIZ? Kİ Türkiye bizim için sadece “koruyucumuz” değil, “anavatanımızdır..  Ayni kandan ırktan candan  kardeşleriz.. Adadaki askeri can güvenliğimizdir… Cebimizdeki parası hayat suyumuzdur…

   SAYESİNDE varız yarın da sayesinde var olmaya devan edeceğiz… De!

   BİR gün bir Aliyev gibi çıkıp da haykırabilir miyiz? “Bu adada asla Türkiyesiz olamayız,  Türkiye canımız anamız…”

   KKTC’yi bile “federasyon” şemsiyesi altında Güney’e “barışçı çözüm” diyerek peşkeş çekenlerin Sn. Aliyev’in söz konusu açıklamasını bir daha düşünmeleri umudumla sadece bu kadarını yazabiliyorum..

   Çünkü uzatacak olsam TC-KKTC ilişkilerini sadece iki ayrı devlet esamesinde görüp “olmasa da olur iddialarını sürdürenlere terbiyesizlik yapacağımdan korkuyorum.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }