Pile’de kararlı olmalıyız

Abone Ol

Sonunda yazacağımı önce yazayım: “Toprakla oyun olmaz!” El yakar, can yakar. Gün gelir şimdilerde İsrail ile Hamas arasındaki savaşa varacak kadar da dünyasal bir soruna dönüşür..”                                            

Nitekim biz “Kıbrıslılar” iyi biliriz. Barış harekâtına kadar varan siyasi sorun aslında Türklük Rumluk savaşı değildi. Rum toplumunun resmen Türklere ait topraklarını gasp etmesine yönelikti. Anlatayım:                 

BİR devrelerde Mağusa Sancak karargahında DAL 7’de çalışırdım. Görevim Sancaktara gelen mektupları tasnif edip önemlerine göre değerlendirmek gerekirse cevaplamak yada sorun varsa çözecek tedbirleri aldırmaktı.

Bilir misiniz, bu vatandaş mektuplarının yüzde 99’u “toprak gaspları,” “toprak sorunları,” “komşular arasındaki toprakların ve avlularındaki su kuyuları ile evler arasındaki sınır anlaşmazlıklarıydı.  

Bir karışı için birbirlerini av tüfekleri ile tehdit eder hatta vururlardı.. O zaman anladımdı Rumun neden tüm Kıbrıs adasına talip olduğunu. Tüm adanın mutlak sahibi olmak istediğini..                                            

Ki şimdilerde de gözlerimizin önünde İsrailin, Arabın topraklarını gasp etmek için başlattığı kanlı savaşını izliyoruz. Bütün mesele Gazze’yi, ötesi toprakları aidiyetine geçirmek.                                             

Ülkeler doymak bilmez iştaha ile bir karışlık toprak için bile savaşmayı göze alabiliyorlar… Biz bunun örneğini Rumun, Eoka’nın saldırıları ile yaşadık. Ki tüm ada egemenliğine hâlâ taliptirler. Nitekim bu nedenle olmalı Barış Harekâtından sonra nasılsa iki bölge arasında binamaz gibi kalakalmış Pile’nin statüsüne  bile tahammül edemiyorlar!                                                                                                                            

PİLE demişken oradan devam edeyim: Barış Harekâtı sonrası nasılsa kaçan Rumlardan bazıları geri dönünce   BM’lerce “özel statüko” ile Türk ve Rumların birlikte yaşadıkları tek yerleşim yeri olarak kalıverdi

NE var ki (tabi ki olacağı buydu) Rum tarafı olduğunca köyün dolayısıyla o bölgenin üzerine yatmak için fasarya çıkarmaya başladı. Kısaca köyün Rum tarafına devredilmesini istiyorlar..

BU istekleri gerçekleşirse hem Kıbrıs Cumhuriyeti olarak adanın tek tanınmış devleti olduklarının ispatını çakacaklar hem de “işgal altındadır” dedikleri öteki bölgeler için de hak iddiasında bulunabilecekler..

Tabi olayın nereye evrileceğini bilemeyiz ama Rum tarafının rast gele ucundan tuttuğu Pile eğer istedikleri statüyü kazanırsa tüm öteki mülkleri için de emsal teşkil edebilir… Böylesi bir olay da tam bir baş ağrısı olurken hatta “dahalarını” da gündeme getirebilir.. Aman dikkat diyoruz..                                                      

Yağmurun yağacağını, olası bir fırtınanın geleceğini haber veren bazı tabiat olaylarının yabancısı değiliz. Mesela olası bir fırtına öncesi karıncalar yuvalarına her zamankinden daha çok girip çıkıyorlarsa ta çocukluk günlerimizden beri bilirdik ki şiddetli bir yağmur geliyor..

 “Kedilerin ortada bir neden yokken miyavlaması, köpeklerin durup durup havlaması depremin habercisi olabilir” derler..

BU doğasal işaretli uyarılara karşın bizzat insanların yarattıkları da vardır ki mesela ben Yahudi’nin Gazze’yi hallaç pamuğu gibi atmasını olası bir 3. Dünya savaşının habercisi olarak algıladımdı. Ki şimdilerde gitgide daha kızgın ve çok daha büyük felaketlere neden olacak hızıyla devam ederken inşallah korktuğumuz başımıza gelmez diyorum!

1947’lerden kalma hesaplaşma eğer gitgide “Müslümanlık Siyonizm” gibi dinler karşıtlığına dönüşür ve dünyayı sararsa diye korkuyorum. Ve bir kez daha soruyorum:

ŞU BM’ler dediğimiz dünyasal kuruluş ne işe yarar?

NATO neden ve niçin oluştu?

“Avrupa Birliği” denen kıtadaki ülkeler topluluğu bir yaşamsal refah düzeyi yaratırken neden ötesi Afrika Asya ülkeleri geri kalmışlığın örnekleri olmaktan öte geçemedi!

EN BASİTİ: Neden kendi içlerindeki barışçı dayanışmaları çoğunu sömürdükleri dışlarındaki ülkelerden esirgemektedirler?                                                                                                                     

GÖRÜLÜYOR ki “gidi dünya” dediğimiz dışımızdaki kalkınmış ülkelerin siyasi ve sosyoekonomik çıkarlarına felik olmaktan öteye geçemeyen geri kalmış ülkeler, bir gün Yahudi ile Araplar misali savaşlarda vurula savrula yok olup gidiverecekler..

Hemen değilse de bir gün elbet!

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }