Konut ve mağaza/ dükkân kiralarıyla ilgili vatandaşlardan çok şikâyet alıyoruz.
Kiraların çok dengesiz yükseldiğinden, Türk Lirası kira ödeyenlere mal sahiplerinden “dövize geçeceğim” baskısı yapıldığından, hatta döviz kuru sürekli yükseldiği halde mal sahiplerinin kurdan kazanmakla yetinmeyip döviz bazında da artışlar yaptığından yakınıyor birçok vatandaşımız.
Vatandaşlar “Ödeyemiyorum, artış yapmayın” dediğinde de “Bugün siz evden çıksanız daha yüksek bedellere kiralarım” diye bir cevapla karşılaştıklarını söylüyor.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanma kararı aldığı andan itibaren kiraların yükseldiğini belirten kiracılar, “Biz henüz artışlı maaş almadan ev kiraları artıyor, ödeyip ödeyemediğimiz kimsenin umurunda değil” diyor.
Aynı şekilde devlet çalışanlarının alacağı hayat pahalılığı ödeneğinin yüzdeliğinin ne kadar olduğunun belli olduğu andan itibaren de kiralarda artışlar olmaya başladığı belirtiliyor.
Elbette tüm mal sahiplerini aynı kefeye koyup, genelleme yapmak istemiyorum ama birçok mal sahibi ciddi artışlar yaptı.
Dar gelirli vatandaşlar ev kiralarını ödeyemez hale geldi, neredeyse ev kirası için çalışıyor birçok kişi.
İnsanlar ödeyebilir mi ödeyemez mi kimsenin umurunda değil, “O da onun sorunu” diye bakılıyor olaya.
Elbette ev sahiplerinin de kendilerine göre hesapları vardır, borçları, masrafları olabilir, kendi hesapları çerçevesinde hareket ediyorlardır, bana “uzaktan gazel okumak kolay” da diyebilirler ama her şeye rağmen bana göre insaf sınırını aşmamak lazım.
Bazı mal sahipleri gerçekten de insaf sınırının çok üzerine çıkıyor, mevcut kiranın çok üzerinde de talep ettiği halde müşteri bulabileceğini düşündüğü için gözü hiçbir şey görmüyor, şu andaki kiracısına acımasız davranıyor.
Bazı mal sahipleri, yeni binalar yaptığı için borcu olduğunu, onları da anlamak gerektiğini söylüyor.
Tabii ki hiçbir konuya tek taraflı bakılmaz, elbette mal sahibinin haklarını da korumak gerekir, mevcut mallarına yeni mallar katmaya çalışması kişilerin en doğal hakkıdır, bu nedenle mevcut mallarının kirasına ihtiyaç duyması da anlaşılabilirdir ama sırf böyledir diye kiracıyı da boğmamak gerekir.
Serbest piyasa ekonomisi sisteminin acımasız olduğunu biliyoruz ama alışverişlerde, ticarette, alanla satan arasında kabul edilebilir, birbirini koruma amaçlı, birbirine insaflı olma hali bulunmalıdır.
Hizmet verenle hizmet alan, satanla satın alan, kiralayanla kiracı bir şekilde iş ortağıdır/ çözüm ortağıdır, biri olmazsa diğerinin varlık nedeni tartışılır, o nedenle aralarında hep para önemli olmamalı, etik ve insani değerler de olmalı, insaf sınırı aşılmamalı, vicdana sığmalı yapılanlar…
“Kiralayabilmek için ben yeni binalar yapacağım, o nedenle sana fahiş fiyata ev kiralamak zorundayım” demek ya da ima etmek pek de vicdanlı bir davranış değil bence.
Üstelik yeni binalar inşa etmeyen, mevcut eski binalarını kiralayan bazı kişiler de astronomik rakamlar talep ediyor.
İnsanlar birbirini korumalıdır, “fırsatını buldum mu geçireyim” fırsatçılık anlayışı hemen her alanda hâkim olmaya başladı. “Bana mecburdur, ne yaparsam katlanmak zorundadır” diye düşünen birçok insan türedi.
Bu zihniyetten süratle kurtulmamız lazım…
Düşünün 24 bin TL asgari ücret alan bir kişi bunun 15 bin- 18 bin TL’sini kiraya verirse ne yesin, ne içsin, elektriği, suyu, gazı, akaryakıtı nasıl ödesin, nasıl geçinsin? Döviz kazanmadığı halde kirayı nasıl döviz ödesin?
KKTC Hükümeti, pandemi döneminde, her taraf kapalı, para kazanmayan insanların konut ve işyeri kiralarıyla ilgili hiçbir tedbir alamamış, yetkililer “kira, iki taraf arasında yapılan bir anlaşmadır, hükümet karışamaz” demişti. Bazı mal sahipleri, “Beni ilgilendirmez ben kiramı isterim” ısrarındaydı.
Ancak başka ülkelerde pandemi dönemi konut ve işyeri kiraları konusunda hükümetler bazı düzenlemeler yapmıştı.
Örneğin pandemi dönemi Türkiye Hükümeti, “kiralara dövizle sözleşme sınırlaması” getirmişti. Türkiye'de gayrimenkul kiralama sözleşmelerinin kira bedellerinin döviz cinsinden veya dövizle endeksli olarak belirlenemeyeceği kararlaştırılmıştı. Yürürlükteki sözleşmelerde döviz cinsinden kararlaştırılmış bedellerin de 30 gün içinde Türk Lirası olarak yeniden belirlenmesi öngörülmüştü. Yani diyeceğim o ki; “olmaz” diye bir şey yoktur, yapamayan iktidarsız hükümetler vardır.
İşte o nedenle hükümete artık çağrıda bulunmuyor, öneri de sunmuyorum, çünkü yapmazlar, yapamazlar, pandemi dönemi tedbir alamayanlar, normal zamanda mı bir şey yapabilecek?
O nedenle mal sahiplerine “insaflı olun, vicdanlı davranın” diyorum.
İnsanımız, gençlerimiz artık ev sahibi olamıyor, hiç olmazsa kiralayabilsin, çünkü artık birçok kişi kiralayamayacak duruma da geldi. O nedenle “birbirimizi koruyalım” diyorum, yabancı öğrenciler, yabancı işiçiler iyi müşteri olabilir, iştahınızı kabartabilir ama kendi insanımızı da koruyalım, tarafların zarara uğramayacağı orta yolu bulalım.
Bugün birbirimizi yok ederek, tüketerek bir yere varamayız, yarın bir bakmışsınız yalnız kalmışsınız ve tükenme sırası size gelmiş, sizi savunacak biri kalmamış.