Özel Haber

Özerdağ: Üç Ağır Ceza Mahkemesi bile yeterli değil

Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ, ağır ceza mahkemelerinin gündeminin inanılmaz derecede yoğun olduğuna dikkat çekti

Abone Ol

   KKTC’nin “en genç” Yüksek Mahkeme Başkanı olarak göreve başlayan Bertan Özerdağ, dünyadaki teknolojik gelişmeleri yakından takip ettiğini belirterek teknolojik gelişmelerin KKTC mahkemelerinde de kullanılacağı bir sistemi hayata geçirmeyi hedeflediğini söyledi.

   Özerdağ, dijitalleşme kapsamında “elektronik tebliğ sistemine” de geçilmesini amaçladıklarını dile getirdi.

   Bertan Özerdağ, dünyanın birçok ülkesinde yurtdışındaki tanıkların elektronik sistemler üzerinden şahadet verdiğine dikkat çekerek bu uygulamanın KKTC’de olması için çalışma yaptıklarını kaydetti.

   Bu konuyla ilgili yasal zemin hazırlandığı anda mevzuata dahil edilmesi için değerlendirme yapacaklarını vurgulayan Bertan Özerdağ, yeni bir Yüksek Mahkeme binasına da ihtiyaç duyduklarını ifade etti.

“Bütçe özerkliği düşünülmesi gereken bir konu”

   Özerdağ, mahkemelerin bütçe-gelir anlamında ülkeye katkısının son yıllarda artamaya devam ettiğini kaydederek “bütçe özerkliğinin” düşünülmesi gereken bir konu olduğunu ifade etti. “Kendi bütçemizin olması, kendi gelir ve giderlerimizi daha uygun bir şekilde kullanmamızı sağlayabilecek” diyen Özerdağ, yargı bağımsızlığının yargının en temel unsuru ve en önemli değeri olduğunun altını çizdi.

   Ağır ceza mahkemelerinin ülkede artan suçlara yetişmeye zorlandığına dikkat çeken Özerdağ, 20 sene önce KKTC’de sadece tek ağır ceza mahkemesinin bulunduğunu, şu anda üç ağır ceza mahkemesinin hizmet verdiğini, ancak mahkemelerin gündeminin inanılmaz derecede yoğun olduğunu belirtti. Özerdağ, “Üç ağır ceza mahkemesi bile artık ülkedeki mevcut suçların yargılanmasına yeterli olmaktan uzaklaşmıştır” diye konuştu.

“1 yıl içerisinde PI duruşmaları tamamen kaldırılacak”

   Bertan Özerdağ, cezaevinde uzun süre yargılanmayı bekleyen tutuklular için bu süreyi en aza indirgemek adına da çalışma yapacaklarını söyledi. Bu süreye en büyük etken olan ilk tahkikat (PI) duruşmalarının tamamen kaldırılacağını ve ağır ceza mahkemelerine intikal edecek tüm suçların evrak üzerinden havale edilmesini sağlayacaklarına dikkat çeken Özerdağ, “PI duruşmalarını 1 yıl içerisinde kaldırmayı hedefliyoruz” dedi.

   Özerdağ, mahkemelere girişlerde güvenlik önlemleri almayı düşündüklerini, ancak fiziki olarak bazı mahkemelerde bu önlemlerin alınmasının pek mümkün olmadığını söyledi.

“Yargıçlara verilen yolluk ücreti bir günlük masrafı karşılamıyor”

   Yargıçların yaşadığı sıkıntılara da değinen Özerdağ, yargıçlara verilen yolluk ücretinin ‘bir günlük masrafı dahi karşılayamayacak kadar düşük’ olduğunu belirtti. Özerdağ, yargıçlara araç tahsis edilmesi veya masraflarını karşılayabilecek bir ödenek sağlanmasının çok önemli olduğunu ifade ederek “Bunun yapılması en büyük sıkıntılarımızdan biri olan bu konunun çözümünü sağlamış olur” dedi.

   Özerdağ, şu anda 292 personelin mahkemelerde çalıştığını, ancak mahkeme kadrosunda işe girip, daha sonra başka bir devlet dairesine giden personellerin bulunduğuna dikkat çekti. Özerdağ, bu durumun sadece mahkemelerde değil, devlet içerisinde genel bir sorun olduğunu belirterek “Bu konuda çok mağdur oluyoruz. Hedefimiz uzun vade hizmet verecek, burada huzurlu şekilde çalışacak personellerin oluşturulmasıdır” dedi.

“Yasama da yargı da kendi görev ve yetkilerini kullanmalı”

   Yargıçların zaman zaman bazı kararlarında yasaların güncellenmesine dikkat çekmek için uyarılarda bulunduğunu söyleyen Özerdağ, ‘kuvvetler ayrılığı’ sistemi gereği bu konudaki takdirin yasamada olduğunu belirtti.

   Özerdağ, mahkeme kararlarını takip edilmesi durumunda karşılaştıkları yasal sorunlar, değiştirilmesi veya güncellenmesi gereken yasaların ne olduğunun görülebileceğini ifade ederek “Yasama da yargı da kendi görev ve yetkilerini kullanmalı” diye konuştu.

“Yeni referandum için zamanlama iyi seçilmeli”

   Yüksek Mahkeme’deki yargıç sayısının artırılması için daha önce iki kez referandum yapıldığını ve bu referandumlardan ‘hayır’ çıktığını anımsatan Özerdağ, 2-3 yıl içerisinde yeni bir referandum daha yapmak istediklerini, ancak bunun zamanlamasının çok daha iyi seçilmesi ve halkın daha iyi anlayabileceği bir ortamın olması gerektiğini vurguladı.

   Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ, BAĞIMSIZ Gazete Muhabiri Ahmet Karagözlü’nün sorularını yanıtladı, yeni dönemle ilgili hedeflerini anlattı.

“Teknolojik imkanların tüm işlemlerde kullanılacağı bir sistem hedefliyoruz”

SORU: Dijitalleşmeye büyük önem veren birisiniz. Dijitalleşme planlarınız kapsamında cezaevinden getirilen sanık veya zanlıların, duruşmalara canlı bağlantı üzerinden katılmasına yönelik çalışmanız olacak mı? Ayrıca yurtdışından tanık getirilmesi de maddi bir külfet… Tanıkların da canlı bağlantıyla duruşmalara katılmasını sağlamayı planlıyor musunuz?

ÖZERDAĞ: Çağımız teknoloji çağı… Artık teknolojinin içerisinde doğup, teknolojinin içerisinde büyüyen bir neslimiz var. Son 25 yılda dünyada oluşan gelişmeler, teknolojiye bağlıdır. Özellikle son 5-10 yıllık sürede de bu gelişmeler inanılmaz bir şekilde daha da artmıştır. Dolayısıyla artık insan hayatının her noktasında etkin olan teknolojinin, insanların adalet aradığı mahkemelerde de uygulanmasının zorunluluk olduğu inancındayım.

Teknolojinin insan yaşamında büyük katkılarının olduğunu görmekteyiz. Teknolojinin birçok işlemin pratikleşmesi, kolaylaşması ve daha hızlı çözülmesi gibi faydaları bulunmaktadır. Dolayısıyla teknolojik gelişmeleri yargı sistemimizde ne şekilde kullanabileceğimizin arayışı içerisindeyiz.

   Tüm dünyanın başvurduğu teknolojik gelişmeleri yakından takip etmekteyim. Dolayısıyla bu noktada birçok mahkeme işleminde teknolojiyi kullanmayı hedeflemekteyiz. Elimizdeki teknolojik imkanların gerek yargısal işlemlerde, gerekse kâğıt ve yazışma gerektiren tüm mahkeme işlemlerinde kullanılacağı bir sistem oluşturmayı amaçlamaktayız. Özellikle veri tabanımızdaki bilgilerin teknoloji yardımıyla bilgisayarlarda tutulmasının, bu bilgilere ulaşmada, araştırmada, denetlemede ve incelemede bize büyük bir fayda sağlayacağını görmekteyiz.

SORU: Sizce dijitalleşmede geç kalınmadı mı? Bu adımların daha önce atılması gerekmiyor muydu?

ÖZERDAĞ: Aslında biz 2007 yılında elektronik dosyalama sistemini başlatan bir kurumuz. Bu süreçte elektronikleşme adına adımlar atıldı. Ancak biz bunu yeterli görmüyoruz. Yani dijitalleşeme daha önce hiç başlatılmamış gibi bir durum yok ama biz teknolojinin yargı içerisinde daha etkili bir şekilde kullanılmasını amaçlamaktayız. Bilhassa son dönemde artık bütün işlemlerin dijital sistemler üzerinden yapıldığını da gördüğümüz için bunun daha da hızlanarak devam ettirilmesi gerektiği inancındayız.

   Bugün Güney Kıbrıs basınında çıkan haberlerden görülebileceği gibi Güney Kıbrıs, yargıdaki dijitalleşmede bizim çok gerimizdedir ve AB’den alınan birçok finansmana rağmen bizim 2011 yılında uygulamaya başladığımız elektronik dosyalama sistemine geçmeyi başaramamışlardır.

“Pandeminin kalkmasıyla bu konu güncelliğini yitirdi”

SORU: Dijitalleşme planlarınız kapsamında cezaevinden getirilen sanık veya zanlıların, duruşmalara Türkiye’deki SEGBİS sistemi gibi canlı bağlantı üzerinden katılmasına yönelik çalışmanız olacak mı? Ayrıca yurtdışındaki tanıkların ülkeye getirilmesi zor olduğu için tanıkların da canlı bağlantıyla duruşmalara katılmasını sağlamayı planlıyor musunuz?

ÖZERDAĞ: Evet… Biz aslında Yüksek Mahkeme olarak pandemi döneminde bu konuda ‘ne yapılabilir’ düşüncesine girdik. O dönemde bazı hazırlıklar da yapıldı. Tabii ki o dönemde hukuki zemin açısından bazı tereddütler yaşanmıştı. Ancak daha sonra pandeminin kalkmasıyla bu konu güncelliğini yitirdi. Sizin de bahsetmiş olduğunuz gibi, hukuk veya ceza davalarındaki birçok meselede bugün birçok ülkede, yurt içinde veya yurtdışında olan tanıkların mahkeme huzurunda bulunmaksızın, ancak görsel cihazlar ve elektronik sistemler üzerinden şahadet verdiğini görmekteyiz. Biz bununla ilgili şu anda bir çalışma yapıyoruz. Bunun yasal zemini hazırlandığı anda konuyu Yüksek Mahkeme’de tartışıp, mevzuata dahil edilmesi için değerlendirmeler yapacağız.

“Metehan bölgesinde 2015 yılında bize arazi tahsis edilmişti”

SORU: Metehan bölgesine yapılmasına planlanan yeni Yüksek Mahkeme binasının durumu nedir? Çalışmalar ne zaman başlayacak? Bütçe ayrıldı mı?

ÖZERDAĞ: Aslında Metehan bölgesindeki arazi, şu anda yapımı devam yeni Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Binası tahsis edilmeden önce o bölgeye yakın bir yerde bize arazi tahsis edilmişti. Orasıyla ilgili ilk düşünülen proje, Yüksek Mahkeme’nin oraya taşınmasına yönelikti. Son bir yıllık dönemde bu konuda ne yapılabileceğiyle ilgili çalışma başlattık. Yeni Yüksek Mahkeme binasının inşa edilmesi için çalışmalar yaptık. Bu arada teknik anlamda Planlama ve İnşaat Dairesi ile sivil toplum örgütleriyle de temasa geçtik. Yeni binanın ‘mimari yarışma’ sonucu yapılmasının daha doğru olacağını düşündük.

   Yaptığımız toplantılarda, bize daha büyük bir arazi tahsis edilmesi halinde, yeni yapılacak binanın daha kullanışlı olabileceği sonucuna ulaştık. Bu konuda arazimizin daha da büyütülmesi için bazı taleplerimiz oldu. Çünkü yeni binada, kullanım alanının daha iyi planlanması ve kurgulanması gerekmektedir. Bina konumunun da buna uygun olması ve yargının toplum nezdindeki temsiliyeti için lokasyon olarak en iyi noktalardan birinde olması gerektiği inancındayız. Aynı zamanda kullanım alanının şeklinin de bizim düşündüğümüz mimari projeye uygun olması için daha büyük olması yönünde düşünceye vardık. Bu yönde de bir talepte bulunduk ama bu konuda henüz bir gelişme olmadı.

   Hiç şüphe yok ki, yeni bir Yüksek Mahkeme binasının yapılması kaçınılmazdır. Ama bu Lefkoşa Sarayönü’ndeki mevcut binayı boşaltacağımız anlamına gelmez. Biz mevcut binamızın Lefkoşa Kaza Mahkemesi olarak hizmet vermeye devam etmesi konusunda da kararlıyız. Yani mahkemeler hiçbir zaman mevcut binayı bırakmayacak ve bu bölgeden ayrılmayacaktır. Bu binanın Lefkoşa Kaza Mahkemesi olarak hizmet vermeye devam edeceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Ümit ederim ki 2025 yılında bu konuda somut adım atabilecek bir durumda olacağız.

“Bütçe özerkliği düşünülmesi gereken bir konu”

SORU: Sizce yargının bütçesi özerkleştirilmeli mi? Bütçenin özerk olması projelerinizin önünü açar mı?

ÖZERDAĞ: Mahkemelerin bütçe-gelir anlamında ülkeye katkısı gerçekten de çok büyük. Son yıllarda bu katkı daha da artarak devam etmektedir. Aslında bütçe özerkliği, üzerinde çok düşünülmesi gereken ve olumlu yaklaşabileceğimiz bir konudur. Ancak bu konu, detaylı ve etraflıca incelenip konuşulduktan sonra Yüksek Mahkeme tarafından karar verilebilecek bir konudur.

   Kendi bütçemizin olması, kendi gelir ve giderlerimizi daha uygun bir şekilde kullanmamızı sağlayabilecek. Bütçe özerkliği gündemimize gelebilecek bir konudur. Ancak şu anda çok detaylı bir inceleme yapılmadığından net bir cevap vermek doğru olmaz. Bu önemli konuda önce Yüksek Mahkeme’nin bir çalışma yapıp karar alması, adım atması gerekmektedir. Bunlar henüz yapılmış değil.

“Yargı bağımsızlığı en önemli değerimizdir”

SORU: Yargı bağımsızlığına bakış açınız nedir?

ÖZERDAĞ: Yargı bağımsızlığı aslında yargının en temel unsuru ve en önemli değerimizdir. Yargı bağımsız olduğu müddetçe adalet arayışı daha iyi ve güvenilir bir şekilde sağlanabilir. Dolayısıyla yargı bağımsızlığı korunması ve güvence altına alınması gereken en önemli toplumsal değerlerin başındadır. Herkesin adalete inancı ve güveni olabilmesi için yargı bağımsızlığının korunması zaruridir. Yargıçların tarafsızlığını, bağımsızlığını, kimsenin telkin, baskı veya herhangi bir şekilde müdahalesine olanak tanımayacak şekilde karar vermelerine fırsat tanınması halinde yargı bağımsızlığından söz edebiliriz. Yargı bağımsızlığı konusunda ülkemizin iyi durumda olduğunu söyleyebilirim.

“Ağır ceza mahkemeleri artan suçlara yetişmeye zorlanıyor”

SORU: Ülkede artan suç oranlarıyla nasıl baş ediyorsunuz?

ÖZERDAĞ: Sizin de bildiğiniz gibi yaklaşık 20 sene önce ülkemizde sadece tek ağır ceza mahkememiz vardı. Şu anda üç ağır ceza mahkemesi hizmet veriyor. Ağır ceza mahkemelerimizin gündemleri inanılmaz derecede yoğun olarak çalışmaktadır. Üç ağır ceza mahkemesi bile artık ülkedeki mevcut suçların yargılanmasına yeterli olmaktan uzaklaşmıştır.

   Mahkemelerin çok özverili ve büyük emek sarf ederek çalışmalarına devam etmesine rağmen gerek ülkedeki suçların artması gerekse mahkemelere intikal eden yargılama süreçlerinin artmasıyla şu anda faaliyet gösteren üç ağır ceza mahkemesinin tüm bunların hepsine en hızlı bir şekilde bakıp sonuçlandırmasında bazı sıkıntılar yaşanmaktadır.

“Tutukluluk sürelerini en aza indirgemek için çalışmalar yapacağız”

SORU: Cezaevinde oldukça uzun bir süre yargılanmayı bekleyen hükümsüz tutukluluklar var. Kimisinin davası yıllarca sürüyor ve bu süre zarfında da cezaevinde beklemek zorunda kalıyorlar. Hızlı yargılama mümkün olabilir mi? Bu süre nasıl kısaltılabilir?

ÖZERDAĞ: Bir tahkikat sonucunda mahkeme zanlının tutukluğu kalmasını, davasının görüşüleceği aşamada hazır olmasının sağlayabilmek için tutuklu kalmasının daha doğru ve uygun olduğunu kanaat getirirse, tutuklu yargılanmasına karar verebilir. Tutuklu yargılanan kişiler davalarını beklerken belirli bir süre geçiyor ve bu davalar devam ederken tutuklu kalmak durumunda kalıyorlar. Bu tutukluluk sürelerinin uzaması zaman zaman karşımıza bir sorun olarak çıkıyor.

   Ancak bunun bir etkeni de ilk tahkikat dediğimiz PI duruşmalarının zaman almasından kaynaklanmaktadır. Amacımız bu ilk tahkikatların tamamen kaldırılarak tüm ağır ceza mahkemesine intikal edecek suçların hiçbir şekilde ilk tahkikat duruşması yapılmadan, tamamen evrak üzerinden ağır cezaya havale edilmesidir. Bu da bize biraz zaman kazandıracak bir yöntemdir.

   Tutukluluklarla ilgili de mahkeme olarak bu süreleri en aza indirgemek ve tutuklu yargılanan kişilerin davalarının en yakın zamanda görüşülmesini sağlamak adına çalışmalar yapacağımız kesindir. İnşallah ileriki vadede tutuklu yargılanma durumunda kalan vatandaşların davaları da daha erken zamanda görüşülüp sonuçlanacaktır.

   Ama şunu da eklemek isterim. Bazen tutuklu yargılanıp, beraat eden insanlar olabiliyor. Yani bu dünyanın her yerinde karşılaşılabilecek bir durumdur. Mahkeme tutukluluğa karar verirken zanlının aleyhinde şahadet olup olmadığını tezekkür ederek, davasında hazır olmasını sağlayabilmek için tutukluluk yönünde emir vermektedir.  Günün sonunda tabii ki henüz yargılanıp mahkum olmayan kişilerin özgürlüğünün kısıtlanarak tutuklu kalmalarının en aza indirgenmesi gerektiği düşüncesindeyim. Bu da davaların daha hızlı sonuçlanmasıyla olabilir.

“PI duruşmalarını 1 yıl içerisinde kaldırmayı hedefliyoruz”

SORU: Az önce PI duruşmalarının kaldırılacağından bahsettiniz. Güney Kıbrıs bunu başardı. Peki biz bunu gerçekten de başarabilecek miyiz?

ÖZERDAĞ Evet, bunu başarabileceğiz. Yüksek Mahkeme Başkanı olmadan önceki dönemde, yani son bir buçuk yıl içerisinde ilk tahkikatın (PI) kaldırılması için çalışma başlatmıştım. Bu çalışmanın içerisinde Başsavcılık ve Kıbrıs Türk Barolar Birliği de vardır. Onlarla uzun süreli bir çalışmanın sonrasında ilk tahkikatın kaldırılması için büyük bir aşama kaydettik. Bunun sonuçlanması için birkaç konunun da çözüme bağlanması gerekmektedir ama onların da çözüme bağlanacağı inancındayım.

   Herhangi bir sorun olmayacağına ve muhtemelen 1 yıl içerisinde ilk tahkikatı kaldıracağımıza inanmaktayım. Bu konuyla ilgili uzlaşıya varılması ile yasal değişikliğe gidilmesi gerecektir. Ben orada da bir sorun olacağına inanmıyorum.

“Mahkemelere girişlerde güvenlik önlemi almayı düşünüyoruz”

SORU: Dünyanın birçok ülkesinde mahkeme binalarına giriş polis kontrolü ve denetimiyle gerçekleştiriliyor. Bunun en yakın örneğini Güney Kıbrıs’ta görebiliriz. KKTC mahkeme binaları için de böyle bir denetim mekanizması kurulması planlanıyor mu?

ÖZERDAĞ: Elbette… Güvenlik bir ihtiyaçtır ve güvenliğin sağlanması gerekmektedir. Ben Türkiye’de de İngiltere’de de mahkemelere gittim. Hatta bu mahkemelere yargıç olarak gitmeme rağmen mahkeme binasına güvenlik kontrolünden geçerek girebildim. Bunun büyük bir gereği ve önemi vardır. Gerek yargıçlar ve mahkeme personelinin güvenliği, gerek çeşitli emareler ile mahkeme nezdinde tutulan diğer belge ve bilgisayar sistemlerinin güvenliğinin sağlanması, gerekse mahkeme binalarına zarar verilmemesi için güvenlik kontrolü çok önemlidir. Ayrıca çok hassas bir görev yürüten yargıçların kendilerini herhangi bir şekilde güvensiz hissetmemeleri veya güvenlerinin tehlikeye atılmaması gerekmektedir.

   Ancak bu noktada halkımızın alıştığı bir husus var. Bu da mahkemelere kolaylıkla girip çıkmaktır. Bunun artık değiştirilmesi gerektiğini herkesin anlaması lazım. Fiziki olarak bazı mahkemelerde güvenlik önlemlerinin alınması pek mümkün değil. Örneğin Gazimağusa Kaza Mahkemesi kapalı bir bina olduğu için orada güvenlik önlemleri kolaylıkla alınabilir. Ama Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde bu kolay değil… Çünkü burada Tapu Dairesi ve Başsavcılık da var. Burası birkaç yerden girişi olan bir binadır. Dolayısıyla fiziki olarak burada güvenlik önlemleri uygulamak için burayı beraber kullandığımız devlet kurumlarıyla birlikte hareket etmemiz gerekmektedir. Bu nedenle burada biraz zorluk olduğu aşikardır.

   Örneğin Tapu Dairesi’ne gelen birini güvenlik taramasından geçirmek veya neden geldiğini sorgulamak hoş karşılanmaz. Bu sorun olabilecek karşımıza çıkabilecek bir konudur. Pandemi döneminde mahkemeye gelen insanların aşılı olmasını ya da test yaparak gelmesini istedik. Ama buraya gelen bazı insanlar, ‘ben mahkemeye değil, tapuya geldim’ şeklinde karşılık vermişti.  Bu kurumlarla iç içe olduğumuzdan zorluk olabilir ama bu konuda çalışma yapma düşüncesindeyiz.

SORU: Sizce Tapu Dairesi’nin de mahkemeler binasının dışına çıkarılması gerekir mi?

ÖZERDAĞ: Tapu Dairesi’nin yeni bir binaya taşınması bize yeni alanlar yatılabilir. Ancak toplumun bazı alışkanlıkları var. Tapu işlemlerini Lefkoşa’da bu bina içerisinde yapmaya alıştılar. İnşallah uzun vadede tapu mahkeme binasının dışına çıkmış olur.

“Böyle bir ihtiyaç olduğunu yeniden görüyoruz”

SORU: Ülkemizde artan suç oranları ve çeşitliliği kamuoyunda son yıllarda ilgiyle takip edilen haberler listesine girmiştir. Ancak bir mahkeme haberini yazmak uzmanlık ve teknik bilgilere sahip olmayı gerektiriyor. Gazetecilere bu alanda eğitim verilmesi planlanıyor mu?

ÖZERDAĞ: Tabii ki böyle bir şey talep olması halinde yapabilir. Yaklaşık 10-12 yıl önce, ben henüz kıdemli bir yargıçken mahkemeleri temsilen basın örgütleriyle toplantı yapmıştım. Orada bu konularla ilgili bilgilendirme yapmıştım. Basın mensupları bunu çok faydalı bulmuştu. Yaklaşık 5 yıl önce basın mensuplarına yine bazı eğitici bilgiler verdik. Şu anda böyle bir ihtiyaç olduğunu yeniden görüyoruz. Basın örgütleri bizimle temasa geçerse eğitici toplantılar yeniden düzenlenebilir. Hatta basın örgütleriyle anlaşarak bu eğitimleri bir rutine de döndürebiliriz.

“Yargıçlarımızın da yaşadığı sıkıntılar var”

SORU: Bugüne kadar mahkemelerin ve mahkeme çalışanlarının sorunlarının neler olduğunu sormuştuk. Gündeme hep bu konuları getirmiştik. Peki, yargıçların yaşadığı sıkıntılar nelerdir? Örneklendirecek olursak araç-gereç, özlük hakkı bütçe kullanımı gibi durumlarda yargıçların yaşadığı sıkıntılar nelerdir?

ÖZERDAĞ: Elbette yargıçlarımızın da yaşadığı sıkıntılar var. Örneğin biz bu yıl Lefkoşa’da olan bir yargıcı ertesi sene başka bir ilçeye gönderebiliriz. Yargıçlar gideceği ilçedeki mahkemeye kendi aracıyla gitmektedir. Bu durum yakıt masrafını ve kendi aracı ile gittiği için araç yıpranmasını da ortaya çıkarmaktadır. Bu durumun mali açıdan yargıçlara olumsuz bir etkisi bulunmaktadır.

   Geçmişte bu konuda yargıçlara ödenek sağlanması için girişim başlattık. Şu anda belirli ilçelerde çalışan yargıçlar bunu alabiliyor, ancak bu ödenek çok düşük bir rakamdır. Biz yargıçlara verilen ödeneğin ‘bir günlük masraflarını bile karşılamadığını’ biliyoruz.

   Örneğin bugün Lefkoşa’da ikamet edip, Mağusa’da görev yapan bir yargıcın devletten aldığı aylık yolluk ödeneğinin bu yargıcın günlük masrafının karşılığı olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla bizim yargıçlarımıza araç tahsis etmemiz veya masraflarını karşılayabilecek bir ödenek sağlamamız yargıçlarımız açısından çok önemlidir. Bunun yapılması en büyük sıkıntılarımızdan biri olan bu konunun çözümünü sağlamış olur.

   Bunun dışında mahkeme binalarının genel durumunda da sorunlar olduğunu görmekteyiz. Özellikle eski binalarda faaliyet gösterdiğimiz için mahkeme salonları ve yargıç odalarının yıpranmış olduğunu biliyoruz. Bunların iyileştirilmesi, daha iyi çalışma ortamlarının sağlanması yargıçlar için çok büyük önem arz etmektedir.

“Kayıt Kalem Tüzüğü’nü güncelledik”

SORU: Mahkemelerde çalışan personel kadrosunda yaşanan sıkıntı devam ediyor mu? Kulislerden duyulanlara göre, mahkeme kadrosunda işe girip, daha sonra oradan başka bir devlet dairesine giden çok kişi var. Bunun engellenmesi düşünülüyor mu? Buna karşı ne yapılmalı?

ÖZERDAĞ: Anayasa’da yer alan tüzük yapma yetkimizi kullanarak Kayıt Kalem Tüzüğü altında teşkilatımızı ve kadrolarımızı yeniden oluşturmuş bulunmaktayız. Son 6 ayda yapılan ciddi çalışmalar sonucunda Kayıt Kalem Tüzüğü’müzü güncel ve ileriye hizmet edebilecek şekilde güncellemiş bulunmaktayız. Bu güncellememizi Personel Dairesi’ne de ilettik. Dairenin bunu inceleyip bize aktarmasıyla birlikte Kayıt Kalem Tüzüğü’müzü resmi olarak yürürlüğe koymuş olacağız.

   Tüzüğün değiştirilmesiyle birlikte kadrolar daha net, görev tanımları daha iyi şekilde yapılmış olacağından personellerin sorunlarının azalacağına inanmaktayım. Ancak maalesef, bilhassa eski teşkilat şeması ve eski tüzük altında kadrolarımıza gelip, bu kadrodan başka devlet dairelerine geçiş olduğunu ve bunun da bazı durumlarda sıklıkla yaşandığını görmüş bulunmaktayız. Aslında bu durum sadece mahkemelerde değil, devlet içerisinde genel bir sorundur. Bunun nasıl önlenebileceği konusunda düşünmemiz gerekiyor. Bu konuda çok mağdur oluyoruz. Hedefimiz uzun vade bize hizmet verecek, burada huzurlu bir şekilde çalışacak personellerin oluşturulmasıdır. Şu anda tüm mahkemelerde toplam 292 personel çalışıyor.

“Yasamanın yargı kararlarını takip etmesi büyük fayda sağlar”

SORU: Yıllardır yargıçlar birçok kararında “değişmeyen, düşük kalan, güncellenmeyen” cezalara dikkat çekiyor. Özellikle ceza yasasında hâlâ “kırbaç cezası” gibi çağ dışı cezalar mevcut. Bazı cezalarda ise “Kıbrıs Lirası” ibaresi var. Güncelliğini yitiren yasalar konusunda çalışmalarınız olacak mı?

ÖZERDAĞ: Tabii ki zaman zaman bazı kararlarımızda yasaların güncellenmesi noktasında dikkat çekmek için uyarılarımız oluyor. Ancak ‘kuvvetler ayrılığı’ sistemi açısından yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız 3 erk olmasından dolayı biz yasamanın yetkisindeki bu konuda takdirin, yasamada olduğunu düşünüyoruz.

   Kararlarımızın takip edilmesi durumunda karşılaştığımız yasal sorunlar, değiştirilmesi veya güncellenmesi gereken yasaların ne olduğu görülebilecektir. Bu kararların yasama tarafından incelenip, kendileri tarafından yasalaştırma yönünde adım atılmasının en doğru yöntem olduğu inancındayım. Halkın seçtiği milletvekillerinin, hangi yasaların güncellenmesi gerektiğini yasamanın kendi komitelerinde görüştükten sonra Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda alınacak kararlar doğrultusunda bizim de uygulamada karşılaştığımız sorunları da gözönüne alarak yasaların yapılması gerekmektedir. 

 Yasaların uygulayıcısı ve yorumlayıcısı biziz ve biz, eski veya güncellenmesi gereken yasaları daha iyi gözlemleyebiliyoruz. Sonuç olarak bir taraf teorik, diğer taraf pratiktir. Yasamanın bizim kararlarımızı takip etmesinin büyük fayda sağlayacağını inanıyorum.

“Yasama da yargı da kendi görev ve yetkilerini kullanmalı”

SORU: Yüksek Adliye Kurulu’nda bir heyet oluşturularak güncelliğini yitiren yasalarla ilgili çalışma yapması ve bu çalışmayı Cumhuriyet Meclisi’ne göndermesi mümkün olmaz mı?

ÖZERDAĞ: Böyle bir şeyin mümkün olması doğru olmaz. Çünkü bildiğiniz gibi, biz kuvvetler ayrılığı ilkesinin ısrarla üzerine duruyoruz. Yani yasama da yargı da kendi görev ve yetkilerini kullanmalıdır. Yasama faaliyetleri içerisinde bakanlıklara ve komitelere hukuki desteği veren KKTC Başsavcılığı’dır. Dolayısıyla KKTC Başsavcılığı nezdinde böyle bir komite kurulması daha uygun olacaktır.

   Güney Kıbrıs’ta da böyle bir komisyon var ve bu komisyon oradaki Başsavcılığa bağlıdır. Bu komisyonun en temel görevi ise yasalarla ilgili ortaya çıkan sorunların düzeltilmesi için çalışma yapmaktır. Yasama faaliyetleriyle ilgili bu komisyona aktarılan taslaklar ve tasarılar, komisyonca incelenerek eksikleri ya da hataları düzeltilmektedir. Böylelikle yasamaya hukuki destek sağlanmaktadır. Böyle bir usulün bizde de uygulanmasının daha doğru olacağı inancındayım. Şu anda zaten KKTC Başsavcılığı böyle bir desteği veriyor. Ama bunun kurumsallaştırılarak, KKTC Başsavcılığı’na bağlı bir kurum şeklinde çalışmasının daha iyi bir yöntem olduğunu düşünmekteyim.

   Mahkemelerin yasama faaliyetlerine müdahil olmamasının daha doğru olduğu düşüncesindeyim. Çünkü bu konuda en önemlisi Anayasa Mahkemesi’nin, yasamanın yaptığı yasaların veya yürütmenin kabul ettiği tüzük ve yönetmeliklerin anayasaya uygunluk denetimini yapmakta olduğudur. Dolayısıyla bir tarafta yasamanın bir parçası olup, diğer taraftan bunun denetimini yapmak uygun olmaz.

   Yani hem yapan, hem denetleyen yapıda olunmaması lazım. Bizim yargısal denetleme görevimiz vardır. Bu görevimiz nedeniyle yasama faaliyetlerine müdahil olmamamız gerekmektedir.

“Biz anayasaya bağlıyız”

SORU: Bazı kişiler, zaman zaman ülkede ‘Adalet Bakanlığı’ olması gerektiğini söylüyor. Sizin buna bakış açınız nedir? Sizce böyle bir bakanlığın kurulması kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı olmaz mı?

ÖZERDAĞ: KKTC Anayasası’na göre kuvvetler ayrılığı tanımlanmış; yasama, yürütme ve yargı üç başlık altında düzenlenmiştir. Anayasamızda yer alan ‘yargı başlığı’ altında Yüksek Mahkeme idari bir kurumdur. Yüksek Adliye Kurulu’nun da yargının genel işleyişiyle ilgili karar alma konusunda bir görevi vardır. Dolayısıyla bizim anayasamızdaki mevcut durum ışığında sistem tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesi korunarak yargı başlığı altında düzenlendiği şekilde çalışmaktadır ve bakanlığa gerek bulunmamaktadır.

“Elektronik tebliğ sistemine geçilecek”

SORU: Personel yetersizliği nedeniyle insanlara tebligat gitmediği ya da çok geciktiği söyleniyor. Şu anda kaç dosya gönderilmeyi bekliyor? Tebligatlar da dijitalleşmeye dahil olacak mı?

ÖZERDAĞ: Bu sayı her gün değişen bir rakamdır. Çünkü gelen belge iade edilir, tebliğ edilir ve günlük değişkenlik gösterebilir. Bugün 1000 ise ertesi gün 1.300 olabilir, bir sonraki gün de 900’e düşebilir. Tebliğ sistemi geleneksel yöntemle, bir memurun tebliğ edilecek kişiyi bularak, ona tebliğ edilecek evrakı imzalatmasıyla yapılmaktadır.

   Bu sistemin zaman aldığı veya birçok bürokratik işlem gerektirdiği aşikardır. Bizim düşüncemiz, e-devlet sistemine geçilmesi halinde mahkeme tebliğlerinin de bu elektronik sistem üzerinden vatandaşa kolaylıkla ulaştırılmasını sağlamaktır. 2025’te e-devlet sistemine geçileceği öngörüldüğü için bizim de tebligatları da bu sistem üzerinden ‘mahkemeler portalı’ üzerinden yapılması gerektiği düşüncesindeyim.

   Biz hayatımızda teknolojiyi kullanıyorsak, mahkeme sürecinin de buna dahil edilmesi gerekmektedir. Vatandaşın ‘çağ dışı kaldılar’ gibi bir düşünce içerisine girmemesi için bizim de tebligatta bu sistemi kullanmamız gerekmektedir. Çünkü vatandaş herhangi bir sorun yaşadığında muhatabına ‘neden teknolojiyi kullanmasınız’ diye şikâyette bulunuyor. Bu nedenle bizim tebliğleri de hızlandırmamız lazım. Bunun en önemli yöntemi de elektronik tebliğ sistemlerinin hayata geçirilmesidir.

“2-3 yıl içerisinde yeni bir referandum yapmak istiyoruz”

SORU: Yüksek Mahkeme’de yargıç sayısının artırılması için çalışmalarınız olacak mı? Yeni bir referandum yapmayı düşünüyor musunuz?

ÖZERDAĞ: Yüksek Mahkeme’de yargıç sayısının artırılması için daha önce iki kez referandum yapıldı, ikisinden de ‘hayır’ çıktı. Biz halen yargıç sayısının artırılması konusunda hemfikiriz. Ancak iki başarısız referandum süreci yaşadık; üçüncüyü yaşamak istemiyoruz… Aslında bu konu ‘halk istemiyor’ değildir. Bu konunun halka yeterince iyi anlatılamadığı düşüncesindeyiz. Ayrıca ikinci referandum, çok çekişmeli bir seçime dahil edildiğinden arka planda kaldı veya gereken önem verilmedi.

   Halen Yüksek Mahkeme’de 1’i başkan toplam 8 yüksek mahkeme yargıcı var. Bu sayıyla yüksek mahkemenin gündemindeki tüm işlere yetişmek mümkün değil. Yüksek Mahkeme’de, bilhassa da İstinaf Mahkemesi’nde çok büyük yığılmalar yaşanıyor.

   Benzer bir sorunu Güney Kıbrıs da yaşadı. Avrupa Birliği’nin çalışma programı sonrasında Güney Kıbrıs’ta 3 dereceli bir sisteme geçildi. Şu anda onlarda Yüksek Mahkeme, bir altında istinaf mahkemeleri, onun altında da kaza mahkemeleri bulunmakta… Kaza mahkemelerinin verdiği kararlar önce istinaf mahkemesine gider. İstinaf mahkemesinin çözümlenmesinden sonra sadece hukuksal bir hata olursa Yüksek Mahkeme’ye intikal edilmesine izni verilir.

   Yargıç sayısının artırılması ya da bu sisteme geçilmesi konusunda hangisinin daha doğru olacağının düşünülmesi lazım. Yeni bir referandum yapılmasını biz de planlıyoruz. Ancak zamanlamasını çok daha iyi seçip, halka daha iyi anlatabileceğimiz ve halkımızın kolaylıkla anlayıp idrak edebileceği, gönlünden geçebileceği bir ortamda bunu halka sunarak anayasa değişikliğine gitmek istiyoruz. Bunun tartışılıp hangi zamanda yapılacağı Yüksek Mahkeme tarafından değerlendirilecek. Ama biz 2-3 sene içerisinde bunu yapmak istemekteyiz.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }