Oynanan Oyun Büyük

Abone Ol

Parantez açalım. BMGS Sayın Guterres önce siz istifa ediniz ve BMGK daimi beşlisinin voyvodalığı, diktatörlüğü nedeniyle kokuşmuş olan yapının yeniden organizesi için ilk adımı atınız. Diğer ülkelerin, beşlinin şerrinden dolayı sinili kaldıkları bir gerçek. Onlara öncü olmak için tarihi görevi yerine getirmeniz kaçınılmazdır, aksi halde  dünyamızda Adalet, hak hukuk, eşitlik, özgürlük, bağımsızlık, barış ve huzur asla mümkün değil. Sn Guterres, Gazze’de Refah’a saldırının önlenmesi için İsrail üzerinde nüfusu olan ülkelere var güçleriyle operasyonu engellemeleri çağrısı yaptı. Vay BM vay ne hallere düştü BM. Kaçtır yazarız, BMGK’nin miadı doldu, yeni oluşum gerek diye, aha görün güya dünyayı idare edenlerin yarattıkları durumu. Genel Sekreter isyanlarda feryatlarda. Ve bile bile bunlara harfiyen  boyun eğenler  var içimizde, hem yanlış hem aleyhimizdeki hukuk dışı kararlarına ve cezalarına da, maalesef. Sn Guterres’in çırpınması gerçekleri ortaya koymaktadır, anlayana.

 Sn Başbakan, en yüksek hayat pahalılığı ödeneğini şimdiki hükümetin verdiğine gururlanıyor! Dili sürçmüş olabilir. Ama nen çok pahalılık da bu dönemde oldu sn Başbakan. Bunu, küçük bir kentte her gün yüzlerce trafik suçu, trafik hadisesi, yoğun kriminal olaylar yaşanmasını başarı zannedip övünen bölge Emniyet sorumlusuna benzetirim.

          Yeni zamlar da kapıdan girdi, o ayrı. Yahu halk 2023 yılı Temmuz-Aralık pahalılığına daha ayak uyduramadı, 6 ay artış almadan yüzde 48’e varan pahalık artışına ayni maaşla dayanmaya çalıştı, zar zor geçindi, bir elini sıktı ötekini yaladı, yeni yılda daha artış almadan zamlar alacağını silip süpürdü, geçmiş altı ayın zamları vatandaşın sırtında kaldı, şimdi gene ayni döngü devam. Vatandaş hep geriden veresiyede, zamlar hep önde yetişmesi mümkün değil, ayakları bir birine dolandı, istisnaları ayrı tutarız. Hayat pahalılığını ödemek maharet değil çok geride kalıyor, önemli olan zamları durdurmak. Ne var, işte döviz yerinde sayar kaç zamandır, ama zamlar durmaz. Yapmayın yahu biraz insaf.

         1 Mayıs ara bölgedeki etkinliklere katılanların temsilcilerini görüşmelere yollayalım iki saatte çözüm olsun. Nedir o ayrılık gayrılık sevgili komşu gardaşlarımızla hem bölünmüşlük, duvarlar falan? İç içe güle oynaya yaşayalım Baş Piskopos’un dediği gibi, tıpkı 1974 öncesinde olduğu gibi gardaş gardaş! Bakınız ne güzel anlaşırız etkinliklerde, beraber şarkılar türküler, oynamalar zıplamalar, yemeler içmeler, birlikte geziler, bildiriler, Rum liderlerini ziyaretler, şikayetler, talimatlar,  konferanslar, ortak müzik ortak eğitim falan. Geriye ne kaldı peki, ufak tefek ıvır zıvır.

          Ne garantisi, aha İngilizler, Yunanlılar, Fransız, ABD, İsrail, AB aramızda, uçak gemileri yanımızda daha ne isteriz? Bu güçler dünyayı idare eder, bizi da ederler korurlar, Milletini istemeyenleri, egemenlik istemeyen uslu çocukları. Eeee Türkler ne sıfatla yer alacak Cumhuriyette? Yama kardeşim yama, az buz değil, ayrıca dünyalı Kıbrıslı az mı? Devredin masayı Montana’daı kaldığı yerden diyen, sendikalara. İşçi bayramında nedir çözüm, Federasyon, Montana, kaldığı yerden siyaset falan? Bizim CHP, Altıok falan da mı katıldı etkinliğe, flama vardı da.

         Yahu, Cumhuriyetteki ortaklığımıza çöreklendiler, AKEL de diğerleri de ahkam keserler, bunları da kandırırlar Montana’damış, kaldığı yerden miş. Orada vermeyi değil bizden daha da almayı isterler, kara kaşınıza kara gözünüze değil yüzünüze gülmeleri. Ortak vatan falan martavaldır, istedikleri Kuzey Kıbrıs’ı da almaktır. Bizimkiler maşadır. AKEL’in üstlendiği görev maşaları bir arada tutmak, yerine göre gaz vermektir. Hadeyin oradan teslimiyetçiler. AKEL gene yapacağını yaptı, oyununu sürdürüyor,  birlikte oynarlar, müptelası oldular. AKEL, ELAM’dan daha fazla Türk düşmanıdır.

         Avrupa’nın tek bölünmüş şehri, adanın bölünmüşlüğü falan diye sürekli eleştiriliyor, ama neden bölündüğünü atlıyor, malum çevreler başta da AB. Bölünmüşlüğün sorumluları da bellidir, Türklerin olmadığı da açıktır. O bölünmüşlük Türklerin kurtuluşunu simgeler, yoksa bu adada barınamazdı. BM katılımıyla taraflarca anlaşmalı Viyana’da resmi nüfus mübadelesi kaçınılmazdı. 1 Mayıs 2004’te AB, bu bölünmeyi onayladı, Güney Kıbrıs Helen yönetimini tek taraflı haksızca üye aldığında bölünme vardı, yeni değildir. Bölünme güvencedir, barajın duvarları gibi, yıkılırsa Kuzey Kıbrıs Türk halkı tsunamiye kapılır gider.

          1 Mayıs 2004’te Kıbrıs Cumhuriyetine yapılan üçüncü ve en büyük darbedir, 1959-60 KC  Antlaşmaları, Cumhuriyet Anayasası çiğnenip çöpe atılmıştır. Şimdi de anlaşın derler, ama diğer taraftan da Türklere baskılarla emri vaki yaparlar sıkılmadan, oldubittiye getirmek isterler 186 gibi,  186’yı da kullanarak. Rum Eğitim Bakanı, 15 Temmuz 1974  EOKA-Yunan Cuntası ikinci darbesinden söz edilmesine yasak getirdi, Kıbrıs sorununun tümünü 20 Temmuz 1974’e yükledi, kıçı mıçı ortada, başını deve kuşu gibi kuma sokmaya çalışır, herkesi kör zannedip.

         Kıbrıs Türk Halkı hiç hesaba bile konmadan ama aslında oynanan oyunların merkezinde tutulan bir süreç içindedir. Bir taraftan Rumlar, diğer taraftan AB, ABD, BMGK, öte yandan içimizdeki sol kesim tarafından etrafı kuşatılmış, çıkış yolları tutulmuş durumda, olası bir çıkış yolu ihtimaline karşı yeni kuşatma faaliyetleri hemen devreye konmakta. Esasında tümü de ağız birliği etmişçesine ayni amaca hizmet için her fırsatı kollamakta, hamleler eksiksiz yapılmaktadır.  Bayan Cuellar geliyor ya, dediğimiz gibi döküldüler yollara, daha çok faaliyetler, mektuplar, fotoğraflar, Referandum iradesi öne çıkacak hamleler, kol kola, omuz omuza, barış! Şarkıları, danslar, hasretler.

         Güney Helen yönetimi, Kıbrıs konusunda ta ezelden tüm dünyayı Türkiye’ye karşı baskı oluşturmak için, Kıbrıslı Türkleri de saf dışı tutarak Türkiye’nin baskısında ve idaresinde olduğu safsatasını sürekli dillendirmekte, Kıbrıslı Türklerin iradesinin gasp edildiğini, çoğunluğun Türkiye ile ayni görüşte olmadığını, Türkiye’nin baskısında çözüm iradesinin yok sayıldığını, Kıbrıs sorununun 20 Temmuz 1974’te başladığını, sürüp giden çözümsüzlüğün sebebinin Türkiye olduğunu, o yüzden dış güçlerin ve Uluslararası kuruluşların Kıbrıslı Türkleri değil Türkiye’yi muhatap alıp baskı ve yaptırım uygulaması gerektiği yönündeki çabalarında gayet başarılı olduğu bir gerçek.  

          Güney Helen yönetiminin sözde Kıbrıs Cumhuriyeti olarak 2004’te AB’ne diğer 9 ülke ile üyeliğe alınmasının 20.yılı kutlamalarında, AB Komisyonu Başkanı bayan Leyen’in, Tüm AB ülkelerinin Rumların (Kıbrıs Cumhuriyeti) yanında olduğu ve Türkiye’ye AB ile ilişkilerde üyelik hem ticari hususta şantaj içeren açıklaması, Kıbrıslı Türklerini saf dışı tutması, Rum Başkanın günlerdir uğraşları sonucu beklediği ve istediği bir açıklamaydı. Sn Leyen, AB olarak hepimiz Güney Kıbrıs’ın yanındayız destekleriz derken, 60 yılı aşkın süredir Kıbrıs ortaklık Cumhuriyetini silah zoruyla işgal eden saldırgan darbecileri, çözümden kaçmaya, uzlaşmaz tavırlar sergilemeye cesaretlendirmekle AB’nin de çözümsüzlükte büyük payı olduğunu, üye almakla da ta başından taraflı davranıp yanlış adım attığının farkındasınız umarım.

          Bu sn bayana AB’nin yanlışlarını, taraflı tutumlarını, Rumların Kıbrıs Cumhuriyeti olmadığını, Türklerin de Rumlar kadar Cumhuriyetin eşit ortağı olduğunu, Kıbrıs sorununu Rumların başlattığını, çözümden kaçanların Rumlar olduğunu, Türk ortağın ve Türkiye’nin her zaman çözümden yana olduğunu, bunun ispatlandığını, Güneyin tek taraflı sözde Cumhuriyet adına AB’ne alınmasıyla Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmaları ile Anayasanın çiğnendiğini, çözüme barışa hizmet değil tam tersi çözümsüzlüğe hizmet ettiğini, AB’nin Referandumdaki vaatlerine sadık kalmadığını, yalanlarının sinsi oyunlarının ortaya çıktığını, Türk Halkının kandırıldığını, AB’nin haklının değil suçluların yanında olduğunu, o yüzden güvenilmediğini, bütün bu adaletsizliklerin GK 186  hukuk dışı siyasi kararından kaynaklandığını yazmıştık.

          Rumları, sözde Kıbrıs Cumhuriyeti adına üye almakla bütün Antlaşmalar çiğnenmiş, AB ilkeleri yerle bir edilmiş, çözümün önü de tıkanmıştır. AB’nin istediği çözüm, Türklerin teslim olmasıdır, hesabı budur, tutumu da budur. Adalet bayan Leyen sadece ADALET. Barış çözüm kendiliğinden gelir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine niye geçmezsiniz bayan Leyen, KC’nden kovulan sizin de yok saydığınız, güya siyasi eşit dediğiniz tarafı da dinleyiniz, hani Güneye yamalayıp vatandaşınız olacakları. Vatandaşlarınız da vardır ayrıca. Halbuki asla ziyaret etmeyeceğiniz taraf Güneydir aslında. Adada neler yaptı neler, ahh bir bilseniz.

          Ey Millet, 1963-74 yıllarında Rumların Kıbrıs’ta neler yaptıklarını bilmeyen duymayan var mı? Bu büyük ülkeler, Kuruluşlar nasıl bir şey? Yahu ne darbeler umurlarında, ne Türklerin katledilişi, ne Devletten kovulması, ne 103 köyden göç ettirilmesi, ne Türklerin çözüm planlarına EVET deyişleri, ne Rumların çözüm planlarına HAYR deyişleri, ne CB Makarios’un ve sarayının tanklarla toplarla darmaduman edilişi, ne öldürüldüğü açıklaması, ne İngilizlerin kaçırması, ne BMGK’deki tarihi konuşması, ne yerine terörist başı Sampson’un atanması, ne adaya barışı asayişi Türkiye’nin getirmesi, ne Türklerin hem AKEL yanlılarının top yekün katliamdan kurtarılışı hiç ama hiç umurlarında olmadı. Nasıl iş? 186 sayılı BMGK kararı 3 aylık içindi, 60 yıl 2 ay yani 722 ay oldu, hala aynen devam eder, üstelik hukuk dışı, oldubitti ve taraflı. Olacak şey değil.

           Bize baskı yaparlar, istedikleri başımızı öne eğip adayı Rum’a teslim edelim, hem kendilerine. En büyük Adaletsizliktir. O sıktığın ellerde bayan Leyen, 16 günlük bebelerin kanı vardır. AB’ne aldığınız, darbeci-işgalci-soykırımcı Güney Helen yönetimidir, Kıbrıs Cumhuriyeti değil. BM kayıtlarında Rumlardan oluşan herhangi bir Cumhuriyet kaydı yoktur. Kıbrıs Cumhuriyeti 1963’ten beri ölüdür. 1968’den beri yapılan görüşmeler bu nedenledir bayan Leyen, belki de doğmamıştınız. Saldırganların, darbecilerin, işgalcilerin yanında olmanızı haklı kılacak hiçbir sebep yoktur, miadı dolmuş çürürmüş Adaletsiz oldubitti 186’dan gayrı. ENOSİS’ten vaz geçtiklerini hiç duydunuz mu Sayın Bayan?

         Ne var ki, bizim sol cenah da Türkiye’nin bizi baskı altında tuttuğunu, yönettiğini, demokrasiyi yok ettiğini ve Kıbrıs Türk halkının iradesini, özgürlüğünü bloke ettiğini, işgalci-istilacı! olarak adada istenmediğini, Garantilerin de kalkması gerektiğini sürekli dünyaya haykırıp durması, başta Rumların sonra da diğer kuruluşların iştahını kabartıp başa geçecekleri günü iple çektikleri, bu amaçla   desteklerini sürdürdükleri şüphesizdir. Rumların, dış güçlerin, Devletimize, Milli Davamıza karşı olumsuz tavrının sebebi bundan dolayıdır. AKEL’in AP Milletvekili bay Kızılyürek’in Avrupa’da Kıbrıs Türk Halkının haklarının tek savunucusu diye lanse edilmesi, Hazirandaki seçimlerde de yine AKEL’den  aday olması ve destek yönünde reklam ve propagandaların yapılması, Mücahit Türk Halkının kaderini ve geleceğini tabutu sayılan  Rumların seçim sandığına sokacak oyunun çok önemli bir parçasıdır.

          Madem 2 sandalye bizim, biz yapalım seçimi. Yok ille Rum’un idaresinde Rum’un altına sokacaklar bizi. Güneyde yapılacak AP seçimlerine bizden ne kadar katılım, kuyumuz o kadar derin kazılır. Mesele budur. Herkesten birer kürek toprak mezar da kapanır kuyu da. Oynanan oyun, Referandumda oynanandan daha ciddidir, zira başka hata yapma lüksümüz kalmadı.  Planları yapanlar ayni, oyuncular ayni, roller ayni, hem Rumlar bu defa AB dışında değil, içindedir.

            20 yıllık Yeşil Hat Tüzüğünün  toplumları bir araya getirmiş, AB’nin de istediği bu. Rum halkı, Kıbrıs Cumhuriyetinin mutlak sahibi ve egemeni, Türkleri de tüzükle şunla bunla, AP seçimleriyle Rum halkı arasına serpiştirmek, kaynaştırmak, yamalatmak, en iyi ihtimal Ermeni, Maronit gibi azınlık. Dikkat ederseniz Türkleri hep Rum’a muhtaç ve mecbur  bırakmakır amaçları. Halbuki, 1960  Cumhuriyetinde böyle bir şey yoktur. Herkes bunu iyi düşünsün. Olay budur, kandır çocuğu…..

          Yemezler diyecektim amma yiyen çok, Kıbrıslı, dünyalı, özgür! Demokrasi, irade, Türkiyesiz  askersiz falan. Yabancı askerlere mesele yok. Yahu Rum başkan imzaladı diye, biz da canımız da malımız da irademiz da yedi sülalemiz AB’nin malı olduk, hani soran da olmadı o ayrı. Ya Yunan’a imza atsaydı napardık, işimiz bittiydi. Adamlar darbeler yaptılar Cumhuriyeti kazandılar, dünya tanır, korur  kollar da, vay be ne dünya ama? Çözümsüzlüğe karşı iki toplum omuz omuza diyor KTÖS  yetkilisi. Diğer toplum bütün çözüm planlarına malista mı dedi? ENOSİS’ten vaz mı geçtiler? Türkler Rumlar  eşittir mi dediler? Bu defa tetikte olun, omuza mukayyet olun, ne olur ne olmaz. Zira ENOSİS’ten vaz geçmediler, EOKA’nın yürüdüğü yolda yürüyeceğiz, yarım kalan işi bitireceğiz dediler, ona göre.

          Yalanlarla dünyayı güya kandırırlar,  Türklerle gardaş gardaş yaşardık derler, 1963-74 yıllarında Türkler bize saldırdı, bir Türk bile öldürmedik Rumlar öldürüldü derler, Türkiye gitsin Yunan hem diğer güçler kalsın derler, garantileri istemeyiz derler. Eee daha ne söylesinler? Birlikte iç içe yaşamak için, birleşmek için insanca eşit hür ve güven içinde yaşamak için ne yaptılar? Cumhuriyet  ortaklığımızı 60 sene 5 aydır işgal eden darbeci ENOSİS’çi Helenler  olarak? Soralım dünyalı Kıbrıslılara bakalım birleşip nasıl rahat yaşayacaklar. AKEL’cilerin dolayısıyla Referandumda HAYIR diyen yüzde 76’lık kesimin oylarını EVET’e çevirmek için daha ne tavizler verilsin ey birleşikçiler? Don atlet kalana kadar/ ditsiro?

          Tekrarlayım. Görüşmelerde ne aldık neler verdik, Rumlar için de aynen, bilmek isteriz, nere bastığımızı görmek isteriz, resmi hanginiz açıklayacak, olmazsa Sn Erhürman açıklasın, biz guduru gideriz herşeyi bilmek isteriz, halktan gizli olmaz, gizli papaz da olmaz. Siz gidin dolaşın, o köy senin bu kasaba benim, panayırdan, festivale, laleden sümbüle, ralliden drifte, konserden şölene bir ora bir bura. Diğerleri de koşsun Güneye çözüm barış falan, bunlar da ala guduru kelle koltukta. Eeee kim bakacak be arkadaşlar bu işlere, halk ortada kaldı, gerçekleri bilmek ister, birlik beraberlik ister iki parça olmaz. Üstü kapalı sözler istemeyiz, açık ve net. İnsanlar ne yaptığını, iyiyi kötüyü bilsin. Hem hayat pahalılığı vermek yerine zamları durdursun, kalite kontrolü de yapılsın. Zira fiyatlar yükseldikçe  kalite düşer ne halse, özellikle ve özellikle ekmekte.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }