Otizm ve beslenme

Abone Ol

OTİZM NEDİR?

Otizm, yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkabilen, sosyal beceriler, davranışlar, konuşma ve iletişim zorlukları ile kendini gösterebilen, karmaşık bir sorundur.

Otizm ve beslenme ilişkisi

Beslenme ve diyet uygulamaları, otizmde, tek başına bir tedavi yaklaşımı olarak değerlendirilemez ancak otizmin semptomlarını azaltmaya yardımcı olabilir, çocukların ideal büyüme ve gelişmeleri için de çok önemlidir. Aynı zamanda beyin-bağırsak arasındaki iletişimin otizmin gelişmesinde rol oynayabildiğine dair veriler mevcuttur. Beslenme otizm semptomlarını azaltabildiği gibi otizm semptomları da çocuğun beslenme düzenini olumsuz etkileyebilir.

Otizmli çocuklar yiyeceklerin tadına, kokusuna, rengine ve dokusuna duyarlı olabilir bu nedenle bazı besinleri yemeyi reddedebilir. Odaklanma problemi yaşayan çocuklar sofrada uzun süre oturmakta ve yemek yemekte zorlanabilir. Eğer yeterli besin ve sıvı tüketmezlerse kabızlık gibi sindirim sorunları görülebilir. İlaç tedavisi iştahı dolayısıyla besin tüketimini etkileyebilir. Otizmli çocuklarda, semptomları azaltabildiği ileri sürülen çeşitli diyet uygulamaları da tartışılmaktadır ancak bu konuda kesin ve kanıta dayalı veriler mevcut değildir.

Gluten/kazein diyeti: Semptomları azaltmak için diyetten gluten ve kazeini çıkarma yaklaşımını uygulayanlar mevcuttur. Gluten buğday, çavdar ve arpada kazein ise sütte bulunan bir proteindir. Otizmli çocuklarda bağırsak geçirgenliğinin artabileceği bunun bir sonucu olarak gluten ve kazein parçalarının kan dolaşımıyla beyin ve merkezi sinir sistemini etkileyebileceği ileri sürmektedir.

Ancak süt ve süt ürünlerinde bulunan kazeinin diyetten çıkarılması, kalsiyum ve fosfor gibi mikro besin ögesi yetersizliğine, glütenin diyetten çıkarılması ise B grubu vitaminlerle posa alımında yetersizliğe neden olabilir. Kesin bilimsel bir kanıt olmamasına rağmen böyle bir diyet tedavisi uygulanacaksa mutlaka bir beslenme uzmanı eşliğinde yürütülmeli ve gerekli vitamin mineral destekleri alınmalıdır.

Prebiyotik-probiyotik takviyesi: Probiyotikler yeterli miktarda alındığında sindirim sistemi sağlığını destekleyen ve bağışık sistemini güçlendiren canlı mikroorganizmalardır. Prebiyotikler ise probiyotiklerin gelişmesini veya aktivitesini arttıran ve sindirilemeyen besin bileşenleridir. Otizmli çocuklarda sindirim sistemi sorunları sık görülebildiğinden bağırsak sağlığını desteklemek için probiyotik takviyesi kullanılabilmektedir.

Besin takviyeleri: Otizmli çocuklar, sofrada yemeğe odaklanamama, besin seçiciliği ve sindirim sorunları nedeniyle yetersiz beslenme riski taşıyabilir ve besin öğesi yetersizlikleri görülebilir. Eğer bu koşullar söz konusuysa besin ögesi yetersizliklerini önlemek için A, C, B6, folik asit, B12 vitaminleri ile diğer mineraller ve omega-3 yağ asitleri takviyeleri hekimin önerisiyle ve kontrolünde kullanılabilmektedir. Özellikle beyin gelişimi ve bilişsel işlevler üzerine etkileri nedeniyle, otizmde Omega-3 yağ asitlerinin kullanımı merak edilmektedir. Omega-3 yağ asitleri gibi esansiyel yağ asitlerinin yetersizliği, öğrenme güçlüğü ve davranış sorunlarının şiddetini arttırabilir. Haftada 2 kez yağlı balık tüketimi omega-3 yağ asitleri alımını destekler eğer yeterli balık tüketimi yoksa omega-3 takviyeleri kullanımı konusunda hekime danışılabilir.

DOWN SENDROMU

İlk kez 1846 yılında tanımlanan down sendromu 21. Kromozomun normalde iki adet bulunması gerekirken üç adet olması ile karakterize olan bir anomalidir. Down sendromunun başlıca ortaya çıkış nedeni kromozom anomalisidir ve yaklaşık olarak her 800 ila 1000 doğumdan 1’inde görülebilmektedir

DS; sayısız belirtiler ve sağlık sorunları ile ilişkilidir. Down sendromlu bireylerde kalp hastalığı, tiroid hastalığı, diyabet, gastrointestinal sorunlar, depresyon, uyku apnesi, obsesif kompulsif dahil çeşitli hastalıklar görülmektedir

DS’li çocuklardaki en belirgin özellik zek‰ ve büyüme-gelişme geriliğidir. Zek‰ geriliğinin yanısıra boy kısalığı ve eşlik eden diğer problemler nedeniyle DS’li çocukların büyüme ve gelişmeleri normal çocuklara göre farklılık göstermektedir.

Beslenme: Down sendromlu bireyler beslenmelerinde oldukça seçicidir. Her besinin tüketimine sıcak bakmayabilir ya da tek tip beslenmeye eğilimli olabilirler. Çiğnemede, yutmada yaşadıkları zorluklar ve besinlere karşı seçici yaklaşımları yeterli miktarda makro ve mikro besin ögelerini almalarına engel olabilir. Bu durum da başta vitamin, mineral eksikliklerine bağlı sağlık sorunları olmak üzere, büyüme ve gelişmede geri kalmalarına da zemin hazırlar.

Down sendromlu bireyler, tipik gelişen yaşıtlarına kıyasla daha yavaş gelişim gösterirler. Bu sebeple ihtiyaçları olan enerji normal bireylere göre oldukça farklıdır. Bu enerji ihtiyacı beslenme alışkanlıkları göz önünde bulundurularak kişiye özel oluşturulmalıdır.

Bu sayede büyüme ve gelişmenin yakalanması ve obeziteye olan yatkınlığın önlenmesi sağlanabilir. Her bireyin beslenmesinde kendine özgü titizlikleri olabilir. Farklı sebeplerden dolayı tadına hiç bakmadığı bir besini bile reddedebilir. Bu gibi durumlarda besini alternatif formlarıyla sunmak, reddedilen besini, aynı gruptan farklı bir besin ile değiştirmek gibi pek çok yöntem ile enerji alımının yeterli ve dengeli olması sağlanmalıdır. Özellikle paketli/hazır ürünler ve basit karbonhidratlı/şekerli ürünler bireyin erişiminde bulunmamalıdır.

Down sendromlu bireylerde; konstipasyon (kabızlık), çölyak, gastroözafagial reflü gibi pek çok gastrointestinal probleme sık rastlanmaktadır. Bu problemler günlük yaşantılarını, beslenmelerini, hareket kabiliyetlerini olumsuz yönde etkiler. Beslenmelerindeki uygun değişimler ile bu sağlık sorunlarında yaşayacakları olumsuz durumların önüne geçilmesini sağlayabilir.

Kabızlık

Kabızlık probleminin yaygın nedeni, hipotoniye bağlı düz kaslardaki kasılmaların azalmasıdır. Kabızlığa neden olan bir diğer durum ise beslenmedeki lif içeriğinin yetersiz kalmasıdır. Sebze ve meyvenin eksik tüketilmesi veya hiç tüketilememesi durumu, şekerli besinlere eğilimin fazla olması gibi sebepler, günlük enerji alımında dengesizliğe yol açabilir. Bu beslenme tipinin alışkanlık haline gelmesi ise obeziteye

yatkınlığın ve kabızlık probleminin artmasına zemin hazırlar. Örneğin bireylerde meyve tüketiminden ziyade meyve suyu tüketiminin artması, lif alımındaki azalmaya bağlı olarak kabızlığın oluşmasına neden olabilir.

Obezite

Down sendromlu bireylerde artan yağ hücreleri, yüksek seyreden BKİ (Beden Kütle İndeksi) değeri, fiziksel aktifliğin azalması, enerjisi yüksek ancak besin değeri düşük olan bir beslenme alışkanlığının kazanılması gibi pek çok faktör bu bireylerin obezite riskini arttırır. Bireyin basit karbonhidratlı besinlere olan eğiliminin artması obezite için en önemli risk faktörüdür. Bunun yanı sıra bu beslenme tipine sahip down sedromlu bireylerde insülin direncinin gelişme riski de artar.

Çölyak

Down sendromlu bireylerde gözlemlenen bir diğer önemli sağlık problemi ise çölyak hastalığıdır. Çölyak ciddi bir otoimmün hastalık olup, glütenin sindirilememesinden kaynaklanır. Glütenin tüketiminin varlığında bağırsakta hasar meydana gelir. Oluşan bu hasar kabızlık probleminin artışına, kabızlığa bağlı şişkinlik veya karın ağrılarının oluşmasına, demir anemisine ve saldırgan davranışlarda çoğalmaya neden olabilir. Bu sebeple çölyak hastalığına sahip down sendromlu bireylerde uygulanan en temel tedavi yöntemi beslenmeden glutenin çıkartılmasıdır. Glutenin en çok bulunduğu besinler arpa, buğday ve çavdar gibi tahıllardır. Bu sebeple güvenilir markalardan glutensiz ürünlerin temin edilmesi gerekmektedir. Besin seçimi ve alışverişi esnasında dikkatli olunmalı ve etiket iyi okunmalıdır. Diyetten çıkartılan gluten ile birlikte semptomlarda iyileşmeler gözlenmeye başlar.

D Vitamini

Down sedromlu bireylerde kemik yoğunluğunda azalma, tipik gelişen akranlarına kıyasla daha hızlı gerçekleşmektedir. Bu sebeple kemik yoğunluğunun arttırılması için en önemli ihtiyaç D vitaminidir. D vitamini için en iyi kaynağın da güneş olduğu bilinmektedir. Ancak bazı durumlarda fiziksel aktivite ile birlikte doktorun da tavsiyesi üzerine takviye D vitamini kullanılabilir. 7-12 yaş arasındaki down sendromlu bireylerde önerilen günlük D vitamini alımı 400 IU’dur. Düzenli fiziksel aktivite,

ihtiyaca uygun makro ve mikro besin ögelerini içeren beslenme tedavisi bireyin büyüme ve gelişmeyi yakalamasını, farklı sağlık sorunlarının oluşmasını engeller.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }