Ortadoğu gene kaynarken...

Abone Ol

Ve Amerika bir kez daha yapacağını yaptı. “Ben bu dünyada var oldukça İsrail’i kimseye harcatmam, varlığını tehdit edecek her türlü olayın da karşısında yer alırım (açıklamasını yapmadı ama) son üç gündür izlediği ve dünyanın kör gözüne parmağım dercesine yürüttüğü politikası ile bunu yeniden ispat etti.

Çünkü sadece Amerikan senatosuda değil, ötesi pek çok Avrupa ülkelerinin idari örgütlenmeleri içinde de her zaman kimliklerinin bir yerinde “Hristiyan, İsa, Musa” gibi etkin ve yetkin isimlerin yer aldığı siyaset dünyalarında, elbette “islam ülkeleri” bağlamındaki zavallı “yurtsuz Filistinlilerin” yeri olmayacaktı!

Kaldı ki eğer en küçük bir sempati kırıntısı olsaydı “Müslüman Filistin halkına karşı, yarım asrı aşkın süredir dünyanın dört bir yanına dağılmış “vatansız” Filistin halkı karşısında bu kadar gaddar ve insanlık dışı bir siyasi tutum sergilenmezdi.

Kİ DAHA düne kadar hatta devam ettiğince bir tarafıyla da bizi sarıp sıkarken canımızı çıkarmak, adayı Rum Yunan ikilisine hediye etmek üzerine gelişen “anglo sakson” politikalarıyla İsa, Musa “hazretlerine” kurban edilmez, Samson Yorgacis gibi iki paralık sokak insanlarına harcattırılmazdık! Kİ anavatan Türkiye de yıllarca benzer siyasetler dehlizlerinde “Kıbrıs’tan elini çeksin” denilerek süründürüldüydü! Kİ Kıbrıs Türk halkı da aynen Yahudi karşısındaki Filistin halkı gibi, yurtsuz, mağdur ve mazlum duruma düşsündü!

***

FAKATTT: İşte geldik zurnanın zırt dediği yerine. Ben aynı zamanda asırlar boyu yurtsuz kalmış “Yahudilerin”  hayranıyım da! Çünkü varlığının, ulusal kimliğinin tarihin sayfaları arasında kalacak “kayıp uluslar” kaderini kırmakla kalmadı…

FİLİSTİNLİLERİ kovduktan sonra asırlardır kurak çorak verimsiz topraklarını yeşertti. İşgal ettiği o topraklarda çoktan tarihin sayfalarına “vatansız” olarak kayıt düşülen varlığının mührünü basarak “yeniden varoluşunun, kalkınmasının, yaratmanın sembol ülkesi durumuna geldi. Moşav Kibuts gibi yapılanmalarla sadece kollektif hayatın nelere muktedir olabileceğini ispat etmekle kalmadı, çölü yeşertti. Modern tarımın kitabını yazdı.. Çok kısaca dini ve ilmiyle bütünleştirdiği ulusal kimliğine sıkı sıkıya bağlı bir dünya devleti oldu..

Tabi sorulasıdır:  Amerika’nın beslemesi falan mıdır? Hatta Amerika’yı neredeyse “Yahudi kökenli” siyasiler senatörler mi yönetmektedirler? Mümkündür de hani “biz, bizim” diyeceğimiz Türkiye politikaları?  Yada Kuzeydeki nüfusumuz kadar nüfusumuzun yaşadığı Londra gibi yerlerdeki siyasi aktivitemizle etkinliğimiz? Yok!

OYSA “ulusal mücadelenin”  vazgeçilmezidir “propaganda unsurları.” Ne kadar yaygın ve doğru kullanılırlarsa o kadar yarar sağlarlar..   Tabi Ki bunlar da bizim sorunlarımız diyelim ve bir başka konuya geçelim.

***

KISACA TAKILDIĞIM: (YENİ İMAR PLANI ÜZERİNE!)

Son haber şu: “Başkent Lefkoşa’da yeni bir imar planı” hazırlanmış..”

Ve her halde çok da olağan değil her nasılsa bu kez “kent merkezi” öncelikli bu “imar planı” ilgili görüş ve öneriler için de halkın bilgisine sunulmuş… İmara açılacak alan 145 hektarlık bir alanmış…”               

BİR SÜREDİR ülkedeki konut sıkıntısından söz ediliyordu.. Hatta bizzat TC Büyükelçimiz de sorunla ilgilenmiş özellikle “konut darlığından” dolayı üniversite öğrencilerinin yaşadıkları sıkıntılardan söz etmişti.. Hatta denebilir ki bu “yeni imar” planını zorlayan nedenlerden birisi de artık dış ülkelerden gerek üniversitelerimize gerekse diğer iş kollarında çalışmak üzere adaya gelen  yabancı uyrukluların sürekli çoğalıp yoğalmasıdır..

BİLMEM  Mağusa’nın yamacındaki “Yeni İskele”ye uğradınız mı? O filmlerde gördüğümüz deniz kıyılarındaki sayfiye kentlerinin görünümlerine büründü.. Kartpostal gibi yapılaşmalar ortaya çıkıyor. Deniz sahillerindeki harika koylarımız sürekli oluşan imar iskânlarla gelişiyor..  Gurur duymamak mümkün değil.

FAKAT gitgide bir “tıka basa”lık  söz konusu olmaya başladı. Gitgide kalabalıklar yığınlar haline geliyorlar.. İskeleyi bekleyen büyük tehlike de bu işte..

BUNA karşın bir yandan da “Lefkoşa’yı genişleyip hacimleşiyor, şişirildikçe şişiriyor çok katlı binalar yanı sıra villa tipli konutlarla dolduruyor vesselam aldı yolu Girne’ye uzanan güzergâh boyunca belki de beş on yıl sonra artık dikecek tek ağacın kalmayacağı  topraklar evler villalar apartmanlarla dolduruluyor..

DOĞRUSU ben bu değişime bir türlü “kalkınmanın” ispatı olarak bakamıyorum.. Aksine bir gün Kuzey bölgemizin yaşanamayacak kadar  “dolmasından”  korkuyorum. Tek temennim “inşallah bu konuda yanılırım olmamdır”.           

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }