Olumlu Düşün Ama Nereye Kadar

Abone Ol

Farkında mısınız bir şekilde her olan biteni olumluya çevirme sanatında epey yol kat ettik. Bir süredir, düşüncelerimde sıklıkla uğradığım bu konuyu sizlerle tartışmaya karar verdim.

      “Her olmayan işte bir hayır var.”

     “Pozitif düşün kardeşim, olacak göreceksin.”

     “Derdini veren, dermanını da verir elbet.”

     “Olumsuz düşünme, bunda da vardır bir güzellik.”

     “Evrene gönder dileklerini, bak nasıl geri dönecek.” Bu çok moda bir söylem. Emojilerle haberleşmek zorunda kalsaydık yığınla gülme emojisi koyardım, bu tümceye.

      Bu o kadar da sorun değil. Esasında bazı insanlar, daha da ileri giderek, “senin derdin dert midir, benim derdim yanında” der. Şarkısı da var ve arabesk sevmeyenlerin bile bu şarkıyı sevdiğini bilirim.

      Tamam, ama burada bir aşırı iyimserlik yok mu sizce de? Çocuğunu kaybedene, “bir tane daha yaparsınız” demek?

      Trafik kazasından engelli olarak kurtulana “en azından yaşıyorsun ya, şükret” demek?

      Yaşlı babasının vefatının yasını tutan kişiye, genç ölümlerini işaret ederek, acısının gereksiz olduğunu kanıtlamaya çalışmak? Doğrusu ben bazı sabahlar hala babamın göğsünde küçük bir çocuk olarak uyanıyorum. Bu yaşımda.

      Sonsuz miktarda örnek bulabiliriz. Ben de, siz de… Ama farkında mısınız, olumlu görmeye çalışmak, birbirimizi anlama konusunda ciddi bir engel olarak karşımızda durmaktadır. Bunun yanında bir de gerçeklerin vereceği acıdan kaçma girişimi var gibi. Ne dersiniz?

      Bir de aklıma, dertlerimizin çok da önemli olmadığını ispatlamaya çalışan kişilerin, konfor alanlarını bozmamak uğruna bunları yaptığı düşüncesi geliyor. Olabilir mi diye düşünürken, kendimi bireysel arzuların tavan yaptığı zaman diliminde yaşarken buluyorum. Bu biraz yürek acıtıcı. Ezber söylem bir yere kadar ama yakınlarınızın sizin derdinizi yok farz ederek, kendi yaşamlarını sorunsuz kılma çabaları can yakıcı. Değil mi?

      Nihayetinde, olumlu düşünme eğilimi ile kötümserlik, aklımın bir yerinde kaynaşıverdi. Kötümser insanlar ile her şeyden bir iyilik çıkaranları birbirine karıştırıverdim. Sonrasında da sizinle birlikte düşünmeye karar verdim.

      Benim ilk bulduğum, her şeyi olumluya çevirmenin, uyku ile ilişkisi oldu. Gözlerin açık. Görüyorsun. Kulakların da duyuyor, ne güzel. Ama bir yerlerde aklın ve duyguların arasındaki işbirliği bozulmuş, her şeye iyi tarafından bakıyorsun. Yahu adam daha 40 yaşında ve karşıdan karşıya geçerken araba çarptı. Sakat kaldı veya öldü. Diyorsun ki yaşasaydı kim bilir ne acılar çekecekti! Yapma bunu. Acımı paylaş. Beni anla. Annem 120 yaşında ölseydi bile acı çekecektim ben!

      Bence bu bir uykudur. Nasıl ki her şeyi olumsuz açıdan ele alanlar var, bu da böyle bir şey işte.

      Bir şekilde, düşünceler ile davranışlar arasındaki ilişki aklıma geliyor. İkisi birbirine şekil verir. Araları her zaman çok iyidir. Adam, kafasına silahı dayar. Bu bir davranış, eylemdir. Ancak tetiği çeken düşüncedir.

      Düşüncenin yolculuğu veya durağanlığı, bize yön verir.

      Eylemler, bir yerlere kapanıp kalmalar, olanı biteni normal saymalar, durumdan vazife veya fayda çıkarmalar ve nicesi, düşünsel adımlarımıza ve davranışlarımıza yön verir. “Düşün” dünyamız bizi depresyona sürükleme kuvveti taşıyorsa kabul edin ki, aynı dünya bizi bencilliğe da taşır. Zehirler de.

      Nereden nereye geldik. Az önce size, olumlu düşünme girişiminin zehirleme olasılığından söz ettim. Kabul etmeseniz de bir yerde saklı tutun. Gerekebilir. Çünkü iyimserlik, gerçekten de gözünüzü, kulağınızı, kalbinizi, aklınızı zehirleme gücü taşır.

      “Olduğu gibi” algılamak ne kadar zor değil mi? Veya düşünmek, yapmak…

       Farkında mısınız? Olumlu düşünmek bile zehirli bir enjeksiyon özelliği taşıyor.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }