Biliyor musunuz, hep ülkeyi yönetenleri suçluyoruz ya, bu işin en kolay yanıdır…
Bence memleketin bu perişan halinden, ülke nüfusunun büyük kesimi de ülke yöneticileri kadar suçludur.
Büyük bir kesim var ki partizanlığı, kıyağı, torpili talep ediyor hem de delicesine.
Talep var ki onlar da bunu sağlamaya çalışıyor.
Siyasiler üzerinde delice baskıcı kuruyorlar, ilçeler, ocaklar, örgütler, örgüt başkanları ayaklanıyor, istiyor da istiyorlar, istekleri bitmek bilmiyor.
Çünkü kurdukları sistem böyle, onlar oy için çalışacak, yönetenler de menfaat sağlayacak.
Menfaati elde ettikleri için dünyanın en kötü siyasileri, en kötü yöneticileri de olsa onları seçiyorlar, arkalarında duruyorlar.
Büyük bir kesim, bu menfaat zincirini oluşturur, ne isterse olsun aynı insanları seçer, seçilmesi için uğraşır…
Aslında herkes mağdur oluyor ama bir kesim menfaat elde ettiği için sesini çıkarmıyor.
İşi kötü tarafı sistem herkesi içine çekiyor.
Nasıl mı? Oluşan statükodan, kötü sistemden birçok kişi bir şekilde faydalanıyor.
Yani statüko her geçen gün bir şekilde kendine bağladığı kitleyi büyütüyor.
Böyle olunca da konuşan, hak arayan, isyan eden, eylem yapan kesim azalıyor.
Doğal olarak halk birlikteliği azaldıkça yönetenler rahat oluyor.
Bir şekilde sisteme bağlananların yanı sıra bir kesim de korkutuluyor.
Onlara da korku salınıyor…
Menfaat sağla sustur, korkut sindir, geriye kim kaldı ki?
Geriye kalanlara da mahallenin delileri muamelesi yapılıyor, “onlar marjinaldir” deniliyor.
Bir kesim için de korktuğundan mıdır, sistemden bir şekilde nemalandığından mıdır diye bakıyorsun da pek o kategoriye koyamıyor, anlamlandıramıyorsun.
Evet gönüllü yalakalar da vardır…
Yönetenlerin, gücün yanında olmayı yeğleyen ve kendini göstermek isteyen gönüllü yalakalar.
Onlar için doğru veya yanlış yoktur, onlar yukarıdakine bakar ve ona göre konum alır.
Yalakalıkları nedeniyle toplum faydasına olanları göremez, ya da görür ama yanlış aksettirir.
Yüzde yüz haklı bir eylemi yanlışmış gibi gösterebilir onlar.
Yönetenlerin çok yanlış bir icraatını, istismarını, ihmalini görmezden gelebilir ya da iyi bir şey yapmışlar gibi gösterebilirler.
Maalesef bir kesim yanlış olan her şeyi doğruymuş gibi görüyor.
Toplumu yakan, yıkan birçok sorunu, sıkıntıyı göremeyip de hep birilerine yaranma peşinde koşmak ne kadar kötü bir durum.
Bugün başkasının sorunu gibi görünen şeyler, yarın onu da yakacak ama farkında değil.
Menfaatini koruma derdi ya da güce tapması nedeniyle ruhunu satmış gibidir bu insanlar ve bu toplum işte böyle çürüyor.
Bazen çıkarlarına ters bir durum olduğunda ya da bireysel olarak çok yakıcı bir şekilde zarar gördüklerinde bağırmaya başlıyorlar.
İnanın, onlara “oh olsun” diyesim geliyor…
Bir kesim de umursamaz, olanları öylece seyrediyorlar, tepkilerini sosyal medyadan vermekle yetiniyorlar.
Halkımız bir rastlantı sonucu mu bu hale dönüştü, yoksa bir toplum mühendisliği midir, böyle olması istenmiş ve başarılmış mıdır?
Maalesef çok başarılı bir toplum mühendisliği var ortada, onlar başardı ama biz bittik.
Halk gerçekleri görüp, gücünü birleştirmiyor, hakkını aramıyor, haksızlıklara isyan etmiyor, boynuna ipi geçirmiş, adeta birilerinin çekmesini bekliyor.
İp ağır ağır daraltıldığı için ölüyor da halen yaşadığını sanıyorlar…