Özel Haber

Madeni parayla oynanan kanlı para oyununda yer alan ceza sistemi sebebiyle ellerde ve parmaklarda kanamalar meydana geliyor

Abone Ol

   Son zamanlarda çocuklar arasında sıklıkla oynanan ve ellerde yaralanmalara yol açan “kanlı para” oyunu ciddi tehlikeleri de beraberinde getiriyor. Madeni parayla oynanan bu oyunda yer alan ceza sistemi sebebiyle ellerde ve parmaklarda kanamalar meydana geliyor.

    Bu tehlikeli oyun, ülkemizdeki bazı ilkokullarda da oynanmaya başladı… Uzmanlar, bu tehlikeli oyunla ilgili velileri ve eğitimcileri dikkatli olmaları konusunda uyarıyor.

   Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş, bazı okullardan “kanlı para” oyununun oynandığına dair şikayet aldıklarını ayrıca saldırganlık veya öfke, dürtüsel eğilimler, olumsuz düşünceler, sinirlilik, saldırganlık, uygunsuz davranışlar, dikkatsizlik, antisosyallik gibi davranışların okullarda görülme sıklığının arttığını söyledi.

   Sosyal Hizmet Uzmanı ve Aile Danışmanı Gizem Ercantan da, “kanlı para” oyununun eski bir oyun olduğunu ifade ederek çocukların sosyalleşme konularında yaşadıkları sıkıntılardan ya da sosyal medya alanlarında gördüklerini denemek istemelerinden kaynaklı bir sorun olarak karşımıza çıktığını belirtti.

Kanlı para oyunu nasıl oynanır?

   Demir para ile oynanan kanlı para oyunu paranın havaya atılıp elin ters kısmıyla tutulmasına dayanıyor.

   Atılan para parmakların arasında sıkıştırıldıktan sonra “kanlı para” denilerek masaya 3 kere sert bir şekilde yumruk vuruluyor. Oyunu oynayan kişiler parayı düşürdüğü takdirde cezalandırılıyor.

    Parayı düşüren kişi elini yumruk yaparak masaya dik olarak koyuyor ve karşısındaki kişi parayı eklem yerlerine vurarak yaralanmalara neden oluyor. Bu vuruşlarla birlikte ceza alan kişide elde kızarmalar, kanamalar ve kesikler meydana geliyor. Oyun, kaybeden kişinin elinden kan akana kadar devam ediyor.

Maviş: Kanlı para oyununun
okullarda oynandığı şikâyetini aldık

   KTÖS Genel Sekreteri Burak Maviş, bazı okullardan “Kanlı para oyunu”nun oynandığı ile ilgili şikayet aldıklarından bahsederek, bu durumlarda da öğretmenlerin oyunun oynanmasını engellediklerini kaydetti.

   Maviş, okulların çocuklar için sadece akademik bilgi aldıkları yerler olmadığını, sosyalleşip korundukları yerler de olduğunu söyleyerek, buna benzer olaylar yaşandığında öğretmenlerin önlediğini söyledi.

   Farklı gruplarda, dezavantajı olan grupların öğleden sonra okul çıkışlarında gittiği yerlerin eğitimciler için önemli olduğunu belirten Maviş, bir kısım çocuğun tarikat ve cemaatlerin yurtlarına ya da kuran kurslarına gittiklerini ve bu yerlerde çocukların birbirine zarar verdikleri oyunlar oynadıklarını, kontrolün oralarda sağlanmadığını vurguladı.

    Maviş, bu konuda Eğitim Bakanlığı’nın sorumluluğunun sadece öğretmenlere bırakmaması ve aileleri bilinçlendirecek kampanyalar yürütmesi gerektiğinin altını çizerek, “Bunların yanında uzman ekipler oluşturarak okullar da çocukları bilinçlendirmek için çalışmalar yapmalı” dedi.

   Maviş, yaşanan bu durumun sadece öğretmenlerin gördüğünde müdahalesi ile çözülecek bir sorun olmadığına dikkat çekerek, çocuğun durumu içselleştirmesi gerektiğini, kendini koruması, vücut bütünlüğünü koruması ile ilgili eğitimlerden geçmesi gerektiğine vurgu yaptı.

“Çocuklarda öfke ve şiddet eğilimi var”

   Maviş, son günlerde şiddetin okullarda kanlı para oyunu ile gündeme geldiğini söyleyerek, daha farklı oyun ve davranışlarla da şiddetin okullar içerisinde görülebildiğini kaydetti.

   Maviş, saldırganlık veya öfke, dürtüsel eğilimler, olumsuz düşünceler, sinirlilik, saldırganlık, uygunsuz davranışlar, dikkatsizlik, antisosyal vb. davranışların okullarda görülme sıklığı arttığını, 20 dakikalık teneffüste okul alanlarının gürültüden geçilmeyen yerlere dönüştüğünü söyledi.

   Maviş, çocuğun ortamı ve çevresinin şiddet eğilimli oyunların popüler hale gelmesine etken olduğunu kaydetti.

   Çocuklarda öfke ve şiddet eğilimi olduğunu vurgulayan Maviş, koşturmaca, kapmaca, birbirlerine vurma gibi, çizgi film ve filmlerden etkilendikleri kötü karakterlere bürünme gibi davranışlar gözlemlediklerini ifade etti.

     Okullarda ve dışarda gözlemlenen çocuklar arası şiddet ve benzeri durumların önüne geçmek için ailelere de büyük görev düştüğünü belirten Maviş, “Çocuklar ile öğretmenlerin, çocuklar ile ailelerin, aileler ile öğretmenlerin ilişkilerini düzenleyen yazılı bir mutabakat yoktur. Aynı zamanda bu durum yasanın herhangi bir yerinde de yer almamaktadır. Bu anlamda okul aile sözleşmesinin gündeme alınıp, çocuk koruma politikaları çerçevesinde hayat bulmalıdır” dedi.

   Maviş, okul aile sözleşmesi ile ailenin okula belirli taahhütler verdiğini, ihmal ve istismar noktasında önleyici bir mekanizma oluşturduğunu belirterek, çocuğun davranış ve problemlerinin çocuk üzerinden değil aile üzerinden çözülmeye başlandığını söyledi.

   Öte yandan Maviş, okul aile sözleşmesinin bu tarz şiddet eğilimli oyunların ve diğer davranış problemlerinin önünde geçecek unsurlardan biri olduğunu vurguladı.

Ercantan: Sorun sosyalleşmede yaşanan
sıkıntılar ve kaliteli zamanı bilmemek

   Sosyal Hizmet Uzmanı ve Aile Danışmanı Gizem Ercantan, ülkemizde de oynanmaya başlanan kanlı para oyununun yeni bir oyun olmadığını, çok eskiden de oynanan bir oyun olduğunu söyleyerek, “Günümüzde bu oyunun daha çok göze batma sebebi ise ailelerin daha fazla bilinçli olmasıdır” dedi.

   Oyunun şiddet dürtüsünü ortaya koyabileceğini ama esas olarak çocukların sosyalleşme konularında yaşadıkları sıkıntılardan kaynaklı ya da sosyal medya alanlarında gördükleri sebebi ile yaşanan bir sorun olarak karşımıza çıktığını ifade eden Ercantan, çocukların kaliteli zamanı öğrenmedikleri için yönlendikleri bir oyun olarak karşımıza çıktığını vurguladı.

   Ercantan, bu noktada hem eğitimcilerin hem de ailelerin bilinçlenmesi gerektiğine işaret ederek, bilincin yanında çocuklara kaliteli zamanın, oyun kavramının ne demek olduğunu, oyun denilen şeyin aslında bir eğlence ve kaliteli zaman geçirme olduğunun aşılanması gerektiğini kaydetti.

     Buradaki esas sorunun çocukları net ve güzel bir şekilde yönlendirememek olduğunun altını çizen Ercantan, çocuklar için her şeyin oyun demek olduğunu söyledi. Ercantan, çocukların somut işlemsel dönemde değil, soyut işlemsel dönemde olduklarından dolayı onlar için gerçeğin tek olduğunu ve yetişkinler gibi detaylı düşünmediklerini ifade etti. Ercantan, yetişkinlerin bu noktada çocuklar gibi düşünmesi gerektiğine dikkat çekti.

   Hem eğitimcilerin, hem de ebeveynlerin çocuklara oyun kavramının ne demek olduğunu öğretmesinin önemine bir kez daha vurgu yapan Ercantan, başa çıkılamayan durumlarda uzman desteğine başvurulabileceğini ifade etti.

   Ercantan, çocuklara oyun kavramının bir birlerine zarar veren bir eylem olmadığını, gülmek ve eğlenmek için olduğunu öğretmemiz gerektiğini belirtti.

“Oyunu oynadı diye şiddet
eğilimli olacak diyemeyiz”

   Ercantan, bu ve benzeri oyunların “kesinlikle çok tehlikeli bir oyundur” şeklinde yorumlanamayacağını ancak çocukların bir birine zarar verme veya bu zarar verme dürtüsünün daha ileriye gidebileceği sinyalli olabileceğini belirtti.

     Okullarda oynanan tehlikeli oyunlardan birinin “Damat Dayağı” olduğunu belirten Ercantan, “oyunda, bir kız veya bir erkek biri ile birlikte olduğunda çocuklar bir birini dövüyor” şeklinde konuştu.

   Ercantan, oyunların şiddet dürtüsünü ortaya çıkarabileceğinin de ihtimali olduğunu ama sırf kanlı para oyununu oynadı diye çocuğun ilerde şiddete eğilimli bir çocuk olacağını söylemenin doğru olmadığını kaydetti.

  “Önemli olan eğitimciler ve ebeveynlerin ne kadarının doğru ne kadarının yanlış olduğunu nasıl anlattığı, şiddeti nasıl tanımladığıdır” diyen Ercantan, “Benim çocuğum şiddet denilince ne anlıyor, oyun onun için zarar verme yöntemi mi?” gibi sorulara cevap aramanın da çok önemli olduğuna vurgu yaptı.

   Sadece tek bir oyun üzerinden bunları söylemediğine işaret eden Ercantan, bilgisayar oyunlarında çocuğun sadece şiddet dürtülü, öldürme içerikli oyunlardan zevk alması, ya da normal bir oyun oynarken arkadaşları ile kavga etmesi, konuşma esnasında bakış açısına ters bir konu ile karşılaştığında, şiddete başvuruyorsa da şiddetin değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }