Limonun azizliğinin hatırlattıkları!

Abone Ol

   Böylesi ulusal bir günde “limon” da nerden nasıl çıktı” diyebilirsiniz!.

   Ama “limon” da olsa bu adada bizim var olma savaşımızın bir yerinde onun varlığının da bir önemi ile nedeni varsa tabi ki “gündemde” yeri de olacaktır..

    TABİ ki asıl neden yazılarımı sabah yazdığımdan Sn. Erdoğan’ın KKTC’yi ziyaretiyle ilgili yorumumu yarına ertelerken bugünkü yazımı biz bazı Kıbrıslıların hâlâ “ekşi” dedikleri “limondan” daha doğrusu yarattığı “azizliğinden” söz edeceğim.

   ONDAN önce ama sizleri, henüz Güzelyurt’taki narenciye bahçelerinin eski sahipleri olan Rumların, o bahçeleri ve ürünlerini, dolayısıyla nasıl değerlendirdiklerine yönelik yıllar öncesi bir hatırama götüreceğim. Ki ne diyoruz, toprak sadece uğruna kan akıtarak ölmekle değil, ter akıtarak akılla irfanla terle yoğrularak vatan olur…  

***

   YIL 1974’deki “Barış Harekâtının” hemen bitimi sonrasıdır.                                                                        Savaş sona ermiş ve yavaştan yavaştan Rum Kuzey’den kaçarken arkasında bıraktığı “taşınır taşınmaz mülklerinin” talanı başlamıştır.

   Yanılmıyorsam  Ankara da bu “taşınmaz Rum mallarına” yönelik tedbirler ve değerlendirmeler  arayışında özellikle biri Lefkoşa’da diğeri Mağusa’daki “sanayi bölgelerine” yönelik arayışlar kapsamında TC’den bazı ilgili iş insanlarıyla fabrikatörleri Kuzey’e kanalize etmiş ve her halde “gidin gözlemleyin, ne yapabiliriz, bu sanayi tesislerini nasıl değerlendirebiliriz…” Kabilinden öneri ve  talimatlarla Kuzey’e yönlendirmiş ki biz de hisarlardan yeni inmiş, “Enformasyon Dairesi” olarak kurulan bir resmi “büroda” tam da Rum’un arkasında bıraktığı bu tesislerle ilgilenecek iş insanlarına araştırmaları  için yol yordam gösterip yardımda bulunmak için görevlendirilmişiz…   

   İŞTE Rum’un şu anda bizim kullanımımızda bulunan ve adına “Büyük Sanayi Bölgesi” dediğimiz pislik deryası içindeki alanı o zaman görüp tanıma imkânı bulduktu!

   Ayni sıralarda her halde Mağusa’daki narenciye bahçelerinin ürünlerini değerlendirmek için Rumlar tarafından kurulmuş bir tesisi de görmek imkânı buldumdu…

    TESİS Mağusa’ya tek giriş kapısını oluşturan Akkule’nin dışındaki bir yerlerde “Vita Ora” adıyla faaliyet gösteriyordu. Ne var ki gezip gördüğümüzde şaşıp kaldıktı:

   TENEKE kaplarda kabuklarından değil, dilimleri zarlarından soyulmuş, özel suları içinde ihracat edilmeye hazır portakal greyfurt ürünleri mi istersiniz, “şişelerde sıkılmış sularını mı? Ambarlarda istiflendirilmiş hepsi de ihraç edilmeye hazırlar. Limon suları hem şişelerde hem karton kutularda ayni şekilde ihraç için hazır ve nazırdılar!

***

   VE YIL 2023..Aradan elli yıl geçti. Artık Mağusa’da ne öylesi tesisler vardır ne narenciye bahçeleri!

   GAM değil! Kuraklık falan der geçeriz!. Amma ve lakin Güzelyurt’un narenciye bahçelerini de töhmet altına sokan şu “limon” dediğimiz “ekşi” eğer gün gele bu ülkede altın değeriyle ve bulunmaz hint kumaşı esamesine düşerken TC’den ithal edilirse; ayıplar olsun, yazıklar olsun bize!

***

   YUKARIDAKİ YORUMDAN SONRA… Daha doğrusu serzenişimden sonra geleceğin “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden” tutun ki bonkörce bir siyasi öngörüyle bahsetmek ne kadar mümkündür bilmiyorum ama “ilelebet yaşatmaya” karar vermişsek, tutun ki henüz yolun başındayız!.   

   Çünkü unutmamak gerek: Ayni siyasi temenni Rum tarafı için de vardır ancak onlarınki “Enosis” rüyalıdır! Sonuçta bu adada bu adaya çalışarak ter dökenler sahiplik koyacaklardır. Ama Türk ama Rum!                         

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }