Şöyle bir geriye dönün ve UBP kurultay tarihine göz atın…
UBP iktidardaysa ve kurultay yapacaksa ülke kilitlenir.
Kurultay bitene kadar adeta dükkânı kapatırlar, her şey durur.
Yönetenlerin ülkeye konsantresi tamamen kaybolur, kurultaya odaklanılır.
Süreç ne kadar kısa tutulursa memleket için o kadar hayırlı olur.
Ha, kurultay olmadığında memlekette harikalar mı yaratırlar?
Yok, çok şey yaptıklarından, muazzam işlere imza attıklarından dolayı böyle söylüyor değilim.
Ancak kurultaylarda ülkenin rutini bile bozuluyor.
Yapılması normal işler de sekteye uğruyor.
Devlet daireleri ve kurumlarındaki birçok UBP’li, adayların peşinde koşturuyor.
Zaten partizanca istihdam edilen birçok kamu çalışanı kurultay veya seçim zamanları ortadan kayboluyor, parti işleriyle ilgileniyorlar.
Hangi adayı destekliyorlarsa onun peşinden koşturuyorlar.
Orada artık bulunduğu daire veya kurumun işleri geri planda kalıyor.
Ne kabine ne üst düzey yöneticiler ne de normal memur ve işçilerin çoğunluğu…
Tümü de adeta görev düşüyor ta ki kurultay veya seçim bitsin…
Memleket meselelerini düşünemiyorlar, mümkün değil onlara iş yaptıramazsınız.
Zaten iş yapmak isteyenin başındaki yöneticiler de kurultaya yönelince onlar da bir iş yapamaz hale geliyor.
Devlet dairesi ve kurumları adeta sahipsiz gibi kalıyor.
Hele kurultay sert geçerse, tartışmalı olursa, bir kavga ortamı yaratılırsa, durum daha vahim hale dönüşür.
Öyle zamanları da gördük, kurultay kavgası nedeniyle memleketi tımarhaneye çevirdiler.
Gerçekten de olacak iş değildir, bir parti kurultay yapacak diye koca bir memleketin kilitlenmesi.
Başka ülkelerde seçim süreçlerinde hatta hükümeti kurmakta zorlandıklarında bile ülkenin işleyişi sekteye uğramaz, çünkü tıkır tıkır işleyen bir sistem vardır…
Bizdeyse her şey siyasi yöneticilere bağlı, onlar durunca her şey duruyor, yaratılan partizan düzen işlemez hale geliyor.
Tabii ki müdürleri, üst düzey yöneticileri üçlü kararnameyle partizanca atarsan, liyakati yok sayarsan, emir erleri yaratırsan böyle olur.
Bulundukları makamın gereklerini yerine getireceklerine partinin işleriyle uğraşırlar, adayların peşinde koşarlar, oy ya da taraftar toplamaya çalışırlar.
Maaşını devlet ödeyecek, bizim vergilerimize ödenecekler ama adayların peşinde koşacaklar ve bu süreçte ülkede her şey olumsuz etkilenecek, iş yapılamaz hale gelecek.
Herkes de bunu normal karşılayacak, “Kurultay dönemleri böyledir” diyecek, sanki bu bir kuralmış gibi.
Hayır kimsenin böyle bir şey yapmaya hakkı yoktur…
Başka şeyler de oluyor tabii ki…
Önemli makamı işgal eden aday, partizanca istihdamlar yapıyor, devlet olanaklarını kurultay kazanmak için kullanıyor.
Önce ülkede ayrıcalıklı bir kesim yaratılıyor, sonra da parti içinde…
Kurultayı kazanmak için her şey mübah sayılıyor…
İktidarın büyük ortağının kurultayı elbette önemlidir, sonuçta yalnızca parti başkanı değil, aynı zamanda başbakan da seçilmiş oluyor.
Ben “önemsizdir” demiyorum ama ne kadar önemli olursa olsun, ülkede tüm işler durmamalı, devlet daireleri ve kurumlarındaki müdürler, üst düzey yöneticiler, memurlar ve işçiler işi gücü bırakıp adayların peşinde koşmamalı, partizanca istihdamlar yapılmamalı, devlet olanakları kurultay rüşvetine dönüşmemeli…
Kimse de “kurultay zamanı böyle olur, normaldir” dememeli…
Yani diyeceğim o ki; devlet ciddiyeti korunsun…
“Devlet, yüce devlet, devletimiz” deyip duruyorsunuz sonra da o devleti yaptıklarınızla rezil ediyorsunuz, değersizleştiriyorsunuz.
Devletini seven böyle mi yapar, partisel ve kişisel çıkarlarına alet mi eder?