‘Kuralsızlık’ ta masum değiliz hiçbirimiz!...

Abone Ol

Bilindiği gibi; 18 Eylül 2023 günü 2023-2024 Adli Yılı açılışı yapıldı.  Bu açılışta KKTC yargı sisteminin en önemli üç aktörünün yaptığı açıklama ülkemizdeki vahim gerçeği ortaya koymuştur.

2023-2024 Adli Yılı açılışında Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik, Başsavcı Sarper Altıncık ve Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı farklı tonlamalarla KKTC’de kuralsızlığın hüküm sürmeye başladığını ifade ettiler.  Bu yönde yapılan açıklamaları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

Narin Şefik: Şefik, ülkede en büyük sorunun kural tanımama olduğunu; bunun kişilerin trafikte araba kullanma, gelişi güzel park etme alışkanlıklarından yola çöp atma, inşaat molozlarını ortada bırakma ve çevre kirletmekten görülebildiğini; bunlar için gerekli denetim olmadığı gibi kuralsız davranan kişilerin tespiti konusunda da zafiyet yaşandığını, caydırıcı müeyyide uygulanamadığını; kişilerin kendilerini kuralların üzerinde gördüğünü ve kural tanımamanın sadece kişilerde değil idari mekanizmalarda da ciddi bir sorun olduğunu vurgulamıştır.

Sarper Altıncık: Altıncık, kamu personeli suçlarının arttığına; caydırıcı ve etkin cezaların caydırıcılık açısından önemli olduğuna ve yolsuzlukla mücadelede denetimin önemine işaret etti.

Hasan Esendağlı:  Esendağlı’nın açıklamasında en çarpıcı vurgu “Anayasa’ya aykırı yasaların, yasalara aykırı tüzüklerin, tüzüklere aykırı idari işlemlerin göz göre göre yapıldığı; çok sınırlı bir düzenleme alanı olan yasa gücünde kararnamelerin yasama yetkisini gasp edercesine kullanıldığı; kamu yararı ilkesinin ısrarla göz ardı edildiği bir dönemden geçmekteyiz. Hükümetin adeta “biz yapalım, yargı bozarsa bozsun” yaklaşımı ile hareket ettiği görülmektedir. Bu yanlıştır” şeklinde olmuştur.

Yukarıdan da anlaşılacağı gibi; KKTC yargısının en önemli üç aktörünün açıklamalarını üst üste koyduğumuz zaman varılacak sonucun kuralsızlığın ülkemizde yaşam biçimi haline geldiğidir.

Kuralsızlığın ülkemizde yaşam biçimi haline gelmesinin temel nedeni hiç kuskusuz kültürel yozlaşmadır.

Kültürel yozlaşma, yabancı kültürlerin olumsuz etkisi ve toplumun kendi öz değerlerine yeterince sahip çıkmaması sonucu meydana gelen kültürel bir çözülme ve bozulmadır. Başka bir ifadeyle bir milletin kültürel değerlerini kaybetmesi ve aslından uzaklaşmasıdır .

Kültürel yozlaşmada, Sezen Aksu’nun şarkı sözlerinde olduğu gibi; “Eller günahkâr, Diller günahkâr, Bir çağ yangını bu bütün Dünya günahkâr; Masum değiliz hiçbirimiz” hepimizin az ya da çok katkısı bulunmaktadır. Bu günahları kısaca aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

·       Trafikte, çevrede kuralları çiğnemekle, haktan ve adaletten bahsederken KIB-TEK’te olduğu gibi kendi yakınlarımıza nepotik çıkarlar talep etmekle günahkarız,

·       Ülkemizdeki birçok yolsuzluğun sonuçlandırılmayarak yapanın yanında kaldığı ve devlet mali deniz yemeyen domuz anlayışını (algısını) yerleştirdikleri için adalet, asayiş ve denetim kurumlarımız günahkâr,

·       Olgu olmasa dahi belirli davaları kapatan, bazı davaları maksatlı açan ve yolsuzluk raporlarının soruşturulmasında yeterince istekli, etkin ve verimli olmadığı algısını yaratan Başsavcılık da günahkâr,

·       Maliye Teftiş ve İnceleme Kurulu ile Başbakanlık Denetin Kurulunu siyasilerin oyuncağı haline getiren, Ombudsmanı ‘kendi söyler kendi dinler! şeklinde pasif hele getiren, Sayıştayı ise geç emeklilik ve nepotik atamalar ile etki altına alan ve Esendağlı’nın ifade ettiği gibi  Anayasa’ya aykırı yasaların, yasalara aykırı tüzüklerin, tüzüklere aykırı idari işlemleri göz ardı eden; çok sınırlı bir düzenleme alanı olan yasa gücünde kararnamelerin yasama yetkisini gasp edercesine kullanan; ve kamu yararı ilkesini ısrarla göz ardı eden hükümetler elbette günahkâr,

·       Balık baştan kokar sözünü ülkemizde doğrularcasına ‘Kuzey Kıbrıs Yolsuzluk Algısı 2022 Raporu’na göre; iş insanları, esnaf, sanayici ve müteahhitlerden oluşan katılımcıların yüzde 84’ü Bakanlar Kurulunu yolsuzluğun en ‘çok yaygın’ olduğu grup olarak görmekte; onları Milletvekilleri (yüzde 76) ve üst kademelerdeki memurlar (yüzde 69) takip etmektedir.  Dolaysıyla, siyaset kurumu da günahkâr,

·       Yargıç, lojistik ve personel gerekçeleri ile davaları incir ipi gibi uzatan, hak aradığı için davacıyı dahi pişman eden ve dolayısıyla adaletin geç tecelli etmesinin müsebbibi yargı sistemimiz de günahkâr ve

·       Son olarak KKTC Yargı Sisteminin kusurlarından bahsedip kendisini adeta sütten çıkmış ak kaşık gibi gösteren, ancak mazbatalara af getiren yasa tasarısına karşı maddi çıkarlarını olumsuz etkilediği için tarihte nerede ise ilk defa   2012 Aralığında duruşmalara girmeyerek yürüyüş eylemi yapan avukatlar ve Barolar Birliği, gariban vatandaşın yargı siteminde ve mahkeme koridorlarında çektiği sıkıntılara sözden öte tepki koymamakla elbette günahkâr.

Sonuç olarak; KKTC’de el birliği ile yaratılan kültürel yozlaşma kuralsızlığı yaşam biçimi haline getirmiştir. Bu noktadan geri dönüşün en etkili yolu ise İskandinav ülkelerinde olduğu gibi devlette topyekûn kurumsal yönetişimdir.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }