Birleşmiş Milletler’in (BM) Kıbrıs sorunundaki bir sonraki hamlelerinin, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı Rosemary DiCarlo’nun adaya gelmesinin beklendiği 2025 yılının ilk üç ayı içinde öngörüldüğü belirtildi.
Fileleftheros gazetesi, “İşlevsel Özerkliğe Sahip Devlet” başlıklı haberinde, Rum Dışişleri Bakanı Konstantinos Kombos’un gazeteye yaptığı açıklamalara yer verirken, Lefkoşa Rum kesiminin gerek sürecin yeniden başlaması gerekse nihai hedefle ilgili iki isteği bulunduğunu ve bunlardan birincisinin iki paralel monoloğa sahip olmamaları, ikincisinin ise Kıbrıs’ın işlevsel özerkliğe sahip bir devlet haline gelmesi olduğuna işaret etti.
Kombos’un bu hedefleri gazeteye yaptığı açıklamada ortaya koyduğunu kaydeden gazete, Kombos’un Katar’ın Doha kentinde Rosemary DiCarlo ile yaptıkları görüşmeye atıfta bulunarak, DiCarlo’nun Kıbrıs’a gelmeyi planladığı konusunda kendisini bilgilendirdiğini söylediğini aktardı.
DiCarlo’yla yaptıkları görüşmede New York’ta gerçekleştirilen akşam yemeği esnasında bizzat BM Genel Sekreteri tarafından formüle edilen Kıbrıs sorunuyla ilgili bir sonraki adımları da ele aldıklarını kaydeden Kombos, DiCarlo’nun adaya ziyaretinin zamanıyla ilgili olarak ise bunun net olarak kararlaştırılmadığını ancak önümüzdeki dönemde ve yeni yılın başında gerçekleşmesinin beklendiğini ifade etti.
BM Genel Sekreteri’nin iki liderle hemfikir olduğu çok taraflı görüşme aşamasına gelmeden önce önemli bir ön hazırlık gerektiğinin göz önüne alınması gerektiğini de ifade eden Kombos, bunun öncesinde sınır kapılarıyla ilgili bir üçlü bir görüşme yapılmasının öngörüldüğünü ve bu ön hazırlığın DiCarlo’nun üzerinde çalışmayı üstleneceği parça olacağını kaydetti.
Kombos, dolayısıyla DiCarlo’nun ziyaretini beklediklerini ve olumlu sonuçlar ortaya çıkması için gerekli ön hazırlığın yapılması gerekliliği de göz önüne alınarak bunun kısa süre içinde gerçekleşmesini istedikleri bir şey olduğunu dile getirdi.
Gazeteye göre Kombos, iki liderin görüşmeye hazır olduklarını söylemeleri ve bununla ilgili istek belirtmeleri göz önüne alındığında Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in ne zaman görüşeceğine dair soruya ise kısaca şu yanıtı verdi:
“Bu, Kıbrıs Türk tarafının farklı bir ruh hali sergilediği veya sergiler gibi göründüğü görüşünden ortaya çıkan bir şeydir. Bunu hayata geçme aşamasında göreceğiz. Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in istikrarlı bir şekilde ve defalarca bu tarz görüşmeler olmasını istediğini, davet yaptığını, kabul ettiğini ve önerdiğini hatırlatırım. Bu tarz görüşmeler özellikle büyük bir durgunluk döneminin ardından yalnızca olumlu şekilde yorumlanabilir. Rum kesiminin iradesi ortadadır.”
Gazeteye göre Kıbrıs sorunundaki yeni bir çabanın ana konusu beşli toplantıyken, kendi yaklaşımlarının olumlu sonuçlar ortaya çıkması gerektiği şeklinde olduğunu ifade eden Kombos, aksi takdirde, Rum kesiminin istikrarlı olması ve yalnızca BM Güvenlik Konseyi temelini dayanak alması diğer tarafın da istikrarlı olarak bunun dışında olmasına bağlı olarak, iki tarafın taban tabana zıt tezleri sıralandığında bunun kısıtlı yararı olacağını iddia etti.
Kombos, görüşme niyeti olmadan iki paralel monoloğa sahip olmalarının iyi bir sonuç olmayacağını da savundu.
Kombos, Rum kesiminin bu görüşmeye bunca zamandır gösterdiği tüm iyi niyetin yanı sıra, üstlendikleri ve üzerine inşa ettikleri girişimler aynı zamanda Kıbrıs sorununun çözümüne ulaşmak için müzakerelerden başka yol ve çıkış yolu olmadığı inancıyla gideceklerini de söyledi.
Ortada net bir zemin bulunduğunu ve bunun BM Güvenlik Konseyi zemini olduğunu ifade eden Kombos, müzakere kazanımları da olduğunu ve kendilerinin buna ilişkin tezini defalarca vurguladıklarını kaydetti.
Rum Yönetiminin AB üye devleti sıfatıyla bölgede sahip olduğu role de atıfta bulunan Kombos, bu rolün, müzakere kısmında nasıl ilerleyeceklerine dair dersler de oluşturan bir dizi mesele aracılığıyla ortaya çıktığını düşündüğünü söyledi.
Devletten daha azına ve bir miktar egemenliğe sahip olmayı kabul etmeyeceklerini kaydeden Kombos, BM Güvenlik Konseyi kararlarında tanımlandığı üzere bir federasyona ve gerekli işlevsel özerkliğe sahip bir devlete sahip olmalarının önemli olduğunu dile getirdi.
Kombos, bu devleti vasileri olmayan, kendi politikasını çizebilen aynı zamanda sadece Kıbrıslılar için değil, daha geniş anlamda bölge ve AB içinde yararlı olabilecek bir devlet olarak tanımladı.
Avrupa Birliği’nin (AB) Kıbrıs sorunundaki rolü ve temsilci atanması konusunda ise kendileri için en baştan bu yana hedefin AB’nin sürece aktif katılımı olduğunu vurgulayan Kombos, ancak bunun herhangi bir durumda AB’nin BM’nin yerini alacağı şekilde, başlı başına bir amaç olarak ortaya konmaması gerektiğine işaret etti.
Öte yandan açıklamasında Rum kesiminin müttefiklik ilişkisine sahip olduğu tüm devletlerle askeri nitelikli tatbikatlar yaptığını ve yapmaya devam edeceğini de söyleyen Kombos, bu ülkeler arasında Arap ve Batı dünyasından ülkeler ile NATO mensubu ülkeler ve İsrail’in bulunduğunu da dile getirdi.
Kombos’a Suriye’deki durum uluslararası ilginin odağındayken Türkiye’nin rolüyle ilgili bir soru yöneltildiğini de kaydeden gazete, Türkiye’nin bölgesel bir aktör olarak önemini ilk tanıyan ve tanıması gerekenlerin kendileri olduğunu savundu.
Türkiye’nin biz dizi cephede önemli bir oyuncu olduğunu da dile getiren Kombos, Türkiye’nin oynayacak çok önemli bir role sahip olduğuna işaret ederek bunun haricinde Türkiye’nin etki ve nüfuz potansiyelini kendi potansiyelleriyle kıyaslama mantığına girmelerinin yanlış bir yaklaşımdan ibaret olduğunu dile getirdi.
Kombos, kimsenin Türkiye’nin sahip olduğu etki ve nüfuzla rekabet edemeyeceğini sözlerine ekledi.