KKTC’nin kuruluşu ile gerek resmi gerekse gayri resmi tanınma talebini birçok kez uluslararası hukuk otoritelerince de kabul edilmiş bulunan George Jellinek’in üç temel kriterine dayandırdığımız iddia edilebilir.
George Jellinek devlet olmak için üç temel kriterin yerine getirilmesini şart koşmuştu: Belirli bir insan topluluğunun varlığı; bu insanların üzerinde mukim olduğu bir ülke; etkin bir kamu otoritesinin örgütlenmiş olması, devlet olmanın birincil şartlarıdır. Kısacası Jellinek devleti, insan, toprak ve egemenlik unsurlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bir yapı olarak tanımlamıştır (https://www.hukukmarket.com/media/contentspdf/30777_9786254321214.pdf).
Hatırlanacağı gibi; müdahalelerle sekteye uğramasa Rum lider Makarios’un sinsi planı Kıbrıs Türklerini mülksüzleştirerek adadan uzaklaştırmaktı. Kıbrıs Türk liderliği ise bu sinsi planın karşısında mücadele etmekte idi.
KKTC’de özellikle son on yıldır emlak ve inşaat sektöründe ortaya çıkan inanılmaz rantlar maalesef ve maatteessüf gerek devlet ve hükümet yetkililerinin gerek sağ veya sol siyasi çevrelerin gerek ekonomik örgütlerin gerekse sivil toplum örgütlerinin uğruna savaştığımız ve şehit verdiğimiz değerlere önem vermemelerine neden odu.
Çıkar odaklı olarak son zamanlara kadar yabancılara mal satışı karşısında neredeyse üç maymunu oynayan kesimler, Kıbrıs Türklerinin genelde kullandığı “Beni sokmayan yılan bin yaşasın” ve “Yığınımdan yükletmeyene yardım et yükletsin” söylemlerine uygun davrandılar.
Aynı kesimlerin günümüzdeki feryat figanı artık yılanın onları da sokmaya başladığını ve sıranın kendi yığınlarına tecavüze/saldırıya geldiğini göstermektedir. Aşağıdaki açıklamalar bu feryat figanların bazı örnekleridir:
· Ekonomist ve Ekonomi Eski Bakanı Derviş Kemal Deniz, yabancılara gayri mülk ve kritersiz satışlar konusunda ciddi uyarılar yaparak kara para aklama ve bir azınlık gurubun ülkeye zarar verdiğini iddia etti (https://www.kibrispostasi.com/c35-KIBRIS_HABERLERI/n495513-dervis-kemal-denizden-kritik-uyari-uluslararasi-alanda-toprakemlak-satislarimiz-buyuk-risk)
· Emlakçılar Birliği Başkanı Hasan Sungur, ülkede “kaçak emlakçı” sorunu olduğunu söyledi, yasal düzenleme gerekliliğine işaret etti.
· Müteahhitler Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, yabancılara alım satımda ipin ucunun kaçtığını söyledi ve yatırım ikliminden faydalanabilmemiz için süratli yasal düzenleme önererek bu yatırım ikliminden toplumun yararlanmadığına dikkati çekti.
· Fikrin ve Hukukun Üstünlüğü Hareketi Başkanı Av. Barış Mamalı "kuzey sahil bölgesi, Karpaz yarımadası ve Mağusa’ya yakın sahil bölgelerine Yahudi kökenli kişilerin ilgisi”ne dikkat çekti.
Benzeri konularda olduğu gibi; resmi düzeyde veri açıklanmamasına rağmen KKTC sahillerinde 20-25 Bin Dönüm arazinin Yahudiler tarafından alındığı, İskele bölgesinde özellikle Ukrayna ve Rusların söz sahibi olmaya başladığı, İranlıların da bu alanda aktör olarak kendilerini hissettirmeye başladıklarını her kes bilmektedir.
Sonuç olarak; gerek iktidar gerekse muhalefet siyaset kurumu sonradan pişmanlık duymamak ve telafisi mümkün olmayan hata yapmamak için aşağıdaki soruların yanıtına ilişkin ivedi olarak net duruş sergilemeleri gerekmektedir:
· Mevcut haliyle yabancılara emlak satışında herhangi bir sakınca görülüyor mu?
· Yabancılara emlak satışından dolayı başta İskele olmak üzere demografik yapının kontrolsüzce farklılaşmasından rahatsız olunuyor mu?
· Özellikle Yahudi kökenli kişilerin satın aldıkları KKTC sahil şeridi Kıbrıs Türkü için tehlike arz edebilir mi?
· Yabancılara kontrolsüz emlak satışı neticesinde KKTC küçük İsrail olabilir mi?
· KKTC’nin devlet olması için gerekli toprak unsurunun mülkiyeti yabancıların eline geçebilir mi?