Birkaç gün önce haberini okudunuz herhalde, bir kişi, kız arkadaşına baktığını iddia ettiği birisinin yüzüne bira şişesiyle vurdu.
Yüzünde bira şişesi kırılan kişi yaralandı…
Bu tür olaylar ülkemizde sıkça yaşanmaya başladı.
Kız arkadaşına baktı diye saldıranlar mı istersiniz, kendisine yan bakıldı diye olay çıkaranlar mı yoksa trafikte uyarıldığına çılgına dönen kahramanlar mı?
Sokakta yürümek bile güvenli değil artık, şiddet her tarafımızı sardı…
Yüzünde bira şişesi kırılan kişi ülkemizde öğrenci olan bir Pakistanlı…
Bira şişesiyle saldıran kişi de Türk… Farklı iki ülkeden iki insan…
Gerçekten de o kıza baktı mı o genç?
Bakışı rahatsız edici miydi, yoksa gayriihtiyari bir bakış mıydı o bakış?
Velev ki o genç, o kıza baktı; ne yani baktı diye o erkek arkadaş o kişiyi öldürmeli midir?
Bakmanın cezası ölüm müdür?
Neden ölümden söz ediyorum? Çünkü bir insanın yüzüne bira şişesi vuran kişi, karşıdakinin bu darbe ile ölebileceğini de düşünebilmelidir.
Bira şişesi kırıldığında çok kötü şeyler olabilirdi, kırılan cam parçaları ölümcül tahribat yapabilirdi…
O kişi beyin sarsıntısı geçirebilirdi, o kişinin gözü ya da gözleri kör olabilirdi, burnundan ya da kulağından parça kopabilirdi.
Neyse ki yalnızca kaşı kesilmiş, dikiş atılmış ama çok daha kötü olabilirdi.
Bir insanın yüzüne bira şişesiyle vurmak nedir ki? Bunu nasıl yapar bir insan?
“Tabii bira şişesi ile vurdu” diyoruz ama daha önce bıçakla saldıran da oldu.
Kafanızı kaldırdığınızda yanınızdan geçen birisine bazen istem dışı da bakarsınız.
Zaten yürürken, önünüzden geçen kişilere bakmaz mısınız?
Askıntı olmadıkça, rahatsız edici boyuta ulaşmadıkça bakmanın ne zararı olabilir ki?
Kız arkadaşına baktı diye cinayet işleyecek duruma gelen bir kişinin psikolojisi normal değildir.
Kıskançlıkmış bunun adı; bana göre kıskançlıktan öte bir şey bu…
Kız arkadaşına birisi bakmayacak, kız arkadaşı başka bir erkekle konuşmayacak, kız arkadaşı kısa etek veya şort giymeyecek, kız arkadaşına bir erkekten telefon veya mesaj gelmeyecek işle/ mesleğiyle ilgili olsa bile, kız arkadaşından ayrılırsa veya eşinden boşanırsa da onu kıskanmaya devam edecek, kendinden sonraki hayatında da o kıza veya kadına rahat vermeyecek, dünyayı zindan edecek…
Biliyorsunuz bu ruh halinde olan kişiler, cinayete varacak kadar şiddeti ileri götürüyor.
Kız arkadaşına baktı diye birisini öldürecek duruma gelen kişi emin olun ki o kıza da şiddet uygulayacaktır…
Kız arkadaşını veya eşini kıskançlık adı altında bu kadar kısıtlayan kişi onu kız arkadaşı veya eşi olarak değil, malı olarak görmekte, kendisini de sahibi sanmaktadır.
Kadına şiddet de işte böyle başlamaktadır, karşısındakini malı gibi görmek ne aşktır ne de sevgi. Dehşete dönüşecek bambaşka bir şeydir.
Çağdaş Avrupa ülkelerinde “kesinlikle yoktur” demiyorum ama böyle şeyler daha az yaşanır, oralarda bakmak, yan bakmak bu kadar sorun değil ama doğuya doğru geldikçe bu lanet sözde kıskançlık çokça görülüyor.
Maalesef memleketimin sokaklarında kızlara, kadınlara öküz gibi bakan, laf atan, askıntı olan kişiler de vardır… Ancak rahatsız edici bakanla, laf atanla, kız arkadaşına baktı diye ölümcül saldırıda bulunan aynı ya da farklı ülkelerden gelse de benzer bir kültürün insanlarıdır maalesef… Rahatsız edici bakanla, o bakanı öldürmek isteyenler adeta birbirlerini çağırmaktadır.
Her suçun yasalarda karşılığı vardır, kişilerin şiddetle hesap kesmesine gerek yoktur.
Kendisine yan baktı diye saldıran, karşısındakini darp eden, bıçaklayan kişiler de var.
“Yan bakmak” nedir acaba? İstemeden birisine yan bakarsak bıçağı midemize yer miyiz? Mümkündür, örnekleri çoktur…
Bilmem hatırlıyor musunuz, geçmişte yanlış anlamdan kaynaklı bu tür olaylar, ciddi sonuçlar doğurmuştu. Mahkeme aşamasında çok büyük bir yanlış anlama olduğu ortaya çıkmış ama olan da olmuştu…
Yan bakınca, yamuk bakınca ne olur yani? İnsansınız yahu? Horoz döğüşü ya koç tokuşması mı yapmalı, buna ne gerek var?
Trafikte hatalı sürüş yapanları sakın ola uyarmaya kalkışmayın, çünkü hem suçlu hem güçlü tavrıyla iner aşağıya sizi darp ederler. Biliyorsunuz bunun da birçok kötü örneği var.
Tek başına size gücünün yetmeyeceğini hissederse, bir otomobilden dört kişi iner sizi bir güzel pataklarlar, başınızı, gözünüzü yararlar, dişlerinizi, burnunuzu kırarlar.
Öte yandan, yol vermediğinizi düşünüp de önünüzü kesip sizi darp edebilirler.
Ülkemizde birçok ülkeden birçok insan var, farklı kültürler, hepsinin değişik alışkanlıkları, gelenekleri, davranış biçimleri var.
Ancak başka bir ülkede yaşadıklarının ve bu ülkenin kurallarına uymaları gerektiğinin farkında değiller adeta. Tüm kötü alışkanlıklarını, huylarını da alıp geliyorlar ve bu ülkede otorite boşluğunu fark edip, buralarda huzur bozuyorlar.
Babalarının çiftliğindeymiş gibi ülkenin altını üstüne getiriyorlar, cezaevi yabancılarla dolu.
Birçok ülkeden insan barındırmanın, kozmopolit olmanın elbette sıkıntıları vardır ama birçok ülkede o ülkenin kurallarına uymamanın ve huzursuzluk çıkarmanın bedeli ağırdır, tolerans yoktur ama biz neyi başardık ki yabancıların huzursuzluk çıkarmasını engelleyeceğiz?