Eğer günlük yazıyorsanız şunu da bilirsiniz: “Konuşurken boşanır ve rahatlarken, yazarken dolar ve tıkanırsınız! Çünkü “yazmak” sadece düşünmek değil, yazdığınızı defatle okuyup tekrar etmenizdir de..
NİTEKİM yazıp yayımlanması için göndereceğiniz yazılarınızı “nasıl oldu” diye son bir kez daha okuduğunuzda, çoğu zaman artık geri dönemeyeceğinizin çaresiz hüsranında “olmadı” dersiniz!.
“HAYAT” gibi! Ne zaman geriye dönüp baksanız artık düzeltilmeleri mümkün olmayan ya Molyer’in komedyaları ya da Shakepeare’in trajedilerindeki göz yaşları ve akan kanlara bulanmış senaryoları yaşarsınız! Birisi ağlatırken, diğeri güldürürken düşündürmekte ama heyhattt! Hayat çoktan gelip geçmiş hatta artık bitmiş! Şöyle ki bir Özcan’ımız vardı dediğimizce..
KENDİSİ ile uzun boylu konuşmuşluğum yakınlığım yoktu ama Lefkoşa’da her hangi bir vesile ile ne zaman karşılaşmış olsak “Ooo Eşref” diyerek elini uzatır çoğu zaman sarılır, hal hatır sorardık birbirimize..
VE Özcanhan da öldü.. Geç de olsa sevgili meslektaşıma Allahtan rahmet dilerim..
***
KANLAR GENE KAYNADI! Tanık olmuşluğum vardır. Hafiften hafiften ağız dalaşmaları ile başlar.. Önceleri fısıltı gibidir çıkan sesler. Sonra gitgide yükselirler.. “Sayın, bayım, lütfen, estağfurullah” derken.. Yerlerini sövmelerle tehditlere bırakırlar birer birer..
KOZLARIN paylaşılması için kavganın zamanı gelmiş taraflar gardlarını almıştır… Eğer girmezse araya “akılla sağduyu,” kaçınılmaz hesaplaşma yaşanacak, kafa kol gövde bacak derken kozlar paylaşılacak ki işte şimdilerde odağına Gazze’yi almış Yahudilerle Araplar öylesi bir kapışmaya tutuşmuşlar… Ama asıl büyük aktörler yine Amerika ile Rusya var artık dahası…
DÜNYA ayakta! “Otursa” ne yazacak? Bir yanda Müslümanlar öte yanda Hristiyanlar! İslam’a karşı Siyonizm’in, Siyonizm’e karşı İslam’ın savaşı! Aslında Gazze’nin yerle yeksan edilirken hâlâ 2. Dünya savaşından beridir onca dalaşa karşın Amerika’nın artık bölgeyi de aşarak dünyaya meydan okuyan gövde gösterimi, savaşımı..
BİR haftayı aşkın süredir ayağa dikilmiş bugüne dek eşini benzerini sadece filmlerde gördüğümüz “Arap-İsrail” çarpışmalarını seyrediyoruz.. İnsanlar, Gazne’liler, atılan bombalar nedeniyle kitleler halinde öldürülenler…
VE NE DİYOR BİDEN? “Yaşasın Siyonizm.. Ben zaten bir siyonistim!”
Bizim zamanımızda da “Karagöz ile Hacivat” vardı. Bir “gölge tiyatrosuydu.” Ayrı ayrı tonlarla bir iki ses çıkarabilen “karagöz oynatıcıları” film perdesi gibi küçük bir çarşafın ardında Karagöz ile Hacivat suretlerini oynatırlar türlü çeşitli şakalar yaparlar izleyenleri güldürürlerdi..
OYUN Hacivat’ın “yar bana bir eğlenceee” diyen sesiyle perdenin önünde suretinin görülmesiyle başlardı.. Bıden’e da eğlence gerekiyordu! Kurduğu sahnede “yar bana bir eğlence medet” diye Arabı ile Yahudiyi” kapıştırdı ki seyri tamam olsun!. Neredeyse kanlı olayla Kudüs’ün Mescidi Aksa’nın kurtuluş savaşlarına evrilecek… Bakarsınız “Haçlı Seferleri” bile başlar! İşte o zaman alın size burnumuzun ucunda bir 3. Dünya savaşı!
***
VE BAZI DOKTORLAR BAZI ECZACILAR: Olay ve haberleri geçen hafta da devam etti! Gitgide kantarın topuzu kaçırılırken “kişilerin hakları” yerlerde süründü yine!
ÇÜNKÜ hakları ve hadleri olmayanlar “yargının” yerine geçerek “yargıç” rolüne sıvandılar hâlâ devamdalar!
EVET olay hem yasa dışı hem de çirkindi.. Ancak bu ülkede bunlar için de “yasalar” ve o yasaları uygulama hakkına sahip “yetkili ve sorumlular” vardır..
Bırakın kararı onlar versinler. Çünkü demokratik düzenlerde düşenin bile eşi dostu, hakkı hukuku vardır. Kaldı ki “ilahi adalete” de inanmak gerek.. Bazen “takdiri ilahiyi” kimse önleyemez. Bir de siz vurmayın!
***
VE GEÇEN HAFTANIN LÂTİFESİ! Sn. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar sanki “yerinde değil” dediler de gocundu mu ne “aklım” dedi “yerinde!”
Bir Cumhurbaşkanı her şeyden önce saygıdeğerdir. Ayni zamanda akıl izan sahibidir.. Ve bu gerçeği kimse paşa keyfi için istismar edemez.. Hatta bizatihi Sn. Cumhurbaşkanının kendileri bile.. “Ne yani artık bu ülkede laflaması yapılacak konu mu kalmadı?
VE tabi ki Sn. Tatar’ın da seçme seçilme hakkına sahip bir yurttaş olarak istediği kadar ve kanunların elverdiğince Cumhurbaşkanlığına adaylığını yeniden koyma hakkı vardır..
Üstelik daha şimdiden icraatları ve topluma kazandırdıklarıyla kaybettirdiklerinin eleştirilerinde bir “Cumhurbaşkanı” oluşu ile temayüz ediyor.. Kırılganlığa da gerek yok alınganlığa da!