Kıbrıs sorununda suçumuz nedir açıklansın

Abone Ol

        Kıbrıs sorununda BM’e suçumuz nedir, Rumların neden haklı olduğu, 3 aylık hukuk dışı oldubitti 186 kararının 695 ay neden uzatıldığı, Türklerin ortaklığının saldırganlarca işgal edilmesini neden onaylayıp Rumların egemenliğine teslim edildiği, saldırgan darbecilerin neden korunup kollandığı, Türklerin yargısız infazla neden cezalandırıldığı açıklanmazsa, eşit egemenliğimiz, garantilerin devamı  kabul edilmedikçe masaya oturmak abesle iştigaldir.

          1963-74 yıllarında ENOSİS için Kıbrıslı Türklere  yapılan katliamları, devletten kovmaları, göçleri, insanlık dışı muameleleri, ezgi cefaları, abluka ambargoları öne çıkarmalı, Akritas-İfestos Türkleri imha planlarını, Kıbrıs ortaklık Cumhuriyetine  yapılan darbeleri, ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ ilanını, Cumhurbaşkanı Makaripos ve CB sarayına Yunan Cuntası-EOKA B birlikteliğinde tanklarla toplarla ağır silahlarla yapılan saldırıları, katliamları, Makarios’un öldürüldüğü ilanını, yerine terörist başı Nikos Sampson’un atandığını, Makarios’un İngilizler tarafından kaçırılmasını, BMGK’de yaptığı tarihi itirafı hem  adaya yasa dışı yirmi bin Yunan askeriyle gemiler dolusu silahla cephanenin sokulduğunu  dünyaya duyurmalı.

          İçeriğinde darbeci saldırgan tarafı yıktığı Cumhuriyetin meşru egemen yönetimi, Cumhuriyetin  diğer ortağı olan Türkleri de cezalı toplum olarak gösterdiği ve yıllardır çözümsüzlüğün başlıca sebebi olan 4 Mart 1964 tarihli BMGK 186 sayılı hukuk dışı oldu bitti siyasi karar iptal edilmediği, Türklerin eşit egemen iki taraftan biri olduğu kabul edilmediği, ENOSİS’ten vaz geçilmediği ve garantilerin devamı kabul edilmediği sürece meselenin çözümü imkansızdır.

         Kıbrıs sorununun 1974’te değil, Aralık 1963’te Rum-Yunan tarafından yaratılıp 11 yıl sürdürüldüğü, sorunun Rumların 1974’te kendi hatalarından savaş, göç dolayısıyla ilk defa kaybettikleri mal-mülkten ibaret olmadığı, Türklerin 3 defa göç ettirildiği, her defasında mallarının tahrip-talan edilip kullanıldığı bir gerçek. Bu dönemlerde Türklerin mallarının iadesini, maddi-manevi tazminatını, ezgi cefalarını, korkularını endişelerini ağzına alan sorgulayan BM, hiçbir dış güç olmadı. En önemlisi katledilen Şehit edilen yüzlerce masum Türk için sesleri çıkmadı, yüzlerce kayıp insanını da arayan soran olmadı. Rum malları birinci konu, içimizden destekçileri çok. 1963’te başlattıkları  Kıbrıs sorununun hem 1974 savaşının suçluları olarak Rumlara mutlak hesabı sorulmalı. Da kim soracak, GK 5’leri, yoksa AB’mi? Bunlar Rum-Yunan’ın gumbarolarıdır, nasıl soracaklar? Hesabı 61 yıldır bize keserler utanmadan.

          Türk ortağın haklarını, var olduğu iddia edilen sözde Cumhuriyetin egemenliğini darbelerle yıkanlara, oldubittilerle hukuk dışı kararla teslim eden BMGK beşlisi,  Kıbrıs Anayasasını en az Rumlar kadar 695 aydır çiğnemektedir. Bu güçlerin çıkarları icabı saldırgan darbecilere suçsuz muamelesi yapıp desteklemesi, öte yandan suçsuz tarafın cezalandırılması saldırganı şımartır azdırır, haklı ayaklarına yatarak çözümden kaçmasına fırsat verirler.

         Suçlu, suçun cezasını almazsa tekrarında sakınca görmez. Hele mükafatlandırılırsa ve onun yerine suçsuz cezalandırılırsa daha da azar. Kıbrıs sorununda BM’nin yaptığı tam da budur. ENOSİS’e kapalı olası anlaşmayı Rumların tekrar bozacağına hiç şüphe yoktur, emsali ortada. Zaten ENOSİS’e kapalı anlaşmayı asla imzalamazlar. Uluslararası anlaşmaları bozamazlar diyor bizdeki güya Federalci  çevreler. Aha Rumlar da bozdu, garantör Yunan da bozdu, Uluslararası Kuruluşlar da bozdu, böyyük böyyük Hukuk Kuruluşları da hep birlikte bal gibi bozdular, hem da dönüp bozmayı da onayladılar. Ne yani 1959- 1960’takiler sokak anlaşmasıydı çullisineydi? Ne yazık ki bu bozguncular, hem darbelerle yıkılan ve işgal edilen sözde Cumhuriyeti, hem de yıkanların işgal yönetimini meşru sayarlar. Bizdeki işbirlikçiler, Türklere yapılan haksızlıkları müstahak görürler, saldırganlara hem O dünya kuruluşlarına tek kelam etmezler. Türklere baskıları-cezaları yerinde bulurlar, dış güçlerin dümen suyunda  gitmeyi barış-çözüm diye yutturmaya çalışırlar, direniş gösterenleri de barış-çözüm düşmanı diye karalarlar.

         Büyük bedeller ödeyerek zor şartlara rağmen var olabilmek için verilen mücadelelere gölge düşürmek, Milli-Manevi değerleri yıpratmak, birlik-beraberliği bozmak için, bizleri haksız cezalandıranlara, bizleri yok etmek için yapmadıklarını bırakmayanlara hizmeti sürdüren kimi yolunu şaşırmışlar, Devletimize-Anavatanımıza tavır koymakta. Kimileri Rum mallarını öne sürüp Rumların avukatlığına soyunmakta ama 3 defa göç ettirilen halkımızın kayıplarını, en önemlisi yitirilen yüzlerce masum kardeşimizin canlarını hiçe saymakta, Rumları alacaklı Türkleri borçlu gösterirler. Geldiğimiz noktada ruhunu, benliğini, Milliyetini, vicdanını yitirmiş bu çevrelerin aramızda Devletimizin ve Anavatanımızın her türlü imkanlarından yararlandıkları halde, Devletine- Vatanına- Anavatanına-Davamıza sıkı sıkıya ilelebet bağlı olanlara, mücadele kahramanlarına, özellikle Şehitlerimize karşı tavır içinde olmaları büyük  haksızlıktır, vefasızlıktır, yoldan çıkmadır. ( SON )

         Yukarıdaki yazıyı 22 Ocak 2022’de yaklaşık 3 yıl önce yazdım. Sanki yeni yazmış gibi, sorun aynen sürüyor, darbecilerin korunması da, masumların haksız cezası da ne yazık ki. Bu kadar aşikar olan, en ufak bir şüphe dahi asla bulunmayan, dünyanın önünde cereyan eden bu Kıbrıs meselesi taaa ilk günden nasıl haksızlıklar yapıldıysa masum Türk tarafına ayni şekilde artarak devam etmektedir maalesef.

         Yahu, Türk-Rum ortaklığında 16 Ağustos 1960’ta (Rumlar değiştirdi 1 Ekim yaptı) kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti daha ilk günden CB Makarios, bu anlaşma ENOSİS’e sıçrama tahtasıdır dedi kendi cemaatine. Bunun için 22 tabur milis gücü kurdu. 3 yılın sonunda Türklerin lehindeki 13 Anayasa Maddesini değiştirmek istedi, kabul edilmeyince saldırıya geçtiler. AKRİTAS Türkleri imha planını 21 Aralık 1963’te devreye koydular, kısa sürede Türklere saldırılar ada geneline yayıldı. Bütün kasaba ve köylerde Rum saldırıları sonucu çatışmalar oldu, Türkler 103 köyden göç etmek zorunda kaldı, Devlette çalışanlar kovuldu, küçük bir coğrafyada ambargolar altında ezilmeye çalışıldı, iş güç yok, para pul yok, seyahat yok, yok da yok. Her tarafta Rum-Yunan saldırılarıyla büyük çatışmalar, savaşlar yaşandı. Anavatan garantör Türkiye her türlü yardımları ve destekleri sayesinde 11 yıl direndik, teslim olmadık.

          15 Temmuz 1974’te Yunan Cuntası-EOKA B birlikte Cumhuriyete ikinci ve büyük darbe yapıldı, ardından da Türkiye meşru müdahale hakkını kullandı vs. Viyana Anlaşmasıyla ada Kuzey Güney ikiye ayrıldı. 1968’de BM nezdinde başlayan görüşmeler savaş sonrasında da sürdü. BM’nin hazırladığı çözüm planlarını Rumlar reddetti, Türkler Kabul etti, Referandum da dahil. Referandumda evet diyen tarafa mükafat hayır diyene ceza verilecek dedi dünyayı idare eden sözü geçen böyyyük ülkeler, ama tam tersi oldu. Hayır diyen Rumları bir hafta sonra AB’ne tam üye aldılar hem de bütün Kıbrıs adına. Türkleri hiç hesaba katmadılar, ortaklığına da önce Rumlar sonra da AB çöreklendi. Baskılar yaptırımlar AB hem BMGK’den peş peşe geldi, hala da gelir.

            Rumlar her sıkıştığında görüşmeleri terk ettiler, kimse bir şey demedi, Referandumda da demediler sadece saygı duyduk dediler. En son 2017’de Montana’da görüşme masasını devirip kaçtılar, gene bir şey diyen olmadı, baskı falan da yok. Baskı ceza Türklere devam. 50 yıl Federasyon görüşüldü sonuç sıfır, yokuşa süren hep Rumlar oldu. Lakin birkaç sene önce Türk tarafı Federasyon devri kapandı dedi ve iki eşit egemen iki devletli çözümü masaya hem BM’ye  taşıdı. Vay efendim sen misin bunu yapan, ekseriyetle de bizim içimizden geldi tepkilerin fazlası güya Federalcilerden. Efendim, dünyada yalnız kalacakmışız, cezalar yağacakmış başımıza, kimse tarafımıza bakmayacakmış, baskı olacak vs. EEEEE be gavolem 61 yıldır bize haksızca reva görülen nedir, bundan ötesi mi vardır? Hemen BM-AB’nin hem Rumların avukatlığına soyundular, ma neler neler.

         Aha bize Cumhuriyet ortaklığından bir şey koklatmaz, azınlık vermeyi kabul eder o da zorunan, görüşmelerden habire kaçar, Rumlar kaçarken onlar için bir şey demezler, 50 yılın sonunda eşitlik haklarımızı talep ettik hemen ateş aldılar, yalnız bizi işbirlikçiler değil ha dünya kuruluşları da. Halbuki yüzde yüz biz bu meselede haklı olduğumuz halde, hem Rumların hem dünya kuruluşlarının hep birlikte yaptıkları haksızlıkları şamar gibi yüzlerine vuracağımız yerde bir birimizi suçlamayı seçtik, bir birimizle çekişmeyi tercih ettik, malum taraf kabullendi bize haksız cezaları hem Rum saldırganların Cumhuriyetin ağası olduğunu.

         Türkiye adadan gitsin silahsız Kıbrıs olsun derlerdi, Rumları da yanlarına alarak yollarda meydanlarda. Bakın şimdi neler oldu, o kavuşmak için yanıp tutuştukları Rumlar ne yapar Güneyde, bütün Emperyallere kucak açtı kara hava deniz üsleri verdi son sürat kurarlar üsleri. Kalkarlar Orta Doğu’yu bombalarlar, Güneydekiler memnun mesut ağızları kulaklarında, bir bakıma güya Garantörleri oldular ona sevinirler, güya Türkiye’den korkarlar. Bol silah yardımı alırlar, askerleri de bir güzel eğitirler yanlarında, polislerini de. Rum başkan, Türkiye gitsin, garantiler kalksın, Kuzeyi  Türklerle birlikte teslim alsın hesaplar ve açıkça da söyler. Çünkü arkasında büyük güçleri sezer. Bizim güya federalciler da gaile çeker kendi kendimizi yok saydırmışık. Hiç demezler, Güneye emperyallerin en güçlü silahlarla, füzelerle uçaklar helikopterler, uçak gemileriyle doluşması anlaşmalara aykırıdır, bizim de söz hakkımız vardır, Hristodulidis’in bunları yapma hakkı yoktur diye. Türkler içinde yoktur, ama Kıbrıs Cumhuriyeti vardır, yaşıyor olabilir mi hiç? Mümkün değil.

            Neye karşıdırlar, EŞİT EGEMENLİĞE, vay be yamayı yeğleyen, emperyallere boyun eğen entel dantel özgürcülere, silahsız Kıbrıs’çılara bakın. Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci olduk diye ateş püsküren AB’ne tek söz etmeyenlere bakın. Dünya suçumuz nedir söylemez, ben derim ki bu bizdeki malum çevreler bilirse söylesinler, Rumların neden haklı olduklarını da, hem 3 aylık 186 sayılı BMGK kararının neden 729 aydan beri (60 yıl 7 ay) uzatıldığını. Hiç duydunuz mu bunlardan, Orta Doğu’da yaşanan bunca katliama soy kırıma karşı herhangi bir tepki, eleştiri?

         Kıbrıs Cumhuriyetine darbeleri sanki Türkler yaptı, her gece Rum Polis karakollarını sanki Türkler bombaladı, Kıbrıs Helen Cumhuriyetini sanki Türkler ilan etti, hem CB Makarios’u öldürdük diyen sanki Türklerdi, yerine de Terörist tetikçiyi atayan sanki Türklerdi. Hadeyin ordan, insanlık düşmanı, çocuk kadın cellatları.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }