Kanlı savaş devam ederken...

Abone Ol

İsrail Filistin savaşı “arkası yarın” türünden bir macera filmine döndü. Üstelik seyri de bedava!

Canınızın istediği, keyfinizin geldiği, kısaca yirmi dört saat diliminin her hangi bir yerinde açın televizyonu, haberlerinden yorumlarından “durun bakalım şimdi ne olacak” tahminlerine varıncaya kadar her bir şeylerini bayıla ayıla izleyin…

Kİ BEN DE de geçen akşam tanklı uçaklı bombalı son sahnesini izlerken, İsrail Gazze’ye girmiş, yorumculara göre düşünüyordu. “Şu tünellere girsem mi girmesem mi?” Bir başka yorumcu da tanklarla savaşın etkin ama zor olduğunu anlatıyordu…                                                                                                                                              

***

KISACA İnsanlık bugüne kadar ne böyle tuhaf bir savaş izledi ne de öyle bir kanlısına tanık oldu!

On binlerce çocuk kitleler halinde ölüm çığlıkları atarken sadece seyreden böyle bir insanlık da tanımadı!

Üstelik bu gaddar ve insanlık dışı savaşın daha ne kadar devam edeceğini bilen de yok! “Öldürmek, yakmak, yıkmak” üzerine kurgulanmış… On binlerle ifade edilen çocuğun öldüğünden söz ediliyor.. Kapatıldıkları cami  yada kiliselerde ağlaya ağlaya ölmüşler!

ÜSTELİK savaşın nedenini izah edebilen de yok.. Tutun ki İsrail 1947 de Filistin’den kovup işgal ettiği topraklarına bu kez de Gazze’yi katmak istiyor. Bazı yorumculara göre daha şimdiden “Filistinlilerin Sina çölüne göç edecekleri yollarının bile kenarlarına dizi dizi beyaz bayracıklar dikmişler. Göç ederlerken yollarını kaybetmesinler Çöle giden yolu rahat takip etsinler diye!

***

HER HALDE İkinci dünya savaşından beridir insanlık ne Kore’de ne Vietnam’da ne Afganistan’da ne böyle bir savaşa tanık oldu ne böyle bir kıyıma!

Yeri geldi yazayım: Vakti zamanında “en iyi Türk ölü Türktür” sloganı ile EOKA da  öylesi bir jenosit  harekete kalkıştı ama Barış Harekâtı ile önüne set çekildi.

BUNA karşın Sandallar Muratağa, köylerindeki mezalimiyle soykırımı hiç unutulmadı. Hatta tarihe kazındı ki şimdilerde Güney’deki Rum’un bu soykırımı nasıl hatırladığını, pişmanlık duyuyor mu doğrusu tam tamına bilemiyorum!

Oysa tarihe kaydı da düştü: “Türk analarını kucaklarındaki yeni doğmuş çocukları ile kurşunladılar toplu mezarlara öyle gömdülerdi!                                                                                                                                 

***

(BU FACİAYI HATILADIÇA sızlanırım. Çünkü bir yıl önce Atlılar köyünde öğretmenlik yapıyordum. Birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar 30 öğrencim vardı. Bazen gazetelerde bu öğrencilerin toplu halde çekilmiş fotoğrafları yayımlanır ya.. Onları ben çekmiş çoğaltarak öğrencilerime dağıtmıştım. Pırıl pırıl öğrencilerdi. Üçünü mezun etmiştim.. sonra Mağusa’ya atanmıştım..  Felaket dediğimiz soykırım bir yıl sonra yaşandı. Yıllarca o köye uğramadım çünkü dinmek bilmez bir sızıyla ağlar, ağlayarak kaçardım...   

O kıyıma bile insan olanın dayanamadığı gerçeklerde konuşuyoruz izliyoruz Gazze’deki kıyımı.. Binlercesi ile insanın öldürüldüğü çocukların ölümlere terk edildikleri Gazze’de!

VE BEDDUAMDIR:  Bu soykırımı Yahudi gerçekleştiriyor.. Allah’ın laneti üzerlerine olsun. Ateşlerde yansınlar, bin beterine uğrasınlar inşallah!                                                                                                         

***

BUGÜN 10 KASIM’dır.

Büyük Atatürk’ün ölüm yıldönümüdür.

Türklük dünyasının Ata’sı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk böylesi bir Kasım sabahı saat 10’u 5 geçe Dolmabahçe sarayının odasındaki hasta yatağında hayata gözlerini yumduydu..

HAYIR!. Tüm Türk milletinin kalbinde, beyninde yer etmişliğiyle ve vazgeçilmez kabulde “Atatürk ölmedi” diyoruz.

Çünkü insanlar kalplerde yaşatıldıkça yaşarlar. Ki Atatürk Türk milletinin kalbinde yaşamaktadır.            

***

BUGÜN yetişmekte olan gençlerin Atatürk’ü nasıl tanıdıklarını bilemiyorum. Bildiğim kadarıyla ders kitaplarında öğrenmeleri gerekenden öte bilgilerinin olmadığıdır.

OYSA “asker Atatürk” ten “devrimci Atatürk’e evrilen o büyük insan, Türkiye Cumhuriyetini kurarken “Osmanlı İmparatorluğunun” son halkasını da kopartıyor ve yerine belki başka bir  Türk büyüğünün asla başaramayacağı bir devrimle  “Demokratik Türkiye”nin  temellerini atıyordu..  

DEVLET kademelerindeki dine dayalı kanunları değiştiriyor “Laik Devletin” kanun ve kurallarını ikame ediyordu. Dolayısıyla Padişahlığı ilga ediyor yerine “halk” anlamına gelen Cumhur’un “Cumhuriyetini yerleştiriyordu..   

Resmen bir “yönetim devrimi” gerçekleştiriyordu.  Milyonlarca insanın asırlar boyu süregelen bu yönetsel yapılanmasını bir “Devlet rejimi” olarak  bu kez Türkiye’ye giydiriyordu…

ATATÜRK’ü bir kez daha saygı ile anıyor “Allah’ın rahmeti üzerinde olsun” diyorum.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }