Söz konusu şirketin 2001'de kurulduğunu ve inşaatın tamamlanmasının ardından 2002'de Kültür ve Turizm Bakanlığı'na müracaatla 4 yıldızlı otel işletme ruhsatı alındığını söyleyen Bozkurt, kredi aldığı Kalkınma Bankası ve Kültür Bakanlığı'nın otelin yapı ve denetim kontrollerini yaptığını anlattı.
DAÜ raporu “kolonlar nevürsüz” dedi, avukat aksini iddia etti
Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) İnşaat Mühendisliği bölümünün hazırladığı 16 Şubat tarihli Adıyaman Grand Isias Otel Ön İnceleme Raporu’na göre, enkaz alanında yapılan incelemede kırılan iki kolon donatılarının nervürsüz olduğu ve bundan dolayı betonun kolaylıkla sıyrıldığı tespit edilmişti.
Ancak Bozkurt’un avukatı itiraz dilekçesinde, 1995'te başlayan inşaatta 2000'de çıkan deprem yönetmeliğinden de önce nervürlü demir (burgulu demirler) kullanıldığını iddia etti.
Dere çakılı kullanılan inşaatta kaliteli malzeme kullanılmış
DAÜ raporunda, enkazda incelenen beton kalitesinin bariz şekilde düşük olduğu, ayrıca çakıl ve kum olarak dere çakılı ve kumu kullanıldığı da tespit edilmişti. Yine raporun tam tersine tüm güvenlik önemlerinin alındığı iddia edilen dilekçede ise, “Söz konusu yapıyı yaparken müvekkilimce hiçbir şekilde masraf kaçınılmadığı, tüm güvenlik önlemlerinin alındığı, deprem yönetmeliğinde belirtilen tedbirlerin üstünde önlemler alındığı, kaliteli malzeme kullanıldığı açıkça görülmektedir” denildi.
Rapora rağmen, “Kaçak kat ve kolon kesme yok” denildi
DAÜ raporunda, temeli ve kolonları beş kata göre tasarlanan inşaatta kat artırımı yapıldığı ve binanın en düşük depremlerde dahi yıkılacağı belirtilmişti. Ancak Belediye ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü kayıtlarına göre, herhangi bir kaçak katın olmadığı iddia edilen dilekçede, “Dosyaya sunulan fotoğraflar, MOBESE kayıtları, Adıyaman Belediyesi’nden alınan ruhsat, yapı kullanma belgeleri, yapı denetim raporları, deprem yönetmeliğine uygun şekilde yapılan inceleme ve raporlar incelendiğinde herhangi bir kolon kesme, kalitesiz malzeme kullanımı söz konusu değildir” ifadeleri kullanıldı.
“Otel depremde yıkılmadı, yan binaların baskısına dayanamadı”
Otelin herhangi bir şekilde deprem sırasında yıkılmadığı ve yan tarafta bulunan binaların otelin üzerine devrildiği için yıkım olduğu da öne sürüldü. Dilekçede, batı bitişik kısmında bulunan Sadık Gürsoy İş Merkezi, Halil Gürsoy İş Merkezi ile altında simit sarayının da olduğu iki apartmanın “domino etkisi” yaratarak otelin üzerine doğru yıkıldığı ve otelin bu baskıya dayanamayarak “çekiçleme etkisi” sebebiyle yıkıldığı iddia edildi.
İddiaya dayanak olarak deprem sırasında otelde olan bir valenin de tanık olacağı söylenirken, Bozkurt ve diğer tutuklu şirket ortaklarının herhangi bir kusur ve ihmallerinin olmadığı öne sürüldü.
“Efe Bozkurt şirketle pek ilgilenmez, kendi istekleriyle teslim oldular”
Ahmet Bozkurt ile diğer şirket ortakları olan eşi ve çocuklarının kusurlu olmadığı ve suç işlemediği, 2019'da şirkette hisse sahibi olan Efe Bozkurt’un otel işleri ile pek ilgilenmediği, Mehmet Fatih Bozkurt’un ise her ne kadar şirkette hisse sahibi olarak görünse de otelin işletilmesi ve diğer hususlarla sadece Ahmet Bozkurt’un ilgilendiği öne sürüldü. Dilekçede, üç şüphelinin kendi istek ve iradeleriyle kolluk kuvvetlerine teslim olduğu iddia edildi.
“İşler devam etmiyor, aile mağdur, tutuklama hukuka aykırı”
Dilekçede ayrıca, Boztaşıt Motorlu Araçlar Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin de yetkilisi olan Mehmet Fatih Bozkurt’un tutuklu olmasından dolayı şirket işlerinin devamı ve ailenin geçimi noktasında mağdur olunduğu, şirket çalışanlarının maaşları ile işlerin devamı noktasında sıkıntı yaşandığı ifade edildi.
AİHM içtihatlarına göre tutuklamanın en son tedbir olduğu öne sürülerek, adli kontrol kararı verilmeden verilen tutuklama kararının hukuka aykırılık teşkil ettiği iddia edildi.
Tüm deliller toplanmış: Sosyal medya baskısıyla tutuklandılar, hakkaniyet yok
Kaçma şüphesi bulunmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve delilleri karartma şüphesi olmadığı öne sürülen dilekçede, şöyle denildi:
“Tüm deliller toplanmıştır. Siyasi saiklerle, sosyal medya baskısı ile verilen bu tutuklama kararı hukuka ve hakkaniyete aykırıdır. Şüphelilerin tutuklu kalması aşırı bir tedbirdir. Ölçülük ilkesine aykırıdır. Şüphelilerin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına karar verilmesi, mahkeme aksi kanaat ve düşüncede ise adli kontrol hükümlerinin uygulanması veya belirlenecek nakdi kefalet karşılığında serbest bırakılmalarına karar verilmesi arz ve talep olunur.”