Kıbrıs

İsias davası duruşmasında İçişleri Bakanı Oğuz, tanık kürsüsünde ifade verdi

Abone Ol

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davası duruşmasında sürüyor.

İçişleri Bakanı Dursun Oğuz, tanık kürsüsünde ifade verdi.

Oğuz, ifadesinde 6 Şubat depreminde KKTC hükümeti olarak alarma geçtiklerini kaydederek, “Bu felaket bir katliamdır. Bu suçtur. Savunulacak hiçbir yanları yok… KKTC olarak bu dava milli davaya dönüştü, sanıkların “olası kastla” yargılanmasını istiyoruz. Ben buradan çıkacak sonucun aileler açısından adalet olacağını ümit ediyorum. Sanıkların dünkü konuşmaları açıkça yalan… Külliyen yalan… Yüce Türk adaleti en doğru kararı verecektir” dedi.

Oğuz’un ifadesinin tamamı şu şekilde:

“6 Şubat depreminde KKTC hükümeti olarak alarma geçtik. Devletimizin imkanlarıyla ailelerle, arama-kurtarma ve sağlık ekipleri Adıyaman’a gönderildi. Ben ikinci gün uçakla 7 Şubat’ta Adıyaman’a gittim. Ben bir siyasi olarak değil, sivil savunmacı olarak kendimi eğitimli biri olarak görüyorum. 1996-2009 yılına kadar sivil savunmacı olarak görev yaptım. Hem Türkiye’de hem de ABD’de deprem ve arama-kurtarma eğitimlerine katıldım. Depremde kendimizi yetişmiş bir birey olarak Adıyaman’a geldim. Binaya ulaştığımız zaman bina diye bir şey yoktu, kum yığını vardı… Arama kurtarma teknikleri var. Depremde ilk 72 saat çok önemli… Enkazda yaşam boşluğu yoktu. Yandaki parçalı kırıklı binada kolon ve kiriş alanlarında yaşam boşlukları vardı ama bizim binamız kum yığınıydı. Yani dün maş sahibinin yaptığı söylemlerin doğru olmadığını görüyoruz. Depremde teknik bilgi ve bilimsel anlamda yıkım olduğunda binanın kaldırış gücü ve dayanıklılık açısından hiçbir şey yoktu. Son cenazemizi çıkarana kadar enkazın başından ayrılmadık. Enkazla ilgili yaşam boşluğu yoktu. Yaşama şansı yoktu. Anıl adında bir rehber çıktı ama o bir mucizeydi… Mal sahibi savcılığa sunmuş olduğumuz fotoğraflara bakarsa helallik istemek zorunda kalacak. Biz ikinci ve üçüncü günün sabahı 4 ekiple enkazda çalışma yaptık. Kenarlarda önce rehberler çıkmıştı. Çoğu uykudan çıkmıştı. Enkazdan hep yataklarında çıkmıştı. Orta yerlerde ise kumlu bir şekilde çıkarıldı. Tüm ekip profesyoneldi. Kepçeyi kullanan insanlar bile her an altından bir cenaze çıkabilir şeklinde düşünerek hareket ediyordu.  Çünkü vücut bütünlüğünü korumak istiyorduk. Aileler kovalarla kum taşıyordu… O insanların mücadelesi inanılmazdı… Son güne kadar bunlar yaşandı. Organizasyon anlamında biz KKTC olarak çok iyi bir çalışma gerçekleştirdik. Yanımızda hakim de getirdik. Şu bir gerçek ki enkazın savunulacak hiçbir yanı yok. Bu bina değil, zaten otel olarak inşa edilmemiş. Bir direnç yoktu. Kolon ve plakalar arasında boşluk yoktu. Birbirine yapışan plakalar vardı… Daha sonra cepheden giremeyince yan taraftan toprağın zemininden giriş sağladık. Bu bir kurtarma yöntemi… Bloktan yapılan bir bina… Olduğu gibi kum… yaşam boşluğu yoktu.  Demir kalınlıklarıyla ilgili de araştırmalar yaptık. En üstten plaka için vinç çağırdık ama en üstteki plakayı vinçle tutturduğumuzda üzerinde tutacak beton yoktu… Kum… O binada insan olmasa direk kapatılırdı. Bu felaket bir katliamdır. Bu suçtur. Savunulacak hiçbir yanları yok… KKTC olarak bu dava milli davaya dönüştü, sanıkların “olası kastla” yargılanmasını istiyoruz.

Ben buradan çıkacak sonucun aileler açısından adalet olacağını ümit ediyorum. Sanıkların dünkü konuşmaları açıkça yalan…. Külliyen yalan… Yüce Türk adaleti en doğru kararı verecektir.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }