İş insanı Gürcafer’in deneyimlediği devlet acizliği ve patronaj sistemi!

Abone Ol

   KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, nevi şahsına münhasır duruşu ile hem sağ hem de sol kesimlerin takdirini kazanan bir kişiliktir.
   Analiz yeteneğine sahip olan Gürcafer, kendi akıl terazisinden geçmeyen konularda ideolojik yakınlığı olan partisiyle dahi zaman zaman arası açılmıştır. Dolayısıyla, hiçbir şekilde sahibinin sesi olmayan Gürcafer’in görüş ve önerilerine itibar edilmesi gerektiğine inanıyorum.
   KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, 2013-2014 tarihlerinde oluşan yatırım iklimi sonrası, kişinin evini, müteahhittin parasını aldığını devletin ise parasını alamadığını söylemiştir. Gürcafer, devletin alamadığı rakamın 30-40 milyar TL olduğunun da altını çizmiştir.
   Gürcafer’in açıklamasını KKTC demokrasisi ve ekonomisi açısından irdelemeden önce KKTC devlet yönetiminin neden omurgasız olduğuna ilişkin değerlendirmede bulunmak istiyorum.
   Amiyane tabirle Kralın çıplak olduğunu herkes bilmektedir. Bu gerçeği devlet ve hükümet mercileri de çok iyi bildikleri halde zaman zaman irade sahibiymiş gibi sarhoşluğa kapılmaktadırlar. Hâlbuki ki, kritik karalarda her türlü aklımızı, fikrimizi ve irademizi emanet etmiş durumda olduğumuzu, siyasi partilerde dahi demokrasiyi askıya aldığımızı, tembihli demokrasi dönemine geçtiğimizi, bir mevkiye ve/veya statüye sahip olmak için milli iradenin gerçek sahibi millet yerine belirli odaklardan icazet aldığımızı kargalar dahi bilmektedir ve halimize gülmektedir.
   KKTC siyaset kurumunun içinde bulunduğu omurgasızlığın temel nedeni hiç kuşkusuz kendi ayakları üzerinde duramaması, acizliği ve muhtaç durumda olmasıdır.
   KKTC siyaseti açısından en büyük açmaz, kendi ayakları üzerinde durma ve acizlikte kurtulma imkân ve fırsatları varken bunlara başvurmaya maalesef cüret edememesidir. Bunun ise en bariz nedeni patronaj siteminin esareti altına girmesidir.
   İstatistik Kurumuna göre 2022 GSMH’si 74 Milyar TL olarak gerçekleşmiştir.

   Hatırlanacağı gibi; Maliye Bakanı Alişan Şan, KKTC’nin 2023 bütçesinde 35 milyar 850 milyon TL gider, 32 milyar 800 milyon TL gelir ve 3 milyar 50 milyon TL bütçe açığı öngörüldüğünü açıklamıştı. Bilahare ise ek bütçe hazırlanarak 4 milyar 450 milyon TL eklenmiş ve 2023 Mali Yılı Bütçesi toplamda 40 milyar 310 milyon TL olarak öngörülmüştür.
   KTTO Başkanı Turgay Deniz’in açıklamasına göre; KKTC’de kayıt dışı ekonomi oranı yüzde 80’e ulaşmıştır.
   KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer’in, 2013-2014 tarihlerinde oluşan yatırım ikliminin sonucu devletin almadığı veya alamadığı 30-40 milyar TL gerçeğine dönersek, KKTC’nin kendi ayakları üzerinde durması için imkan ve fırsat olduğu ortaya çıkmaktadır.
   Tahsil edilemeyen 30-40 milyar TL yanında yıllardır emlak satışlarında gerçek fiyatın gösterilmediğinden devletin vergi kayıplarına uğradığı ve yüze 80’lik kayıt dışı ekonomi düşünüldüğünde; KKTC devlet yöneticilerinin potansiyel olarak cari açıklar yanında her türlü altyapı için avuç açmadan kaynak yaratabileceği anlaşılmaktadır.
   KKTC devlet ve hükümet mercilerinin kendi ayakları üzerinde durma, aciz ve muhtaç olmaktan kurtulma imkanları varken bu kaynaklara başvuramamalarının temel nedeni hiş kuşkusuz daha önce de bahsettiğim gibi patronaj sisteminin esiri haline gelmeleridir.
   Patronaj siteminde kurulan siyaset-yönetim ve çıkar ilişkileri ağı siyaseti maalesef çıkar gruplarının emrine koymakta, çıkan yasaların çoğu milletin değil çıkar gruplarının ihtiyaçlarını karşılamakta, siyasetin finansmanı gibi bazı ilişkilerden dolayı çıkar gruplarına başta af olmak üzere çeşitli imtiyazlar verilmekte ve hatta çıkar gruplarının veto ettiği müdür, müsteşar ve hatta bakanlar görevden alınmakta ve onların talebine göre atamalar yapılmaktadır.
   CTP Genel Başkanı Tufan Erhurman, sokakta eylem başlatacakları iddiasıyla geçtiğimiz hafta yaptığı basın toplantısında; “Türkiye ile doğru zeminde, iyi ilişkiler içerisinde olmak gerektiğini düşünüyoruz ve bunu da sadece söylemekle yetinmiyoruz, hareketlerimizle de bunu ortaya koyuyoruz” şeklinde iddiada bulundu. Ancak, her ne kadar bizleri balık hafızalı görseler dahi bunların laftan ibaret olduğuna ve CTP’nin hükümette bulunduğu dönemlerde patronaj sitemine ne denli tabi olduğuna maalesef yaşayarak tanık olduk.
   Patronaj kavramına yabancı olanlar için daha açıklayıcı bilgi vermeyi yararlı görüyorum.
   Patronaj, başkalarına yardım etmek ve onları korumak için nüfuzunu, sosyal konumunu veya başka bir niteliğini kullananlar ile bu şekilde yardım edip korudukları arasındaki ilişkiler kompleksidir. Patronaj, seçim sonucunda iktidar olan siyasi partinin genellikle üst düzey bürokratik görev yapan kişileri görevden alıp yerlerine kendi görüşlerinde ve kendilerine daha yakın olan kişileri liyakat ilkesini önemsemeden atamalarına verilen isimdir.
   Patronaj beklentisi olan birey, karşısındaki söylev sahibi kimseden kendisine birtakım tüketim metaları ve çeşitli imkânlar sağlanacağını, iradenin hasımlarını maruz bırakacağı engellemelerden muaf tutulacağını duymak ister. Bu duyduklarını -çoğunlukla tutulmasa bile- birer söz olarak kabul eder ve yanılsama örüntülerine eklenen patronaj ilişkileri eşliğinde, karşısındaki iradeye siyasi desteğini teslim eder. Verdiği destek sayesinde, kendi öz gücüyle edinemediği çeşitli olanaklara erişeceğini ve aynı zamanda elindekileri koruyacağını umar.
  

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }