İnsanlar kötünün iyisini arar oldu ama onu da bulamıyor…

Abone Ol

 Zaman zaman KKTC’nin neden “sosyal devlet olamadığı” sorulur.

 Ya da “Bir türlü sosyal devlet olamadık” diye yakınılır.

 Sosyal devlet mi? Bu ülke için böyle bir şeyi beklemek gerçekten saflık olur.

 Özet olarak sosyal devlet; devletin ekonomik ve toplumsal yönden yurttaşlarının tümüyle ilgilenmesi, onların yaşam düzeyini, sosyal güvenliğini ve bunun gibi konularda gereken önlemleri alması, fırsat eşitliğinin hâkim olması demektir…

  Sosyal devlet, insan odaklı bir sistemdir…

  Öyle ülkelerde insan önemlidir, her şey insanların daha rahat yaşayabilmesi içindir.

  Her yıl dünyanın en mutlu ülkeleri seçilir, işte ilk sıralarda yer alan ülkeler, insan odaklı sisteme sahip olan ülkelerdir.

  KKTC ise insan odaklı değil…

  Buralarda insanı canından bezdiren bir sistem işliyor.

  İnsanı insanlığından soğutuyorlar.

  Her gün ama her gün inanları mağdur edecek bir şeyle, bir sorunla, bir olayla, bir sözde icraatla karşı karşıya kalıyorsunuz.

  Ne sosyal ne de ekonomik yönden huzur bulabiliyorsunuz.

  Hem direkt ölümle burun burunasınız (mesela trafikte) bu ülkede hem de yavaş yavaş ölmenize neden olan birçok etken var, gerek çevresel gerek gıdayla gerek ekonomik zorluklarla gerek eşitsizlikle gerekse yoğun stresle…

  20 Temmuz kutlanmaya hazırlanırken akaryakıta zam yapılıyor, törenlerde konuşmalar yapılıp uluslararası camiaya Kıbrıslı Türkleri görmesi çağrısında bulunurken çat diye elektrikler kesiliyor.

  Üç gündür bitmeyen bir elektrik kesintisi, çıldırmamak elde değil.

  Törenler devam ederken Haspolat’taki çöplük yeniden yanmaya başlıyor, yine başkentin bir bölümü dumanlar altında kalıyor.

  Yine ülkenin dört bir tarafında trafik kazaları oluyor, gencecik insanlarımız ölüyor.

  Yine genç sayılabilecek yaşta bir kardeşimizin ani ölüm haberi geliyor.

  Yine ilaç bulamadığı için isyanlarda olan insanların mesajlarını görüyoruz sosyal medyada.

  Bir gün önce bir sendika eylem düzenliyor, Çağlayan Çocuk Yuvası’nda personel eksikliğinden dolayı ciddi sorunlar yaşandığı için.

  İçindeki çocuk sayısı artarken ve hayati bir önemi varken önemsenmiyor devletin çocuk yuvası.

  Bir gün önce Yaşlı Hakları ve Ruh Sağlığı Derneği, gelecek hafta eylem düzenleyeceğini açıklıyor.

  Neden mi? Çünkü bakımevlerinde yer kalmamış, bir yaşlıyı bakımevine almak için başka bir yaşlının ölmesi gerekiyormuş. Hale bakar mısınız?

  Bakımevlerinde yer kalmadığı ve bir yere yerleştirilemediği için yaşlılar hastanede bekletiliyormuş.

   Kimsesi olmayan ve yoksul maaşı alan yaşlıların, aldığı bu maaşlar düşük olduğu için özel bakımevlerinde bulunanlar sorun yaşıyor, bu paralar masrafını karşılamıyormuş.

   Özel bakımevleri de yüksek girdiler ve bazı yasal sorunlar nedeniyle bu işi bırakmak istiyormuş.

  Üniversite gençlerinin burslarının miktarı düşük, olan da döviz karşısında eriyor, zaten geç de ödeniyor.

   Bu devlet kimseyi memnun etmiyor ama “Hiç olmazsa yaşlısına, kimsesiz çocuğuna, dar gelirli üniversitelisine baksın” diyorsunuz, o da olmuyor. 

  Ne kamusal sağlık hizmetlerinden ne de kamusal eğitim hizmetlerinden düzgün yararlanabiliyor insanlar… Hem biz eziyet, hep bir eziyet…

  İnsanın devletine yönelik aidiyet duygusunu köreltiyorlar.

  İnsanlar “Lanet olsun” deyip ülkesini terk ediyor, başka diyarlara göçüyor.

  Yurt dışında eğitim gören gençler ülkesine geri gelmek istemiyor.

  Yani diyeceğim o ki; asli görevi olan birçok işi, çok daha kolay işleri beceremeyenler, ülkeye sosyal devlet düzeni mi getirecek?

  İnsanlar kötünün iyisini arar oldu ama onu da bulamıyor.

  Önemli günlerde coşabilir, konuşurken güzel tablolar çizebilirsiniz ama sözler ile gerçek hayat bu kadar birbirinden farklı olunca, çelişince ne yarar ki?  

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }