Bir öğretmen sendikamız, fiziksel eylemler için halka hazır olma çağrısı yaptı. Hayırdır, 61 yıldır Kıbrıs Cumhuriyeti ortaklığımızı silah zoruyla gasp eden ve halen işgalinde tutan Rum komşularımıza karşı, hem bu işgali onaylayıp ortaklığımızı saldırgan darbecilere hediye eden BMGK’ne karşı ve de Kıbrıs Cumhuriyeti adına işgalcileri tek taraflı olarak haksızca tüm Kıbrıs olarak üyeliğe alan AB’ne karşı bu güne kadar doğru dürüst yapılamayan eylemin alasını yapmak için midir bu çağrı? Yoksa, okullarımızda genel grevin yanı sıra kaba kuvvetle birlikte her tarafı darmaduman etmek için midir?
Açıklamalara bakılırsa ikincisi içindir, zaten bunlar her yıl yaşanan olaylar, rutin hale gelen eylemler. Sebep olarak, öğrencilerin konteyner yapılarda ders görmeleri, öğretmen eksiklikleri, geçmişte grevlere katılanlara haliyle maaşlarında yapılan kesintilerin geri verilmemesi. Öğretmen eksikliğine bir şey diyeceğim yok. Lakin, öğrencilerimizin belli süreliğine konteyner yapılarda eğitim görmeleri zaruri olduğundan biraz katlanmaları gayet doğaldır.
Devletimizin bütçesi malum, Anavatanımızın yardımları olmasaydı ne bu gün hayatta olurduk ne konteyner sınıflarımız olurdu, ne saraylarımız konaklarımız, ne hava alanımız, ne yollarımız, ne otellerimiz, ne restoranlarımız, ne de dünya turlarımız. Evet, geçen yıl korkunç bir deprem felaketi oldu, hayattan ayrılanlara Tanrıdan rahmet dilerim, lakin hayat devam ediyor, yaralar yavaş yavaş sarılıyor. Yeni binalar kısa sürede yeterince yapılamıyorsa buna isyan edip kazan kaldırmanın alemi yoktur. Dere her zaman kütük getirmez, iyi günler de olur kötü günler de. Her zaman iyi gün olması mümkün değil. O yüzden, çocuklarımız varlığı da yokluğu da bilmek durumunda. Bolluğu da görecek kıtlığı da, aksi halde bolluğun kıymetini bilmez. Vitrin çocuğu yetiştirmek değil marifet.
Bizim nesillerin geçmişte neler çektiğini kaç defa yazdım, mide bulandıracak derecede kötü günler yaşadık. Niçin, gelecek nesiller böyle yaşamasın, iyi yaşasın, güven içinde yaşasın, başı dik alnı açık yaşasın diye. Geçmişte böyle konteynerler olsaydı biz saray zannedecektik. Hepimiz çocuklarımızın iyi güzel yaşamasını elbet isteriz amma zamana zemine uymak lazım, zamanın ne getireceği belli değil, saniyenin getirdiğini yıl getirmez derler. Bakınız yanı başımızda yaşanan savaşlarda o insanların, Filistinlilerin Lübnanlıların diğerlerin, çocukların kadınların gençlerin yaşlıların çektiklerine uğradıkları zulme, füzelerle yok edilişlerine, bir damla suya hasret oluşlarına. Geçmişte biz de ortağımızdan komşumuzdan ayni şekilde saldırılara katliamlara uğradık, direndik yılmadık ve başardık. Filistin halkı da direniyor dünyanın en güçlü devletlerine karşı yapa yalnız, başka türlü ne haklarını elde edebilirler ne insanca yaşama kavuşabilirler, haritadan silinip giderler.
Bizim iki Öğretmen sendikalarımız komşuyla haşır neşir, siyasetle de uğraşır yanlış yolda, komşuyla birlikte kol kola ayni yolda. Her eylem sonrasında huy ettiler soluğu Anavatanımızın Elçiliği önünde alırlar. Protesto ederler, açıklama yaparlar, Rumların dış güçlerin ekmeğine bal sürerler. Okullarda Devlete yönetime Anavatana dil uzatırlar, öğrencilere böyle örnek olurlar maalesef. Rumlarla ortak eğitimi hem kıytırık Federasyonu savunurlar, Devlet politikamıza karşı çıkarlar, Ulusal Davamıza ters düşerler, Rumların ENOSİS emellerini umursamazlar ama bizim Var Oluş Mücadele Tarihimizin okutulmasına karşı çıkarlar. Fiziki eylemleri kolay gelsin!
Cumhurbaşkanımız Sn Tatar BM toplantıları sırasında New York’ta GS bay Guterres ile görüşme yapmadan önce bizim buradaki malum sendika örgüt parti vs güçler aldıkları komut gereği eylem yapıp iki eşit egemen devletli çözüme karşı oldukları ve Federasyonu desteklediklerine dair açıklama yaptılar, arkadan hançerlemeyi sürdürdüler.
Meclis Başkanımızın seçimi tamamen fiyaskodur rezalettir, ne dense azdır, buraya kadar tamam. UBP’nin parçalanmış hali yürekler acısı, parti olarak affedilecek yanı yoktur o ayrı, bir kenara yazalım. Ama, Mecliste Başkan seçimi için toplantı yapıldı. UBP’de çoğunluk başkan seçilsin diye çabaladı, birkaç vekil oyun bozanlık yaptı, engelledi. Ama, Ana Muhalefet Meclise Başkanı seçmek için değil seçtirmemek için gitti. Bu şu demektir, Meclisimiz bu sayede başkansız kalsın, Meclis açılmasın kapalı kalsın, öyle mi, öyle. O halde herkes bu ince çizgiyi iyi bellesin. Sorumlu sadece UBP değil anlayacağınız.
Geçen gün sınırda ‘ Hakların Korunması İnsiyatifi ‘ adına Ekonomik Örgütlerimiz bir eylem gerçekleştirdi. Eyleme sol kesimden ne bir parti ne de örgüt katılmadığı dikkatlerden kaçmadı. Niye katılsınlar ki, onlar zaten ekonomik örgütlerin karşısında, Rumların yanında.
İşgal altında olan Kıbrıs ortaklık Cumhuriyetinin başkanı Hristodulidis efendi yabancı askerleri hem yabancı garantörleri ülkede istemezmiş. Ama ABD, Fransa, İngiltere ve diğerlerinin askerleri hem bütün askeri silahlarıyla belki de atomlarıyla adaya çöreklenmelerine bir şey demiyor hatta gurur bile duyuyor, birlikte tatbikatlar yapıyor, itibarının arttığını sanıyor.
Yunanistan Dışişleri Bakanı sayın Yerapetridis, iki devletli çözüm mümkün değil, Hukuk dışıdır dedi. A efendi, 1960’ta Türklerle Rumların eşit ortaklığında imzalarıyla kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin 61 yıldan beri ortaklardan birisi olan Rumların işgali altında tek taraflı egemenliği altında olması Hukuk dışı değil midir? BM kayıtlarında Rumlardan oluşan bir Cumhuriyet kaydı var mıdır? Kıbrıs Cumhuriyetine Rumlar tarafından ENOSİS amaçlı birincisi 21 Aralık 1963’te yapılan, ikincisi ise Rumlar ve Yunan Cuntası işbirliğinde 15 Temmuz 1974’te yapılan askeri darbeler Hukuk dışı değil midir? Hani Cumhurbaşkanı Makarios’un öldürüldüğü, yerine de terörist başı Nikos Sampson’un atandığı, Kıbrıs Cumhuriyetinin yıkıldığı ve yerine ‘ Kıbrıs Helen Cumhuriyetinin ‘ kurulduğu açıklamalarının dünya basınında ve ekranlarında dünyaya ilan edilen eylemler HUKUK DIŞI değil midir bay bakan? Bunlar unutuldu mu sanıyorsunuz, yoksa dünyayı aptal yerine mi koyuyorsunuz? Hangi Hukuktan söz ediyorsunuz?