Bakınız tam 50 yıl önce ayni gün bu gün bizzat yaşadıklarımı anlatayım da, Türkiye Garantisinin Kıbrıs Türk Halkı için ne denli hayat mebat meselesi olduğunu ve değişmelidir dediğiniz Garantilerin yerini, başka formüllerin asla tutamayacağını anlayasınız.
19 Temmuz 1974 günlerden Cuma (Bu gün de günlerden Cuma) yani tam 50 yıl önce. Gazi Mağusa Sakarya Türk bölgesinde idim. Burada ikamet ediyordum, 4 yaşında kızım 8 aylık oğlum vardı. Evimiz Sakarya Kuzey Batısında kenarda ve Lefkoşa Ana yoluna taraftı 100 metre mesafedeydi. EOKA-Yunan Cuntasının 15 Temmuz 1974’te Kıbrıs Cumhuriyetine! Karşı yaptığı kanlı darbe dolayısıyla Türkler bulundukları yerleşim bölgelerinde saldırıların kendilerine döneceğini çok iyi bildiklerinden kendilerini bölgelerini savunmak için hazırdaydılar.
300 kadar nüfuslu Sakarya Türk bölgesi halkı olarak biz de gerekli savunma tedbirlerimizi almıştık. Her sokak-mahalle sakini kendi sokağını mahallesini korumak için görevlendirilmişti. Resmi Mücahit yoktu. Bölge halkı Mücahitleri geçmişte terhis olanlardı. 70 yaşlarında da vardı 40 yaşlarında da vardı, 14 yaşlarında da vardı savunacaklar arasında. Bu insanlar, bakkal, manav, yapıcı, makinist, işçi, boyacı esnaftı. Silahlarımız, 100’er mermili kırık dökük piyade, tabanca, yerli imal tomson, birkaç bren ve beşer mermili birkaç havan, hepsi bu. 15 Temmuz darbesinden sonra bölgenin hudutlarında evlerin yakınında tarlada gece gündüz nöbetteydik, üniformasız, silah göstermeksizin. Silahları geceleyin yanımıza alırdık.
Sakarya’nın Güneyi, Batısı, Kuzeyi kazdığımız irtibat hendeği ile çevriliydi. Mevzilerimizin yeri tespit edilmişti lakin bir tek kum torbası dahi dizmemiştik, yasaktı. 2 Kasım 1965 Mağusa’mıza Rum saldırıları sonrasında varılan mutabakata göre. Herkes, tespit edilen mevzisinde gözetlerdi sivil kıyafette.
19 Temmuz 1974’te Cuma günü saat 02.00 civarında herkes görevlendiği yerlerde idi, ben de benim evimin hemen önündeki tarla kenarında idim görevli komşularımla. Evim tam kenarda önü açık düm düz tarlaydı, Lefkoşa yolu açıkça görülürdü. Derken ansızdan Lefkoşa yolundan çok yüksek araç sesleri duyuldu, Lefkoşa yolundan Sakarya’ya doğru arazi inişti, önce zincirli bir tank belirdi geldi yüzünü bize çevirdi yarısı görülür halde durdu ve topunu bize çevirdi. Derken iki tank daha belirdi, cayırdayarak kayaların üzerinde aralıklarla üç tank bize taraf pozisyon aldılar. Otobüsler geldi yüzlerce çapulcu indirdi, eğile eğile mevzilendiler.
Biz irtibat hendeğindeki torbalarımızı küreklerle dodurmaya başladık acele acele. Sakarya Güneyden Batıdan Kuzeyden onlarca tank yüzlerce Rum çapulcu tarafından ablukaya alındı. Daha beş on torba ancak doldurmuş bir sıra ancak dizmiştik ki önümüzdeki tarladan sol taraftan iki sözde Barış Gücü arabası son sürat tozu dumana katarak geldi, önümüzde durdu. Biz da sandık, ya saldırganlarla aramıza girecekler yahut çapulcuları oradan yollatacaklar. Tam tersi oldu, bağıra çağıra 8-10 sözde BG askeri silahlı arabadan inip bize geldi, başladılar kasaturalarla torbaları parçalamaya, şok olduk, hemen karşı koyduk, dalaşma yaşandı, itiş kakış.
Takım Komutanım (ben yardımcısıydım) Hüseyin Polis, BG sorumlusuna tankları gösterip onları kaçırmasını istedi, aksi halde mevzileri yapacağımızı söyledi. Sorumlu, şöyle dönüp iki saniye baktı. Siz dedi mevzi yapamazsınız, o eski anlaşmaya dayanarak. Biz de, Rumlar da bizi tanklarla ablukaya alamaz dedik, dinlemediler. Bir saatten fazla itiş kakış oldu. Durumu murkeze bidirdik, gelen emir müsaade edelim mevziler yıkılsın, biz de mevzileri gece yapalım. Çok canımız sıkıldı ama öyle oldu. BM sözde Barış Gücü bizi mevzisiz bıraktı, Sakarya’nın diğer yerlerini de. Yani, ağır silahlar havanlarla bizi darmadağın etsin tanklar da silindir gibi üzerimizden geçsin diye gereğini yaptı. Srebrenitsa soykırım katliamı benzerinin daha önce Sakarya’da yaşanması için.
Sözde BM BARIŞ GÜCÜ, bay Guterres, işte resmi asker olmayan biz bir avuç bölge sivil halkının katliamına zemin hazırladı fırsat verdi. Bizim savunma mevzilerimizi yıktınız ama Türk bölgesi Sakarya semtinin zincirli tanklarla en ağır silahlarla dumdum kurşunlarıyla darmadağın edilmesine Şehitler, yaralılar vermemize sebep oldunuz.
Ertesi gün 20 Temmuz 1974’te orantısız güç kullanan çapulculara BM Barış Gücü! Hiç müdahale etmedi. Çapulcular, BG bölge Komutanını Sakarya’ya gönderdiler akşamüzeri. Bu sırada çatışmalar biraz azaldı. BG Komutanı Sakarya’ya geldi ve silahlarımızı teslim edip teslim olmamızı istedi, zira Rumlar büyük taarruza geçecekler ve hepinizi öldüreceklermiş dedi. Kabul edilmeyince sinirlenip ‘hepinizi öldürecekler’ deyip siktirip gitti. Ya bay Guterres, aha sizin BARIŞ GÜCÜNÜZ’ÜN MARİFETİ BU. Hemen sonra da çatışmalar yeniden şiddetlendi. Sakarya İlk Okulunun savaş sonrası durumu her şeyi anlatmaya yeter. Ayni gece saat 02.00-03.00 civarlarında Mağusa kale içine çekilmek zorunda kaldık emir gereği. Geri çekilme başlı başına bir mucizeydi ve hala hayret edilmektedir. Kaleye çekildikten sonra da orantısız güç kullanılması sürdü çapulcuların, BG’nün taraflılığı da.
İşte bay Guterres, daima değindiğimiz gibi BMGK beşlisinin hukuk dışı taraflı oldubitti yargısız infaz taraflı kanlı 186 nolu yüz karası kararı, bütün bu savaşların akan kanların ve taraflı duruşların, suçluların mükafatlandırılması, suçsuzları yıllardır cezalı tutulması, çözümsüzlüğün sürmesinin ve yitirilen binlerce canların tek sebebidir. Ve hala BMGK-AB kaynaklı, masum tarafa baskıların yaptırımların, sahte vaatlerin, haksızlıkların sürmesi, Adaletin yerlerde sürünmesi ENOSİS’in gerçekleşmesi içindir. Zaten 186 kararının devamı ve sürekli tazelenmesi, 15 Temmuz 1974’te ilan edilen ‘Kıbrıs Helen Cumhuriyetinin’ devamını amaçlamaktadır.
Sizin de Garantilerin ortadan kaldırılmasını şart diye koşmanız çok büyük hatadır ayni zamanda büyük ayıptır, hiç yakışık değildir, vicdansızlıktır, taraflılıktır, Adaletsizliktir, masum, mağdur tarafa, haksızca cezalı tutulanlara kasıtlıdır. Asla teslim olmayacağız, iki egemen eşit devlet yan yana tek ve adil çözümdür, savaşa kapalı ENOSİS’e kapalı tek çaredir. Suçluları şımartmayın, çıbanı kaşımayın. 50 yıldır adada Barış da var huzur da. Kıbrıs Cumhuriyeti 1963’ten beri ölüdür, kayıtlarınıza bakınız var mı bakalım Rumlardan oluşan bir Kıbrıs Cumhuriyeti? Siz olsun itibarını çoktan yitirmiş 5’lerin maşası olmayın bay Guterres. Tankların karşısında mevzisiz, kırık dökük silahlarla siz olsanız ne hissederdiniz acaba, hele bir an düşünün bayım. Hem BM Barış Gücü! De tankların tarafında olursa.