Günter Verheugen’in Annan Planı referandumunun 20’nci yılı dolayısıyla gazeteye o dönem gerçekleştirilen müzakereler ve Güney Kıbrıs’ın AB’ye katılım süreciyle ilgili açıklamalarda bulunduğu belirtildi.
Gazeteye demecinde “Glafkos Klerides’e tam anlamıyla güvendiğini ve eğer Klerides iktidarda olsaydı Kıbrıs sorununda çözüme ulaşacaklarına inandığını” dile getiren Verheugen, ancak Klerides’in görev süresinin dolduğunu ve farklı bir görüşe sahip olan ve tüm meseleyle ilgili olarak net olan Tasos Papadopulos’un geldiğini söyledi.
Verheugen Papadopulos’un görev süresinin başından itibaren, onun kişisel desteğini göz önünde bulunduramayacaklarını bildiğini de söyledi.
Gazeteye göre Verheugen “Annan Planı'nın Kıbrıs Rum tarafınca reddedilmesinin ardından Rum hükümeti ve buna ek olarak Tasos Papadopulos tarafından aldatıldığınızı söylediniz. Planının desteklenmesi için önceden herhangi bir taahhüt var mıydı?” sorusuna karşılık ise “hem evet hem hayır” yanıtını verdi.
Sözlerinin devamında anlatmaya 1999 yılından başlanması gerektiğini ifade eden Verheugen, durumun o dönem çok karmaşık olduğunu çünkü AB’deki bir miktar üye devletin Güney Kıbrıs’ın AB’ye katılımının Kıbrıs sorunu çözülmeden önce mümkün olamayacağı görüşünü ifade ettiklerini söyledi.
Bu ülkeler arasında Almanya’nın da bulunduğunu ve Almanya’da hükümetin değişmesinin ardından ülkenin Kıbrıs’la ilgili pozisyonunun da değiştiğini kaydeden Verheugen, kendisinin o dönem tam tersi davranılması gerektiğini anımsatarak “yani eğer Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar çözüm bulunması çabası konusunda yapıcı ve iş birliğinde bulunmaya istekliyse, Türkiye’ye Kıbrıs’ı AB içerisine kabul etmeye istekli olduğumuz konusunda baskı yapalım” görüşünü ortaya koyduğunu anımsattı.
Hakikatin ise herkesin 1999 yılından önce problemin Türkiye olduğuna inanması şeklinde olduğunu dile getiren Verheugen, kimsenin Kıbrıslı Rumların bir sorunu olacağına inanmadığını dile getirdi.
Dolayısıyla sorulan sorunun “Türkiye’nin Kıbrıs sorunu çözülmeden önce Güney Kıbrıs’ın AB’ye katılmasının çıkarına olacağını anlamasını nasıl sağlayacağız” şeklinde olduğunu ifade eden Verheugen, Kıbrıs sorunu çözülmeden önce Rum Yönetimi'nin AB’ye üye devlet olarak katıldığını görmenin Türkiye’nin çıkarına olmadığını, çünkü böyle bir senaryoda Kıbrıslı Rumların Türkiye’nin AB’yle ilgili emellerini engelleyebileceğini ifade etti.
Çözümün Kıbrıs sorununu çözmek için güçlü bir teşvikle birlikte, Türkiye’ye aday ülke statüsü verilmesi olduğunu söyleyen Verheugen, siyasi konjonktürlerin o zaman en iyisi olmadığını belirtti.
Kıbrıs Türk tarafının başında Rauf Denktaş, Ankara’da başbakanın ise Bülent Ecevit olduğunu anımsatan Verheugen, Ecevit’in Kıbrıs sorununun var olmadığı ve Kıbrıs sorununu 1974 yılında çözdüğüne dair bir görüşe sahip olduğunu belirtti.
Bu siyasi durum yüzünden 3 yıl kaybettiklerini ifade eden Verheugen, 2002 yılının sonunda müzakerelerin son aşamada bulunduğunu söyledi.
Avrupa Konseyi'nin Kopenhag’da 2002 yılında Kıbrıslı Rumların yapıcı ve iş birliğinde bulunmaya istekli, Türk tarafının ise çok da iş birliğinde bulunmaya istekli olmadığını tespit ettiğini, dolayısıyla kararın da kolay olduğunu ifade eden Verheugen, birkaç dakika içerisinde Türk tarafının çözüm bulunur bulunmaz bunu takip edeceği varsayımıyla, Güney Kıbrıs’ın AB’ye katılım sürecini devam ettirmeye karar verdiklerini söyledi.
Barışçıl bir çözüm bulunması ihtimalinin AB’nin değil BM’nin elinde olduğunu da ifade eden Verheugen, bu yüzden BM’nin çabalarının yeterli olup olmadığını yorumlayacak pozisyonda olmadığını söyledi.
Rum kesiminin BM himayesindeki Kıbrıs sorunu çözüm müzakerelerini destekleyeceğine söz verdiğini, Glafkos Klerides’in ise şahsen kendisine “Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin müzakere sürecinin Kıbrıslı Rumların tavrı yüzünden başarısızlığa uğramayacak. Biz bunu destekleyeceğiz” sözünü verdiğini kaydeden Verheugen, ancak Annan planı sunulduğu zaman Klerides’in başta olmadığını ifade etti.
Papadopulos’un da o dönem iktidarda olmadığı konusunda bu imada bulunduğunu, dolayısıyla Klerides’in önceden bazı güvenceler mi verdiğinin kendisine sorulması üzerine ise Verheugen, özetle şu yanıtı verdi;
“Resmi bir şey değildi, güven meselesiydi. Glafkos Klerides’e tam anlamıyla güveniyordum ve eğer Klerides iktidarda olsaydı Kıbrıs sorununda çözüme ulaşacağımıza inanıyorum. Ancak Klerides’in görev süresi doldu ve başa farklı bir görüşe sahip olan aynı zamanda tüm meseleyle ilgili olarak net olan Tasos Papadopulos geldi. Görev süresinin başından itibaren, onun kişisel desteğini göz önünde bulunduramayacağımızı biliyordum.”
Papadopulos’un Annan Planı'nı reddetme hareketinin herkesi şaşırttığını ne sebeple söylediğinin sorulması üzerine ise Verheugen, BM, AB, iki toplum ve garantör ülkelerin son bir ortak çabasının Papadopulos’un tutumunu değiştirmesi için yeterli olacağını umduğunu söyledi.
Kıbrıs sorununun çözülmesi için tüm paydaşların katılımıyla Bürgenstock’taki toplantıda son bir çabada bulunulduğunu da ifade eden Verheugen, bunun basının katılımı olmadan yapılan gizli bir görüşme olduğunu söyledi.
2004 yılında AB’nin genişlemesinden sorumlu kişi olan Günter Verheugen’in, Kathimerini gazetesinde bugün yer alan demecinde Bürgenstock süreci, Annan Planı ve Kıbrıs sorunu çözülmeden önce Güney Kıbrıs’ın AB’ye nasıl katıldığına dair açıklamalarda bulunduğu belirtildi.
Tüm bunlara rağmen toplantının başlamasından önce Papadopulos’un Kofi Annan’a Kıbrıs sorununun çözülmesine ilişkin planı kabul edemeyeceğini söylediğini ifade eden Verheugen, dolayısıyla aşağı yukarı bunun faydasız bir süreç olduğunu bildiklerini savundu.
Bunun sebebinin çok açık olduğunu ve BM ile Kıbrıslı Rumlar arasında ülke yönetimin yapısıyla ilgili olarak ciddi anlaşmazlık bulunduğunu söyleyen Verheugen, Bürgenstock’ta hiç müzakere olmadığını ve sadece görüşmeler yapıldığını dile getirdi.
“Kıbrıslı Rumların müzakere etme ve Karpaz’ı kazanma fırsatını kaçırdıklarına” dair bir soruya ise Verheugen, bu ihtimali göz ardı etmediğini belirterek, bunun görüşmeler ve uzlaşılarla ilgili nihai pakette bulunabileceğini ancak o kadar ileri gidemediklerini söyledi.
Sözlerinin devamında Annan Planı'nın taraflara sunulması, referanduma gidilmesi ve referandumun sonucunu da anımsatan Verheugen, başka bir soru üzerine ise Güney Kıbrıs’ın AB’ye katılım anlaşmasının hazır olduğunu ve o zaman bunu değiştirmenin bir yolu olmadığını söyledi.
Samimi olmak gerekirse kimsenin mevcut şartlar altında Güney Kıbrıs’ın AB’ye üye devlet olarak katılmaması gerektiğini önermediğini de ifade eden Verheugen, sonucun coşkuyla olmasa bile kabul edildiğini söyledi.
İlgili bir soruya karşılık Güney Kıbrıs’ın o dönem AB’ye katılmasının yanlış olmadığını düşündüğünü de ifade eden Verheugen, Avrupa yapısının yalnızca Batı Avrupa’yla ilgili olmadığını ve herkes için olduğunu sözlerine ekledi.