Geçen hafta mı?

Abone Ol

   “Yüzlerdeki maskelerin düştüğü… Amerika’nın adil ve büyük değil, sadece “muktedir” ve zalim olduğu… Dolayısıyla dünyanın beşten büyük olduğu gerçeğinin bir kez daha isbatı vücut eylediği... BM’lerin artık “dünyayı” değil, sadece Amerika’nın çıkarlarını savunduğu… İnsanlık diye bir mefhumun çoktan tarihe karıştığı.. Büyük ülkelerin ekonomik ve siyasi sultalarının gitgide ahtabot ayakları gibi daha çok ülkeyi sarıp canlarını çıkartırcasına boğazlarını sıktığı…

   GERÇEKLERDE İsrail’in Filistin’li Gazze’yi tankları topları uçakları ve bombardımanlarıyla neredeyse haritalardan silecek harabe haline getirdiği gerçeklerde.                                                                   

   VE bir yandan da Rusya’nın Ukrayna’yı aylardır nasıl dövdüğünün her biri ayrı bir insanlık faciası olan film karelerini seyreyleyerek bir haftayı daha geride bıraktık.

   Ki BİR ARA kendimizi Gazze’nin öbür yandan da çaresizlik içinde kıvranan Arap dünyasının acizlik içindeki ülkelerinden biri olarak düşündüm. Bir kez daha anavatanım ve koruyucum olan Türkiye’ye şükrettim.

   ANCAK başımı çevirip günlerdir “Yahudi” tarafından fakat açıkça Biden’li Amerika’nın destek ve onayı ile Gazze’yi bombalayan Yahudi’ye baktım: Ve iççimden söylendim. “Hoş geldin Ortadoğu’nun yeni  “voyvodası!”

   VE İŞTE tam da bu esnada Ankara’dan bir ses daha yükseldi: “Dünya beşten büyüktür” diye Erdoğan’ın..

   Bir kez daha nasıl haklı çıktığının feryadı ile.. Ki şu ana kadar Gazze bombardımanında 17 bin kişinin öldüğü haberleri verilmektedir.

   VE bir sürü (çoğu ukala) insanlar da sabahtan akşama akşamdan sabaha TV ekranları önünde her gün çetelesini tuttukları savaşlarda ölen insanların üzerine basa basa “bakalım ne olacak” tahminlerinde söyleşiler yaparlarken konuşmalara doyamıyorlar!  

   VE SORUYORUM: “Yarabbi bu nasıl bir dünya böyle? Hiç mi kalmadı insanlık? Ki artık yaşamak için ölmek gerekiyor! Bu nasıl bir adalet?            

***

   Kİ VE DİYOR Kİ İNSANLIK?  “Ölen öldü geleceğe bakalım. Yetişmekte olan nesilleri kurtaralım.” Doğrusu artık  aklımla fikrim insanlığın bunu nasıl becereceğine ermiyor ama!...

   DEDİKTEN SONRA  hadi öyle olur inşallah diyeyim ve  geleyim güzel Kıbrıs’a..                                                                                                          

***

   GEÇEN HAFTA gerçekleşen Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yunanistan ziyaretini izlemiştim. Her iki yakada da bu ziyarete büyük önem atfedilmişti” Ki çok uzun yıllardır Yunanistan TC’ye TC’den Yunanistan’a bir kuş uçsa ya da uçurulsa önemli haber olur! Kaldı ki bu defaki Sn. Erdoğan’la Yunan Başbakanı Micotakis arasındaki görüşmeydi..

   İKİ lider tarafından gerçekleştirilen müzakerelerde bundan sonrası çalışmalar konusunda  “iki ülkenin yakınlaşma ve işbirlikleri” üzerinde durulurken geçmişte de bu konuda umutlu yakınlaşmaların gerçekleştirildiği fakat “ezeli ve ebedi” gibi görülen Türk Yunan anlaşmazlıkları ile aralarındaki soğuk ilişkilerin giderilemediği gerçeklerde mesela ben “umut edilenlerin” bir süre sonra kâğıt üzerinde kalacağı inancıyla bir kez zırlandım: Siyasi sorun  çözülmeden iki ülkenin gerçekten dostça el sıkışacaklarını sanmak hayalden öte değildir!..

   OYSA KIBRIS çoktan çözüme kavuşmuştur. Çoktan Kuzey ve Güney olarak adada iki devlet oluşmuştur. Çoktan beridir de bu iki devlet kendi anavatanları ile birlikte kendi dünyasal siyasetleri içinde kendi irade ve güçleri oranında yerlerini almışlardır..

   YANİ bugün adada istenen bu coğrafi yapılanmanın iki toplum arasında “çözüm” haline getirilmesidir. Oysa Rum tarafı 1960’lardaki “Kıbrıs Cumhuriyeti ahkâmlarında kazandığı “statüyü” muhafaza etmek istemektedir. Yani adada “azınlık çoğunluk” üzerine inşa edilecek bir çözüm..        

   OYSA Rum tarafı zaten çoğunluk oluşu nedeniyle sadece adanın büyük bölümünü değil, siyasi çözüm gerçeklerinde de aslan payını alan taraf olmaktadır..

   O zaman neden çözüm olmamaktadır? Çünkü Rum-Yunan ikilisi hâlâ “megali idea” (adanın tümden kendi yönetimlerinde olmasının) peşindedir..

***

   VE MİCOTAKİS’lE ERDOĞAN GÖRÜŞMESİNE GELİNCE:  Erdoğan’ın Atina’yı resmi ziyareti nedeniyle bazı eş dost sordulardı. “Acaba iki ülke arasında yeniden dostluk köprüleri kurulabilir mi? Kıbrıs siyasi sorununun çözümüne yardımcı olunur mu?”

   Tabi ki son gelişmeler iki ülke arasında bir iki kapı pencere açacaktır.  Ama “kalıcı çözümler” hayal etmeye hayır! Henüz her iki ülke de buna hazır değildir. Hatta Kıbrıs siyasi sorunu her iki ülke için de hâlâ savaşmaya neden olacak kadar sıcak ve kritiktir! .

   ANCAK hem toplumlar arası hem TC Yunanistan arasındaki ilişkilere yeni ve daha anlayışlı bir devir getireceği de muhakkaktır. Zaten bu koşullarda şimdilik istenen de budur.. Fakat kalıcı çözüm için daha çok yılların geçmesi gerekeceği muhakkaktır… Şimdilik istenen her iki tarafın da birbirlerinin haklarını hukukları tanımaları ve aralarındaki ilişkileri daha kalıcı ve yapıcı seviyelere çıkarmalarıdır… En azından umudumuz budur..      

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }