İlginçlikler ülkesi KKTC’de artık yapılan veya söylenen şeylere şaşmamaya başladık.
Her ne kadar seçimi tarihte görülmedik şekilde beşinci turda dahi olsa kendisinin ifadesiyle yüce meclisin başkanı ve Cumhurbaşkanı Vekili olan deneyim sahibi bir siyasetçi hiçbir şekilde haklı gösterilemeyecek şekilde saygı ve nezaket sınırlarını aşan açıklamada bulunmuştur.
Bahse konu siyasetçi, “Kıbrıs konusunda herhangi bir uzlaşı, anlaşma beklemek, büyük bir ahmaklık olur diye düşünüyorum. Federal Kıbrıs, diye yaygara yapan basın mensupları, siyasiler ve köşe yazarları var. Yazık ediyorlar kendi kendilerine. Depresyona giriyorlar” şeklinde özellikle federatif çözüme inananlara hakaret ve aşağılayıcı anlama gelen açıklamada bulunmuştur.
Yüce Meclisin başkanı tarafından yapılan açıklamada federatif çözüme inananlara aşağılama veya hakaret anlamına gelebilecek ‘Ahmak’, ‘Yaygaracı’ ve “Kendilerine Yazık edip Depresyona Sokanlar” şeklinde üç ifade kullanmıştır.
Özellikle “ahmak” kelimesinin sözlük anlamına herkes bırakabilir. Ahmak aklını gereği gibi kullanamayan, bön, budala, aptal olarak tanımlanabilir. “Yaygara” kelimesinin anlamı ise “Gereksiz olarak yüksek sesle bağırıp çağırmadır”… Son olarak, “Depresyon” sürekli bir üzüntü ve ilgi kaybına neden olan bir duygu durum bozukluğudur. Depresyon aynı zamanda majör depresif bozukluk veya klinik depresyon olarak da adlandırılır.
Saygı sınırlarını aşan ve hatta bir nevi hakaret anlamına gelen ifadeleri kullanan yüce meclisin başkanına meclisin olağanüstü sözlerini geri alması ve özür dilemesi çağrısında bulunulmuştur. Ancak, bu çağrı karşısında “Benim söylediğimde kişileri hedef alan bir şey yok, parti ismi de kullanmadım” diyerek maalesef özür dilemeyeceğini belirtti.
Söylediğinden geri adım atmayan Yüce Meclisinin Başkanının ahmak dediği kesimler arasında egemen eşitlik talep ettiği BM’nin de olduğunun herhalde farkındadır.
Tanıdığım kadarıyla özünde kaba, saldırgan ve saygısız olmayan Yüce Meclisin başkanının gündemde Kıbrıs sorunu olduğu zaman kendisini konumlandırdığı ve katı şekilde şartlandığı noktada empati duygusundan yoksun, ötekileştirici, nezaket sınırlarını aşan ve siyasi etiğe aykırı tutum alması ve özür dileme gereği bile duymaması ülke demokrasisi açısından beni son derece endişelendirmiştir.
Cumhurbaşkanı Vekilinin anlayışı göre ahmaklığın Kıbrıs sorunundaki görüşe endekslenmesi gayri ihtiyari bana şu soruyu yönetmeme neden oldu.
Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin isteksizliği ve başta BM olmak üzere uluslararası camianın umursamaz tavrı nedeniyle gerçekleşmeyen federasyona “PLATONİK”, mevcut müktesebat yanında ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları ile ne hukuki ne de meşru görülen egemen eşitliğe dayalı bir çözümü ise “UTOPİK” bakan bir kişi olarak bahse konu siyasetçinin gözünde ben ne derece ahmağım, yaygaracıyım ve depresyondayım?