Son yılların en yüksek asgari ücretini vermekle övünüyor hükümet yetkilileri…
Yakında devlet çalışanlarına yüksek hayat pahalılığı ödeneği vermekle de övünecekler.
İnsanlar aldığı artışa veya hayat pahalılığı ödeneğine sevinemiyor.
Elbette göstermelik artış olmamalıydı, işe yarayan bir rakama benzemeliydi, o açıdan nispeten yüksek bir rakam belirlenmesi anlamlıdır ama işe yarayacak mı?
“Ne demek işe yarayan rakama benzemek?” diyebilirsiniz.
Şu demek ki bu ülkede rakamlar yüksek gibi görünebilir ama bu, hiçbir işe yaramıyor.
Bu ülkede hayat bu kadar pahalıyken ve her gün de pahalı olmaya devam ederken, üstelik de piyasa yükselen asgari ücrete, verilen hayat pahalılığı ödeneğine göre pozisyonunu alıyorken vatandaşın yüzünün gülmesi mümkün değildir.
Adeta asgari ücret artışının işe yaramaması için, onu vatandaşa yedirmemek için bir pozisyon alınıyor ve buna kimse engel olamıyor.
Mesele bunu engelleyebilmektir, mesele ülkedeki pahalılığın önüne geçebilmektir.
Çarklar öyle bir kurulmuş ki asgari ücret masası kurulur kurulmaz daha rakam belirlenmeden her şey pahalı oluyor.
Birçok işletme kendini sağlama alabilmek için basıyor zammı.
Rakam belirlendikten sonra bir zam dalgası daha geliyor, gerçekten çok acımasız rakamlar ortaya çıkıyor.
Hatırlayın; iki ay önce Maliye Bakanının, devlet çalışanlarına yüzde 48 civarında bir hayat pahalılığı ödeneği verileceği tahmininde bulunması bile piyasanın alevlenmesine neden olmuştu.
Bakan bu sözü dedi ya hemen her şey hatta ev ve dükkân/ mağaza kiraları bile artmıştı.
Daha asgari ücret masasında rakam belirlenmeden kiralar fahiş arttı, birçok mal sahibi kirayı Türk Lirası’ndan zorla dövize endeksledi.
Birçok mal sahibi dövizin kur artışından da tatmin olmayarak, artış da yaptı.
Rahmeti nenem, “İnsaf dinin yarısıdır” derdi, insafsızca, düşüncesizce yapılan işler, davranışlar karşısında.
Gerçekten de insanlar daha yeni asgari ücreti ve hayat pahalılığı ödeneğini almadan yapılan astronomik zamlar için ben de “İnsaf da dinin yarısıdır be kardeşim, bu kadarı da olmaz” diyorum.
Bir mahalle marketine ekmek almak için uğradım, marketin sahiplerinden birisi ya da yöneticisi olduğu anlaşılan bir kişi arkadaşı olduğunu sandığım bir müşteriyle şakalaşıyordu.
Personeliyle etiket değişen kişiye, “Nedir be dostum harıl harıl yaptığınız?” diye sorunca, o yetkili kişi, “Asgari ücret çok yükseldi, personel durdurmamak için fiyatları yükseltiyor, size geçiriyoruz” dedi, attılar kahkahayı.
Bu bir espriydi belki ama gerçekti… Evet market sahibi etiketleri değişerek müşteriye, vatandaşa geçiriyordu, aslında espri yönlü gerçeği söylüyordu.
Sorsan “Ayakta kalmak, batmamak, personel durdurmamak için yapıyorum” diyorlar da peki vatandaş ne yapsın, nasıl dayansın bu pahalılığa, nasıl insanca yaşayabilsin?
İşi abartanlar, fiyatları çok yükseltenler var, böyle mi olmalı yani?
Bir şeyler bu ülkede ters gitmiyor mu? Hükümet edenler bunlara hep seyirci mi kalacak?
Zaten yeni yıl geldiğinde, yıl değiştiğinde mal ve hizmetlere genel bir zam yapılıyor ama bu da yetmiyor, asgari ücret ve hayat pahalılığı ödeneği açıklandığında yüksek bir zam daha geliyor.
Zaten birçok mal ve hizmet asgari ücrete endeksli yükseliyor, ocak ayı içinde ya da sonunda açıklanacak, göreceksiniz tüm harçlara çok ciddi zamlar gelecek.
Yani asgari ücreti istediğiniz kadar yükseltin, 24 bin net değil de 30 bin net yapın, neye yarar ki?
Keşke hükümet edenler pahalılığı önleyebilse, fahiş zamların önüne geçebilse de yüksek rakamlar belirlemek zorunda kalmasa.
Siz rakamı ne yaparsanız yapın, piyasa kendini ona göre ayarladığı hatta acımasızca aşırı zamlar belirlediği sürece hiçbir işe yaramaz, yaramayacak…
Biz, “pahalılığa çare bulun” deyince, onlar “Serbest piyasa ekonomisi var; mal ve hizmet fiyatları serbest fiyat sistemi içinde belirlenir, piyasadaki ekonomi sorunları yine piyasada ve piyasa koşullarında çözülür, arz ve talebin oluşturduğu serbest ortamda fiyat oluşur ve bu fiyat piyasanın ekonomi anlamındaki tek belirleyicisidir” diyorlar.
Tamam da bu ekonomik krizde, “Sistem böyle, ne yapalım?” diyerek vatandaşını ateş içinde bırakmamalısın. Sistemi de sarsamayacak tedbirler bulabilmeli hükümetler.
Bu gidişat, iyi bir gidişat değildir, halk eziliyor, fakirleşiyor, hayat kalitesi düşüyor, zor durumlarda kalıyor. Bu durum hükümetin derdi değil mi, bunu sorun etmiyorlar mı, bunun için çaba sarf etmeyecekler mi? Halkını koruyamayan hükümet ne işe yarar ki?