‘Egemen eşitliği' uzaydan mı talep ediyoruz?

Abone Ol

Tarihsel süreci değerlendirmek, hiç kuşkusuz sadece bir pencereden bakıp ön kabullerle belirli olgulara devamlı atıf yapmaktan ibaret değildir.

Tarihsel olguları anlayabilmenin kilit noktası analizdir.  Analiz, bir olguya methaldar olan tarafların tutumlarını zaman ve mekânı dikkate alan bağlam çerçevesinde incelemeyi ve neden-sonuç ilişkisi kurmayı içerir.

Kıbrıs meselesinde analiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin değişen tavrını anlamak için son derece önemlidir.  Şöyle ki, Annan Planı sürecinde Erdoğan Başbakanlığındaki Türkiye hükümeti Kıbrıs’ta federatif bir çözümü motive etmesine rağmen Tatar’ın KKTC Cumhurbaşkanı seçilmesiyle beraber Erdoğan Başkanlığındaki Türkiye Cumhuriyeti KKTC’nin tanınmasını ve ‘Egemen Eşitlik’ ile ‘Uluslararası Eşit Statü’ koşulunu BM’nin gündemine taşımıştır.

Türkiye elbette yeni siyasetin başta BM olmak üzere uluslararası cami nezdinde kabul görmeyeceğini çok iyi bilmektedir. Ancak, mevcut konjonktürde Türkiye ve Kıbrıs’taki soydaşlarının jeopolitik çıkarları açısından ne hukuki ne de meşru olsa dahi dikkatleri başka yöne çekmek için yeni siyaseti uluslararası camianın gündemine taşıma kararı almıştır.

Kıbrıs meselesinde güdülen yeni siyasette Kıbrıs Türk Liderliğinin rolünü soracak olursanız adeta bir müzikalde assolisti takip etmek zorunda olan vokaliste benzetilebilir.

Yeni siyasetin ortaya atılmasından sonra durumumuzun geçmişten daha iyi olduğu iddia edilemez. Başta İngiltere olmak üzere nerede ise tüm taraflar BM parametreleri çerçevesinde federatif çözüm için görüşmelerin başlaması çağrısında bulundular.

Pile-Yiğitler yolu ile ilgili yaşanan ihtilafta beklentilerimizin aksine Rusya dahi bizlerin kınanmasında mutabık kalmıştır.

AP’de tartışılacak Türkiye’nin 2022 İlerleme Taslak Raporunda bizlere yönelik ağır ifadeler kullanılmıştır. Şöyle ki, federatif modele dönülmesi gerektiği, Maraş’ın BM kararları çerçevesinde esas sahiplerinin kullanımına ve BM’ye devredilmesi çağrısı, Türk askerlerinin adadan geri çekilmesi ve Türkiye’nin sözde Kıbrıs Cumhuriyeti ile ilişkisini normalleştirmesi konuları taslak raporda yer aldı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Birleşmiş Milletler 77inci Genel Kurul konuşmasında uluslararası toplumu bir an önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımaya davet etmesine rağmen gardaş ve soydaşlarımızdan oluşan Türk Devletleri Teşkilatı’nın dahi KKTC’ye yakınlaşması maalesef gözlemci üyelik ile sınırlı kalmıştır.

BM, AB ve hatta Türki Cumhuriyetleri’nin tavrı dikkate alındığında; biz egemen eşitliği uzaydan mı alacağız? sorusunun hamasetten uzak rasyonel temelde mutlaka yanıtlanması gerekmektedir. Zira siz kendi vatandaşınızı dahi yeni siyaset hakkında ikna edemez iseniz uluslararası camiayı ikna etmenize imkân ve ihtimal bulunmamaktadır.

Sonuç itibariyle, Kıbrıs sorununda yeni siyaseti gündeme getirmekle Türkiye Cumhuriyeti uluslararası camiayı karşısına almakta ve her türlü zorluğu göğüslemeye ve bedeli ödemeye hazır olduğu kararlılığını göstermektedir. Bu zorlu mücadelede, başta Devlet Başkanı Erdoğan olmak üzere Anavatanımıza Rabbimin yar ve yardımcısı olmasını dilerim.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }