Kıyaslarsak arada uçurumlar var. Geçmişin kabus dolu o karanlık yılları, özgür ve güven içinde sosyal yaşam kalitemizle mukayese edilemez. 1963’te başlayan Rum saldırılarıyla devletten kovulduk, 103 köyden göç ettirildik, yıllarca gettolarda ablukada kapalı tutulduk, Rumlar saldırmadık yer bırakmazken yüzlerce Şehit, yaralı verdik, endişe korku, yarı aç yarı çıplak sefil, işsiz güçsüz beş parasız, kimimiz çadırlarda, kimimiz ilkel barakalarda, harabelerde, eski kiliselerde. Kızılay yardımları gelmeseydi bitmiştik. O kadar zor şartlardı ki, bisikleti olan parmakla gösterilirdi. Şimdiki gibi her kapıda son model birden fazla gündelik gezmelik lüks arabalar, havuzlu villalar, dünya turları, nerede akşam orada sabah alemleri yoktu. Bir dilim ekmeğe şükretmek vardı, otellerde, gazinolarda, restoranlarda eğlenme, doğum günü, düğün dernek, balolar yoktu, her şeyimizi borçlu olduğumuz Anavatanımıza, değerlerimize, Liderlerimize küfürler saldırılar, düşmanlıklar yoktu.
Kapısız penceresiz sıvasız, susuz elektriksiz, tuvaletsiz, tamamlanmamış harabeye dönmüş yapılarda, daha sonra gelen Kızılay çadırlarında. 15 kadar köyün insanları tuvalet yahut banyo ihtiyacını nasıl karşılardı yazsam kusacaksınız. Yatak yorgan, masa sandalye, dolap, beyaz eşya, çanak çömlek vs yok. Yerde başlı kıçlı yatardık, her aile 4-6 kişi, kullu. Işık arabacı feneri, öğrenciler nasıl çalışacak ödev yapacak? Lise bire kadar çadırda. Serbest limanın olduğu tarlalarda kuruldu çadırlar, geceleyin Rumların taşa tutması, sövüp sayması ayrı.
1960 öncesi-sonrası ilkokul-Orta-Lise Cumartesi okul vardı 13.00’e kadar, ilkokullarda öğleden sonra da ders vardı. Ortaokul-Lisede yoktu, lakin öğretmenler etüt var derdi mecburen 2-3 saat giderdik. Gitmeyenin vay haline. Biz göçmen öğrenciler okulda kalırdık, çalışır etüde kalırdık, çadırda zordu. NKL Öğretmenlerimiz ikisi Kıbrıslı, diğerleri Türkiye’liydi. Kale içinden yurttan öğrenciler okula marşla talimli gider gelirdi, saç sakal traşlı okul kıyafetiyle şapkalı. Öğretmenler kat kravat, traşlı, ayakkabılar boyalı. Öyle papaz sakallı, dizler yırtık pantolon, renkli tişörtlü, spor ayakkabıyla değil. Sinema Cumartesi öğle, gece sokağa çıkmak yok, öğretmenler devriye gezerdi. Ek mesai bilinmezdi, öğretmenler gönüllüydü.
Sadece iki Kıbrıslı Türk öğretmen olan NKL’e 1960-61 döneminde Lise bir iken Kıbrıslı öğretmenler gelmeye başladı. Teoman Ersöz, Firdevs Hocanım, Dinçer Raif Hoca, Şermin Kotak hocanım, Ali Dinçer Kotak, Günay Halil, Erol Erozan, Kahvecioğlu, Aziz Tokgöz, Hasan Göksu, Ali Atakan, Latife Birgen Hocanım vd. 1962-63 dönemi Liseyi bitirdiğimde Türkiye’li öğretmenler çok azaldıydı. Yıl sonu kanlı Noel’le Kıbrıs sorunu başladı. Uzun süre öğretmenlerle 24 saat vardiyalarla NKL’de görev yaptık, Baykal Kurtuluş tünelinde sabahlara kadar kazma kürek salladık, mevzilerde omuz omuza çarpıştık, beraber güldük beraber üzüldük, kabus dolu o yılları özleyecek kadar güzellikte birliktelikler, tek yürek, özveri sevgi saygı yardımlaşmayla unutulmaz anılarla geçirdik.
Birlik-beraberlik, azim inanç, yardımlaşma-dayanışma, Anavatanımıza güven umut doruktaydı. Çok zor şartlarda düşman saldırılarına baskılarına karşı yediden yetmişe kadın erkek yıllarca mücadele ettik, büyük bedeller ödedik. Anavatanımızın yardımlarıyla ayakta kalmayı başardık. Yoksa adada bir Türk kalmazdı. 1955-58’lerde, 1963-74’lerde Milli Davamıza, Anavatanımıza bağlılık-özlem, Liderlere sevgi saygı doruktaydı.
1974’te EOKA-Yunan ikinci darbesi, akabinde Barış Harekatı sonrasında bu günkü sınırlar çizildi, kendi egemenliğimizde Vatanımızda Hürriyete kavuştuk. İkili görüşmelerle çözüm arayışları Rumların haksız statüsünün avantajıyla sekteye uğradı. Çözüme ramak kaldığı Referandumda, Montana’da çözümü engellediler BM huzurunda. Türkler çözüm planlarını kabul ettikleri halde yargısız infazla sanki suçluymuş gibi önceden hukuksuz çarptırıldığı cezalarla kala kaldı. Kıbrıs sorununu yaratanlar ceza yerine mükafatlandırıldı.
İşte bu avantajı kullanıp çözümü engellese de tepki görmedi, Cumhuriyetin tek egemeni olarak kabul gördü desteklendi yoluna devam etti, işgalindeki ortaklığımızı iade etmeye asla yanaşmadı, bizi de asi gördüler. Referandumda Türklerin EVET, Rumların HAYIR dedikleri halde haftasına haksızca sözde KC olarak AB’ne alınmaları çözümü-barışı daha da düğümledi. Avantajları arttı, bizimse cezalarımız. Referandumda, barışçı geçinen ENOSİS’çi Türk düşmanı sinsi AKEL son anda çark etti, bizdeki işbirlikçilerini hüsrana uğrattı. 2017’de Montana’da şimdiki Başkan Hristodulitis efendinin etkisiyle Anastasi efendi masayı devirip kaçtılar.
Türk tarafı olarak artık Federasyon yerine hakkımız olan iki eşit egemen devletli çözümü resmen ortaya koyarak, Rumların nazına, uzlaşmazlığına, zamana oynamasına, taraflı adaletsiz dış güçlerin dayatmalarına itibar etmeyeceğimizi gösterdik. Fikir babaları olan AKEL’le kol kola girenler, iki eşit egemen devletliliği değil Rum-Yunan’a yamalanmayı, Türkiye’den ve Garantisinden kopmayı alenen savunarak Türkiye’ye ‘işgalci-istilacı adadan defol, düş yakamızdan, seni ,paranı, memurunu, suyunu, elektriğini de istemeyiz’ diyerek Milli Davamızı AKEL ile birlikte omuz omuza yürütme kararı aldılar, dış güçlerin dayatmalarına biat etmeyi sürdürdüler. AKEL’in çelmesini unuttular, Millete arkalarını döndüler.
Ülkemizde Türkiye karşıtı eylemlere Rumları dahil ettiler, Güneydeki eylemlere katılırlar. BM’ye şikayet mektupları gönderirler, Rum başkana gider dertlerini anlatırlar. İkili etkinlik, güven diyerek karma korolar, folklor ve diğer faaliyetler bolca. Gençlerimiz Güneyde meydanlarda Kıbrıs havalarıyla vragaların önünde oynarlar, aktivitelerle güya güven yaratırlar, içimizde Sirtaki dersleri verilir. Güneydeki seçimlere aday olurlar, binlercesi gidip oy kullanır, Yunan yetkilileriyle boy boy fotoğraf çekilir, övgüler dizilir. Mücahit’in sesi BRT zaman olur AKEL’in mekanı olur, ülkemizde ofisi var.
AKEL bir iki geldi ülke grevlerle sarsıldı, Meclisin kapıları söküldü, okullara kilit vuruldu. Yeni yollar açıyoruz Kıbrıs’ı birleştiriyoruz diyorlar birlikte. Nasıl, hangi statüde birleştiriyoruz, anlaşmadan, nasıl olursa mı? Gözler bu kadar döndü, Rumların kucağına hoplamaya can atanlar çok. O sınırlar kanla çizildi bilmezler.
AKEL, biz tabaları için ‘Destek Paketi’ hazırlamış Hristodulidis başkana yollamış, nede olmasa onlar egemen, biz vatandaşları. Gördük mü vaziyetlerini bizi nasıl görürler ve kimlerden medet umarlar? Ve bu aşağılanmaya hadsizliğe kimsenin sesi çıkmadı, kabullendik? Stefanu efendi sizde utanma yok, 60 yıldır ortaklığımızı işgal ettiniz, ne paketinden bahseden, sadaka isteyen yok otur oturduğun yerde. Bizi ikiye böldüler haklarımıza çöreklendiler, Cumhuriyetin ortağı değilmişiz gibi. Eşitlik-Egemenlik-Garantiler yoksa, ötesi felakettir. Geçmişle kıyaslamayı yapabilen yapsın. Geçmişin fedakar-cefakar halkın farkını görsün. Bu günlere nasıl geldiğimizi öğrensin.
Birlik beraberliğimizi bozmaya değil, Devletimize-Anavatanımıza saldırmaya değil, 60 yıldır Cumhuriyet ortaklığımızı işgal edip ettirenlere, Cumhuriyet Antlaşmalarını-Anayasasını çiğneyip çiğnetenlere, haklıyı değil haksızı destekleyenlere karşı dik durup tek yürek olmalıyız, yoksa sonumuz hüsrandır.
AKEL’in GS Papayuannu’nun 1981’de üyelerine gönderdiği genelgeyi tekrar aktarayım ki geçmişle kıyaslanırken şimdiki durumumuz iyice anlaşılsın. Madde 1- Kıbrıs sorununun bir savaş ve işgal sorunu olarak 1974’te başladığını içte ve dışta herkese kabul ettirmeliyiz. 2- Kültür, sanat, gelenek, tarih ve folklor gibi yöntemlerle adada ‘Kıbrıslı Türk’ ve hatta ‘Türk’ değil, ortak bir ‘Kıbrıslı’ kimliği olduğunu coğrafi ve kültürel-tarihi veriler üzerinden Türk toplumuna kabul ettirmeliyiz. Bunu başarırsak sorun kendiliğinden çözülür. Başaramazsak sonuç iyi olmaz.
Bu maddelerin içeriğine hangi çevrelerin uyumlu hareket ettiği malum, zira plan başarılı şekilde yürütülüyor, maalesef. Nerelerden nereye nasıl geldik, kurtulmuşken niçin-nasıl bölündük. Ne oldu bize da bile bile bindiğimiz dalı kesmeye, kendi kuyumuzu kazmaya çalışırız? Burada bir terslik var.