Kültür-Sanat

Dolmen de Menga'nın gizemleri...

"Bugünün mühendisleri yapamazdı"

Abone Ol

Bilim insanları yaklaşık 5 bin 600 yıl önce tonlarca ağırlıktaki taşlarla inşa edilen Dolmen de Menga'yı yapanların, son derece gelişmiş mühendislik becerileri olduğunu ortaya koydu.

İspanya'nın güneyindeki bir tepede yer alan Dolmen de Menga, 32 adet devasa taştan oluşuyor. Yaklaşık 25 metre uzunluğa ve 5 metre genişliğe varan yapıdaki taşların ortalama ağırlığı 150 ton civarında. Megalit denen büyük taşlarla yapılan odalar olan dolmenler genellikle mezar olarak kullanılıyordu. 

Independent Türkçe'nin haberine göre, daha önceki bir araştırmada bu taşların 850 metre uzaklıkta ve Dolmen de Menga'dan 50 metre kadar yüksekte bir yerden taşındığı bulunmuştu. 

Araştırmacılar, yapının nispeten yumuşak taşlarının yere sürtünmesini en aza indirmek için büyük ahşap kızaklar ve halatlara taşındığı sonucuna varmıştı. 

Aynı araştırma ekibi hakemli dergi Science Advances'ta dün (23 Ağustos) yayımlanan makalede, MÖ 3 bin 800 ila 3 bin 600'de yapılan Dolmen de Menga'nın çok ince hesaplamalarla inşa edildiğini tespit etti.

Bilim insanları duvarları oluşturan taşların hafif öne eğik şekilde, aralarında hiç boşluk olmadan dizildiğini gözlemledi. 

Taşların bu şekilde dizilmesi çatıyı daraltırken araştırmacılar bunun dahiyane bir şey olduğunu söylüyor: Yapıyı inşa edenler muhtemelen bu sayede çatıda daha küçük taşlar kullanabilmişti. 

Duvar taşları aynı zamanda birbirine eşit açıyla yaslanmıştı. Araştırmaya göre bu tutarlılık ve doğruluğu başarmak için şakül gibi araçlar kullanılmış olmalı. 

Dolmen de Menga'yla ilgili en çarpıcı bulgu ise duvar taşlarının ilk başta kısmen ana kayaya gömülmesiydi. Bilim insanları bir taşın yaklaşık üçte birinin, muhtemelen denge ağırlığı yardımıyla çukurlara yerleştirildiğini düşünüyor. 
 

Bilim insanları, yapının içindeki sütunların duvarlar dikildikten sonra yerleştirildiğini söylüyor (Miguel Ángel Blanco de la Rubia)

Taşların yuvalarına düzgün ve yavaş yavaş yerleştirilmesini sağlayan bu yöntemle, taşların hem kendi başlarına hem de yanlarındakilerle "milimetrik bir hassasiyetle" dizildiği tahmin ediliyor.

Bu yöntem aynı zamanda çatıdaki taşların çok yükseğe kaldırılmasına duyulan ihtiyacı da gideriyor. 

Duvarlar tamamlandıktan sonra çatıyı oluşturan 5 taşı yerleştiren inşaatçılar, toprağı azaltarak yapıyı istenen seviyeye getirmiş olmalı. Ardından destek amaçlı sütunlar da yapıya eklenmiş. 

Araştırmacılar daha sonra kayanın delinmesiyle yapının odaya dönüştürüldüğünü düşünüyor. 

Sevilla Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Leonardo García Sanjuán, Dolmen de Menga'nın inşasını şöyle açıklıyor: 

Taşlar hafif eğimli olacak ve birbirlerine mükemmel şekilde uyum sağlayacak şekilde yerleştirilip oyulmuş. Her blok diğerlerine tam olarak uymak zorunda ve her biri diğerlerini destekliyor. Tüm taşlar birbirlerine kilitlenmiş ve ana kayaya gömülmüş durumda.

Araştırmacılar son olarak yapının toprakla kaplanıp hem yalıtım sağlandığını hem de daha dayanıklı hale getirildiğini belirtiyor. 

Dolmen de Menga'nın tam olarak ne için yapılıp kullanıldığı bilinmese de bilim insanları tapınak veya mezar görevi görmüş olabileceğini düşünüyor. Ancak bugüne kadar yapının içinde çok az kalıntı bulundu. 

Araştırma ekibi yapının bu kadar sağlam inşa edilmesini, deprem bölgesinde yer almasına bağlıyor. 

Ancak University College London'dan arkeolog  Mike Parker-Pearson, Cilalı Taş Devri'nde bu yapıyı inşa edenlerin çok uzun süre yerinde duracak bir şey yapmak istediği görüşünde. 

Parker-Pearson "dünyanın en büyük megalit harikalarından biri" dediği Dolmen de Menga hakkında "Taşın ebediyetle bağı, bence Avrupa'nın batısındaki tüm tarih öncesi megalitik dolmenlerin (ve diğer mezarların) paylaştığı bir özellik" diyerek ekliyor:

Çoğu durumda bunlar ölüler için yapılmış mezarlar ve dolmenlerdir ve aynı zamanda ebedi oldukları düşünülen ataları da ebediyen barındırıyorlar.

Öte yandan araştırmacılar, yapıda kullanılan tekniklerin, dönemin mühendislik becerileri gösterdiğinde hemfikir. 

García Sanjuán "Bu insanların fiziği, sürtünmeyi, açıları bildiğini görüyoruz. Jeolojiyi biliyorlardı. Kayaların özelliklerini biliyorlardı, geometriyi biliyorlardı" diyor. 

Makalede Dolmen de Menga'nın, "yaratıcı bir dehanın" göstergesi olduğu da belirtiliyor. García Sanjuán "Cilalı Taş Devri'ndeki bilim hakkında daha önce hiç konuşmadık çünkü bu insanların bilimi bizim yaptığımız gibi yapabileceklerini düşünemeyecek kadar kibirliyiz" diyerek ekliyor:

Bugün herhangi bir mühendis, 6 bin yıl önce var olan kaynaklarla Menga'yı inşa etmeye çalışsa, yapabileceğini sanmıyorum.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }